Avcı’dan şaşırtmalar (II)

Okul içi başarıya önem verileceği söyleminin hemen arkasından Avcı, güya sözlerine açıklık getiriyor: “İlk etapta okul içi başarılar ama inşallah daha sonra özellikle Amerika’da olduğu gibi çocuğun sportif, sanatsal, kültürel başarılarının da değerlendirmeye katılacağı bir sistemle üniversiteye” yerleştirilmesinden söz ediyor. Avcı da belirsizliklerin farkında ki, işin işinden çıkamayacağını anlayınca Allah’a sığınıyor.

İlk ve ortaöğretimde molla yetiştirmek için her yolu deniyorlar, sonra da üniversiteye geçişi, Amerika’dakine benzetme istiyorlar! Anlayan beri gelsin.

Türkiye’de AKP iktidara geldiğinde 64 bin olan imam hatip öğrenci sayısı, çoğunluğu 4+4+4 yasasından sonra olmak üzere 700 bini aşmış bulunuyor. Son iki yılda açılan imam hatip ortaokulu sayısı 1.400’e yaklaşmış bulunuyor.

Bu Türkiye’de, TÜSİAD birilerine “öğretmen yetiştirme modeli” hazırlatıyor modelin gözü dışarıda, Amerika’da!

Bu Türkiye’de YÖK, öğretmen yetiştirme konusunda yeni arayışlara giriyor gözü dışarıda, Amerika’da!

Bu Türkiye’de üniversiteye geçiş sistemi arayışlarında, hem de “İnşallah” denerek gözler yine dışarıya, Amerika’ya çevriliyor!

Amerika, tüm dünyadan beyin göçü alıyor biz ise, Amerika ve diğer gelişmiş Batı ülkelerine beyin gücü ihraç ediyoruz. Amerika’da, daha 1970’lerde spor salonu ve hatta yüzme havuzu olmayan lise kalmamışken bizde bugün bile durum içler acısı. Kapitalist sistemin acımasızlığı ve sömürüsü Amerika için de geçerli, ancak orada öğrenim düzeyi, gelir düzeyi, hukukun üstünlüğü de bizden farklı. Bir yolsuzluk olduğunda, anında üstüne gidiliyor. Yolsuzluğu yapan başkan da olsa hemen yargılanıyor. Biz sömürülen bir ülkeyken, Amerika (iyi bir şey yapıyor anlamında değil tabii, işin gerçeği olarak) tüm dünyayı sömürüyor. Amerika, dünya gelirinin büyük bir çoğunluğunu elinde bulunduruyor. Nasıl oluyorsa AKP’nin ve destekçilerinin aklı ve vizyonu Mekke’ye dönükken, gözleri Amerika’da oluyor! İnsan, ister istemez, “Bu yetkililer içinde ayakları yere basan bir Allahın kulu yok mu?” diyor!

AKP, liselerde beden eğitimi ve sanat ders saatlerini azaltıp en alt düzeylere indirgemişti. Bu nedenle öğrencinin sportif ve sanatsal faaliyetlerini izleyip başarısını değerlendirebilecek olanaklar /fırsatlar neredeyse yok edilmiş bulunuyor. Günümüzde okullardaki spor, sanat ve kültür derslerinin ders saatlerinin artırılması da söz konusu edilmiyor. Üstelik meslek liseliler, okul dışı zamanlarını işyerinde işverene ucuz kölelik yapmakla geçiriyor okul yaşamlarında ne sporla ne de sanatla uğraşacak zaman bulabiliyor. İmam hatiplerde de, sporun esamisi pek okunmuyor. Bu nedenle Avcı’ın bu söylemi de havada kalıyor. Ayrıca sportif ve sanatsal alanlarda uluslararası başarılı olanlara zaten 4+4+4 yasasıyla doğrudan üniversiteye geçme hakkı verilmiş bulunuyor.

Kültür konusuna gelince, işler daha da karışıyor. Çünkü AKP, Türk kültürü ve Anadolu kültürleri diye bir şey tanımıyor onlar için İslam kültüründen başka kültür yok. Bu nedenle, okullardaki kültürel etkinlikler (varsa) İslami kültüre indirgenmiş etkinlikler. Kültürel etkinliklerin en yaygın olanı, neredeyse Kuran’ı ezbere okumakla ve ilahi okumayla sınırlandırılmış bulunuyor. Ulusal bayramları kutlama etkinlikleri bile yok edildi. Okular bitti şimdi sıra tiyatrolara geldi dini anlayışları işlemeyen özel tiyatroların can damarları kesiliyor.

Kültürün müzik boyutunu ise hiç sormayın. Anadolu öğretmen liselerindeki 16 Mart öğretmen okullarının kuruluş günü kutlamalarında, giderek Mehter Takımı ile ilahiler okuyan korolar boy gösteriyor. Yaygınlaşan “Kutlu Doğum Haftası” kutlamalarıyla, ilahi söylemek her okula yayılıyor. Buna bir de Kuran’ı ezbere okuma ve hafızlık yarışı eklenince, müzik kültürümüz de, doğal mecrasına girmiş bulunuyor! Özetlenen bu durum, esasında Avcı’nın belirsizlik içeren söylemlerinden, bir tek konuyu, kültürel başarının neye göre belirleneceği konusunda ipucu veriyor. Bu ipucu da, değerlendirilecek kültürel başarının, son yıllarda yükselen kültürel değer olan din kültürü/Sünni-Hanefi kültür başarısı olacağını gösteriyor.

Bir milyona yakın öğrencinin okuduğu açık liseye gelince, işler daha da karışıyor. Açık lisede sportif etkinlik de yok, kültürel ekinlik de. Açık lise öğrencisi bu konularda değerlendirilemeyeceğine göre, ya açık liseliler yok sayılacak ve bir tek açıköğretime geçebilecek ya da bu düşünceler toplumu oyalama aracından başka bir şey değil. Yolsuzlukları unutturmak için üretiliyor.

Avcı, “Bütün üniversiteler için aynı sınavın yapılmayacağını” da söylüyor. Bu söylemden var olan üniversiteler, kendi giriş sınavlarını kendileri mi yapacak, bakanlığın ürettiği puan üzerinden mi başvuran öğrenciyi seçecek, bilinmiyor. Bu puanlama –değerlendirme söylemlerinin bir oyalama olduğu, sonunda parayı bastıranın istediği üniversiteye girebileceği anlaşılıyor!

Parası olmayanlar mı? Kimin umurunda!