Avcı’dan şaşırtmalar (I)

Yargı, aylar önce son yapılan Seviye Belirleme Sınavı (SBS)’nın yürütmesini durduruyor da, bir türlü Avcı’yı susturamıyor. Geçen Kasım ayında yapılan temel eğitimden ortaöğretime geçiş (TEOG) sınavında da yanlış olan sorular iptal ediliyor. Yanlış soru iptali o sınavın ciddiyetine gölge düşürse ve güven kaybına neden olsa da, öğrencilerin puan hesabında bir yanlışlığa neden olmuyor. Ancak TEOG sınavının ardından telafi sınavı yapılınca ve bu sınavda soru iptalleri olmayınca, ilk sınavda iptal edilen sorular nedeniyle öğrencilerin toplam puan hesabında, öğrencinin hatasından değil sistemin hatasından kaynaklanan haksızlıklar oluşuyor. Avcı, bu duruma da aldırmıyor, istifa etmeyi aklından geçirmiyor. ÖSYM başkanını aklına getirip,”Sınavlarda o kadar şaibeli durum ortaya çıktı, istifa etmedi ben niye istifa edeyim” mi diye düşünüyor, bilinmiyor! Belki de, kendisini bakan değil de bürokrat olarak görüyor ve bağlı olduğu makamın onu işten almasını bekliyor!

Batı ülkelerinde bu tür yolsuzluklar ortaya çıktığında bakanlar anında istifa ederken bizimki bırakın istifa etmeyi, akıl-almaz söylemlerle ilgilileri şaşırtmaya devam ediyor. Bir yandan, “Üniversiteye geçişte ortaöğretime geçiş sınavına benzer sisteme geçmeyi planladıklarını” söylüyor. Bu söylem, TEOG sistemi gibi, ortaöğretimden üniversiteye geçiş (OÜG) sistemi getirecekleri anlamına geliyor. OÜG, TEOG’a benzeyecekse, lisede de her yıl (toplam dört yıl) her iki dönemde de, 6 (belki de daha fazla) dersten merkezi sınavlar yapılacağı anlaşılıyor. Bu yolla, her dönem 6 sınav yapılsa, 4 yıl lisede okuyan öğrencinin toplam 48 merkezi sınava gireceği anlaşılıyor.

Her yeni sınavın ve sınavlara eklenen her yeni soru türünün, öğrencileri dershanelere yönlendirdiğini herkes biliyor. Bakanlık ise, dershanelerin kapatılmasına yönelik planlar yaparken, sınav sayısını çoğaltacak seçenekler üretiyor. Dershaneler kapatıldığında neler olabileceğinin örneğini, bir özel lise gösteriyor: Gazete ilanıyla okulunda, lise eğitimiyle üniversiteye giriş sınavlarına hazırlamanın birlikte yapılacağını duyuruyor (Sözcü, 10 Ocak 2014: 5). Bu duyuruyu, “hem okul hem dershane” sloganıyla süslüyor. Bakanlık yoksula vermediği desteği özel okullara dönüşecek dershanelere vererek, “hem okul hem dershane” sistemini n ortaya çıkacağını bile bile sınav sayısını artıracak çözümler arıyor!

Avcı’nın ayaklarının yere basmadığı anlaşılıyor.

Birkaç ay önce okul içi değerlendirmeleri sakıncalı ve güvenilmez bulduğu için TEOG’da sınavların tek merkezden yapılacağını açıklayan Avcı, bu kez, “Üniversiteye geçişte de TEOG’a benzer bir sisteme geçmeyi planlıyoruz” dedikten hemen sonra tam da tersine bir şeyler söylüyor. “Üniversiteye girişleri daha çok lise döneminde okul içi başarılara endeksleyecek bir sistem üzerinde çalışıyoruz. Bunu başarabildiğimiz takdirde üniversiteye girişler tek bir sınava endeksli olmaktan çıkacak” diyor. Bakanlık ortaöğretimi, (enel eğitimin yapıldığı) Anadolu liseleri, Anadolu Meslek liseleri, Anadolu imam hatip liseleri, meslek liseleri, imam hatip liseleri ve açık lise olarak nitelikleri birbirinden farklı liselere ayırıyor, bir de özel liseler var sonra da üniversiteye geçişi lise içi başarıya bağlamaya kalkışıyor!

Bu sistem uygulanmaya kalkışılsa nasıl bir yol izleneceği de belli değil. Diyelim ki, imam hatip liselerindeki öğrencileri, okul içi başarıya göre ilahiyata, meslek liselerindekileri ilgili meslek alanlarına ve bu okullar dışında kalan Anadolu liselerini de diğer bilim alanlarına alacaklar. Bu yol izlense, açıköğretim lisesindeki öğrencileri ne yapacaklar? Açıköğretim fakültesine mi alacaklar? Bilinmiyor! Belki de, örneğin, meslek lisesinde bilgisayarda başarı gösteren çocuğu ilahiyata, imam hatipte tefsirde başarılı olanı bilgisayara, fıkıhta başarılı olanı tıbba ve hadiste başarılı olanı da istediği fen alanına alacaklar! Bu yazılanlar şaka gibi geliyor tabii ancak var olan okul türleriyle başarıya bakılmaya kalkınca akla başka ne gelir ki?

Bu yaklaşımda belli olan bir şey var: Bakanlık, açıköğretim (açık) lisesini zorunlu eğitimin bir parçası saysa da, işin özünde açık liseyi, liseden saymıyor. Ortaöğretim yönetmeliğiyle lise çağında evlenen öğrenciyi açık liseye göndererek bunu gösteriyor. Okul içi başarıya göre üniversiteye geçişi belirlemeye kalkışırken da bunu gösteriyor. Açık lisede, üniversiteye geçişte temel alınacak “okul içi” bir durum yok ki. Açık lise, adı üzerinde, “okul” değil “açık” bir yer okul içi olmayan bir uygulama.

Avcı’nın ayaklarının yere basmadığı ve de ilgilileri şaşırtığı belli değil mi?