Amaç belli!

Açıkça, “Dindar, dinin ve kinin davacısı gençler” istediklerini söylediler!

Eylül 2011’de, 635 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile Kuran kursuna gitmek için ilkokul 5’inci sınıfı bitirme koşulunu kaldırdılar. Kuran kursuna gidenlerin sayısı, ortalama 250-300 binden bir yılda 1.125.000’e çıktı, artmaya devam ediyor. 652 sayılı KHK ile daha önceki yasada var olan insan haklarına saygılı, laik, demokratik ve sosyal hukuk devletine özgü öğrenci yetiştirme amacından vazgeçtiler. 30 Mart 2012’de, 4+4+4 yasasıyla, okula başlama yaşı ile ortaokula başlama yaşını birer yıl küçülttüler. İmam hatip ortaokulu açtılar. Diğer okullarda da, imam hatip programları başlattılar. Zorunluya dönüşeceğini bile bile iki ve hemen arkasından da üçüncü seçmeli din dersini ürettiler.

Daha sonra okulları imam hatibe dönüştürmeye başladılar. 2013 Eylül öncesinde genel liseleri arkasından da meslek liselerini kapatıp bir bölümünü imam hatibe diğerlerini (öğrencisini sınav sonucuna göre alan) Anadolu lisesine dönüştürdüler. Sonra Anadolu öğretmen liselerinde de aynı uygulamayı gerçekleştirdiler. 2013 Eylülünde ortaöğretim yönetmeliğini değiştirip, daha önceki yönetmelikte var olan “düşünen, soran, araştıran, elleştiren” öğrenci yetiştirme ilkesinden de vazgeçtiler. Temel Eğitimden Ortaöğretime Geçiş (TEOG) sistemini getirdiler. TEOG çerçevesinde din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde sordukları sorularla, ortalama imam hatip öğrencisi kadar Hanefiliği bilmeyenlerin Anadolu liselerini kolay kolay kazanamayacaklarını gösterdiler. 2013 Kasımında kılık kıyafet yönetmeliğini değiştirip çağdaş dünyada olduğu gibi Cumhuriyet döneminde kızların giymeye başladığı bluz ve şort gibi giysileri yasaklarken imam hatip dışında da din derslerinde örtünmeyi serbest bıraktılar.

Bir genelgeyle, valilerin kız meslek okulu ve bir başka genelgeyle de liselerde mescit açılmasını istediler. Arkasından imam hatip liselerinde Arapçanın iyi öğrenilmesi için Türkçenin yasaklanacağını duyurdular. 4+4+4 yasası sonrasında 21 Temmuz 2012 tarihinde değiştirdikleri ilköğretim yönetmeliğini, 26 Temmuz 2014’te çıkardıkları “Milli Eğitim Bakanlığı Okul Öncesi Eğitim ve İlköğretim Kurumları Yönetmeliği” ile bir kez daha değiştirdiler. Son değişiklikte de, “yatılı bölge okullarının pansiyon kısımlarında ibadethane açılır. Okul öncesi eğitim ve ilköğretim kurumlarında talep edilmesi halinde ibadet ihtiyacını karşılayacak uygun mekan ayrılabilir” (m. 81(6)) maddesini eklediler.

Bilimsel ve duyuşsal olarak gelişmemiş öğrencinin özgürleşemeyeceğini bildiklerinden, soran, eleştiren ve araştıran öğrenci yetiştirmekten vazgeçerken kültür-sanat dersleriyle felsefe ve sosyoloji derslerini azaltıp evrim kuramını dışlayıp fen derslerinde bile dini bilgiler aktarmaya başladılar. İlahiyat fakültesi sayısını 3,5 kat ve ilahiyat öğrenci sayısını da 5 kat kadar çoğalttılar. Öte yandan da, okulları bir bir imam hatibe dönüştürürken hem imam hatiplerde öğrencilere, hem de din seçmeli derslerinde, üstelik büyük çoğunluğu imam olmayacaklara, fıkıh, tefsir, siyer ve hadis dersleriyle İslam şeriatının öğretmeye başladılar.

Şimdi de, çağdaş giysileri giyme yasağı devam ederken, kılık kıyafet yönetmeliğini de bir kez daha değiştirip örtünmeyi/türbanı okullarda serbest bırakmaya kalkıyorlar. Bir de bu dönüşüme “özgürleşme” diyorlar!

Bilindiği gibi Hanefi mezhebinin dinsel hukuk kurallarını içeren Mecelle, 1926 yılında kaldırılıp yerine medeni kanun getirilmişti. Mecelle’nin 986’ıncı maddesi, “buluğu yaşının başlangıcı erkekte tam on iki, kızda tam dokuz, sonu ise ikisinde de on beş yaşıdır” diyor (O. Erinç, Cumhuriyet, 25 Eylül 2014: 7). Dolayısıyla AKP, özgürlük falan için değil Hanefi inancı nedeniyle kızların kapanmasını istiyor. AKP, o yaştaki kızların evlendirilmesine bu nedenle karşı çıkmıyor, bu nedenle AKP döneminde erken evlendirilen kızların sayısı artıyor. Ortaöğretim yönetmeliği değiştirildiğinde, bu nedenle lise öğrencilerine evlenme izni veriliyor.

Peki! AKP, yukarıda özetlenen dönüşümleri neden gerçekleştiriyor? Neden milyonlarca öğrenciye İslam şeriatını öğretiyor? Laik, bilimsel çağdaş değerler kazanması için mi? Şeriat düzenini savunmaları, toplumun din toplumuna dönüşmesi için mi?

Amaç belli değil mi?

Oysa R. T. Erdoğan’ın 2012 Mısır gezisinde ve A.Gül’ün Şubat 2014’te tanımladıkları gibi laik devletin, “bütün dinler ve inançlar karşısında tarafsız olması” gerekiyor. Hatta laik devletin, laiklik karşıtı gelişmelere de izin vermemesi gerekiyor. Laiklik, insan yaşamında, başta din savaşları olmak üzere edinilen deneyimlerin sonucu olarak ulaşılmış en çağdaş değerlerin/hakların başında geliyor. Laiklikle bağdaşmayan-devletin din tercihi yaptığı- uygulamalar, bu kazanılmış değerin/hakkın gerisine gidişe neden olduğundan gericilik oluyor.

AKP, bile bile neden gericiliğe soyunuyor? Amaç belli değil mi?

Ortalığı tozpembe olarak görenlerin, gerçeği görmeleri için bugün (sözde) “seçmeli” olarak gündeme gelen konuların, şeriat gereği denerek, zorla uygulanmasını görmeleri mi gerekiyor?

[email protected]