Anlamak mümkün mü?

Her gün, Ramazan ve Kurban bayramlarında bile, Müslümanlar Müslümanları öldürüyor. Kadın, kız, çoluk-çocuk, kardeş, eski-yeni eş-sevgili demeden! Bu ölümleri-cinayetleri anlamak mümkün mü?

Haydi, “Öldürenler ne de olsa cahil insanlar, onları anlamak kolay değil” diyelim, akademisyenlerimize bakalım. Anayasa referandumunda, “Yetmez ama evet” dediğini açıklayan bir akademisyen, referandumdan kısa bir süre sonra AKP yargıyı ele geçirince, “Böyle olacağını bilseydim, evet demezdim” diyor! Bir başkası, “4–5 yıl önce AKP’nin demokratik olduğunu yazmıştım, yanılmışım” diyor, yanıldığını hiç yoktan aylarca tutuklu kaldıktan sonra anlıyor! ‘Eğitimci’ geçinen kimi akademisyenler, 4+4+4’ü, sistemin rekabetçi molla yetiştirmesini destekleyebiliyor! Bu akademisyenleri anlamak mümkün mü?

Haydi, “Onlar akademisyendir, onları anlamak kolay değildir” diyelim, kendilerini “seçkin” olarak tanımlayan Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) üyelerine bakalım (bkz. TÜBA’nın 2009 Bilim Raporu). 27 Ağustos 2011 tarih ve 651 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile TÜBA’nın “bilim akademisi” olma özelliği yok ediliyor, üyelerin belirlenmesinde çoktan AKP’lileşmiş olan YÖK ve TÜBİTAK belirleyici kılınıyor. Bu gelişmeye tepki olarak üyelerin üçte bir kadarı üyelikten istifa ediyor. Aradan on ay geçip belirli ölçülerde AKP’lileşmiş yeni TÜBA genel kurulu, üç başkan adayı seçiyor. Bunlardan biri yetkili tarafından 2012 Haziranı sonunda, TÜBA Başkanı olarak atanıyor. Bu gelişmeler üzerine TÜBA’nın kurucu başkanı, 651 sayılı KHK ile TÜBA’nın bilimselliğinin ve özerkliğinin bitirildiğini ima ederek, “… bu kuruma karşı reva görülen ve tüm dünyanın saygın bilim akademilerince protesto edilen siyasal nitelikli müdahaleler nedeniyle şeref üyeliğinden istifa” ediyor. 2008 yılından bu Hazira’a kadar TÜBA’nın başkanlığını yürüten şahıs da, “Akademik dünyanın tüm saygın ülkelerinde bilim akademisi üyeliği ve başkanlığı bilimsel liyakat temellidir. Bu kuruma üyeleri ve başkanı, sadece ve sadece Bilimler Akademisi’nin üyeleri seçerler. Türkiye’deki uygulamayı doğru bulmuyorum. … Liyakat temelli olmasının zorunluluk olduğuna inandığım TÜBA üyeliğinden istifa ediyorum” diyor. Bu başkanların istifa etmek için neden 10 ay beklediklerini anlamak mümkün mü?

Bu arada, TÜBA’nın internet sayfasına girenler, eski üyeler arasında hâlâ istifa etmemiş olanların adlarını görüyor! Eski üyelerin neden istifa etmediklerini anlamak mümkün olmuyor.

İnternet sayfasında, TÜBA’nın yeni üyelerinin adları da bulunuyor. Bu adlar arasında, AKP yandaşı olduğu için YÖK başkanlığına getirilmiş ve şimdilerde bir yerlere rektör yapılmış kişilerin adlarının olmasında anlaşılmayan bir nokta olmuyor da, yeni üyeler arasında, adlarını görünce insanı şaşırtan kişiler de bulunuyor. 651 sayılı KHK’ye göre atandıklarında üyeliği kabul etmeyen akademisyenlerin yanında bu kişilerin üyeliği içlerine sindirmiş olduğu görülüyor. Bu kişileri anlamak mümkün mü?

Haydi, “Bunlar ‘seçkin’ olsa da, yine de akademisyendirler, onları anlamak da kolay değildir” diyelim, yazarlara bakalım. Gazeteler gerçekleri tersyüz eden ve iktidara yaranmak için takla atan yazarlardan geçilmiyor. Bu tür yazarları anlamak mümkün olmuyor.

Haydi, “Bunlar liberal yazar, olur böyle vakalar” diyelim, yargı mensuplarına bakalım. Yargının Balyoz, Deniz Feneri, Ergenekon, KCK ve tecavüz gibi davalardaki tutum ve kararlarını öğrencilerin tutuklanmalarını ve istenen cezaları “laiklik karşıtı eylemlerin odağı” olmakla suçlayıp AKP’ye ceza veren yargının, açıkça Anayasa ve laiklik karşıtı yasa ve uygulamalar karşısındaki sessizliğini anlamak mümkün mü?

Haydi, “Bunlar savcıdır/hakimdir, onları anlamak ise hiç de kolay değildir” diyelim, siyasal parti liderlerine bakalım. İktidardaki lider, gençlerin dininin ve kininin davacısı olmalarını istiyor! Sıradan bir kişinin bile söylememesi gereken bu sözü, bu lider nasıl söylüyor, anlamak mümkün olmuyor! Bu lider, halkın Cumhuriyet Bayramı’nı kutlamasını istemiyor, kutlayanlara illegal örgütler diyor! Bu davranışları anlamak mümkün mü? Zaman zaman bu lidere ağzına geleni söyleyen bir muhalif parti lideri, son cumhurbaşkanlığı seçiminde, anayasada türban değişikliğinde, 4+4+4 yasasında, AKP başkanına cumhurbaşkanlığı yolunu açabilecek yerel seçimlerin erkene alınmasında ve Suriye ile ülkeyi savaş durumuna getirebilecek “teskere” konusu gibi konularda AKP’nin can simidi oluyor. Bu tutumu anlamak mümkün mü?

Haydi, “Lider, liderdir, onlar siyasetçidir(!), onlar için ‘dün dündür, bugün bugündür’” diyelim, milletvekillerine bakalım. Parti liderlerinin bu dönüşümlerine ve söylemlerine partililerden hiçbir eleştiri gelmiyor. Bu milletvekillerini anlamak mümkün mü?

Haydi, Bülent Arınç’ın, “Milletvekili dediğin, lider ne derse onu yapar” dediğine bakarak “Anlaşılan milletvekilleri, milletin vekili değil liderin tebaasıymış” diyelim, topluma bakalım!

Peki! Toplumu anlamak mümkün mü?

[email protected]