AKP ve çocuklar!

Gündem Çocuk Derneği, Türkiye'de Çocuğun Yaşam Hakkı 2013 Raporu’nu açıklıyor. Bu derneğin raporlarına göre, 2011 yılında Van depreminde ölen çocuklar sayılmazsa önlenebilir nedenlerden dolayı hayatını kaybeden çocuk sayısı 499 iken bu sayı 2012’de 609’a ve 2013’te ise 633’e yükseliyor. Ölen çocuk işçi sayısı 38 iken bu yıl 71'e yükselmiş bulunuyor. Kara mayınları ve askeri mühimmat sebebiyle 5, toplumsal olaylar sırasında 3, Suriye’deki iç savaş nedeniyle Türkiye’de 8, trafik kazaları, yangın soba zehirlenmesi ev kazaları elektrik çarpması gibi ihmal sonucu 406 çocuk hayatını kaybetmiş bulunuyor. 19 çocuk da intihar etmiş.

Bu tür ölümler yanında, AKP iktidarında kayıp çocuk sayısının da, istismara uğrayan çocuk sayısının da, çocuk yaşta evlendirilenlerin sayısının da çoğaldığı biliniyor. Çocuklarla ilgili bu tür sayısal veriler, AKP’nin çocukları sevmediğini gösteriyor.

Ankara İdare Mahkemesi, 8 Haziran 2013’de yapılan ve 12 Temmuz’da açıklanan Seviye Belirleme Sınavı (SBS) sonuçlarını, yanlış puan hesaplaması yapıldığı gerekçesiyle geçen hafta iptal ediyor. Bu durumda sınava giren 1 milyon 112 bin 604 öğrencinin puanı yeniden hesaplanması gerekiyor. Bu durum bakanlığın çocukların geleceğini belirleyen bu sınava yeterince özen göstermediğini gösteriyor. Bu sınavın açıklanan sonuçlarına göre Anadolu liselerini kazanamayan 700 bine yakın çocuk, genel liseler kapatıldığından imam hatip, meslek lisesi ya da açık liseye gitmek zorunda bırakılmış bulunuyor. Yanlış puan hesaplanması nedeniyle kim bilir belki de binlerce çocuğun hakkı yenmiş bulunuyor. Ancak bakanlık, yeni bir işleme gerek yok deyip çocukların haklarına aldırmadığını gösteriyor.

Bakanlığın çocukları sevmediği artık tescillenmiş bulunuyor. Zorunlu din kültürü ve ahlak bilgisi (DKAB) dersi varken, çocuklara üç tane seçmeli din dersi dayatmak çocuk sevgisinden kaynaklanmıyor. Okullarda, bluz ve şort gibi çağdaş kıyafetleri yasaklarken türbanı serbest bırakmak da çocuk sevgisinden kaynaklanmıyor. Okulları zorla imam hatipler dönüştürmek de, genel liseleri kapatıp çocukların bu okulları seçme haklarını gasp etmek de çocuk sevgisinden kaynaklanmıyor. Ortaöğretim öğrencisine evlenme izni vermek de, evlenen çocuğu açıköğretime göndermek de, yönetmelik değiştirip, çocukların okuyan, araştıran, sorgulayan ve eleştiren öğrenciler olarak yetiştirilmesinden vazgeçmek de çocuk sevgisinden kaynaklanmıyor. Yılda bir kez yapılan SBS yerine, her öğretim yarı yılında 6 dersten iki haftada yapılacak temel eğitimden ortaöğretime geçiş (TEOG) sınavını getirmek de çocuk sevgisinden kaynaklanmıyor. TEOG kapsamında yapılan DKAB dersi sınavında sorduğu sorularla da çocukları sevmediği belli olan bakanlıktan da farklı bir tutum beklenmiyor.

Çocukların ufkunu ve zihnini açma olasılığı olan Biyolojik Adem’in Emerjansı, Dünyanın En Güzel Tarihi, Bitkilerin En Güzel Tarihi Mutasyon ve Evrim Teorisi başlıklı kitapları yazan öğretmenler hakkında soruşturma açılması da, Aziz Nesin’in, “Şimdiki Çocuklar Harika” kitabına yasak getirilmesi de, bakanlığın çocukları sevmediğini gösteriyor.

22 Nisan günü, 11 okuldan 520 anaokulu çocuğunu, erkeklere takke giydirerek ve kızları örtülere büründürerek camiye götürülmesi de çocuk sevgisinden kaynaklanmıyor. Hele bu etkinliğe “şenlik” denmesi, çocuk sevgisizliğinin ne hallere düştüğünü gösteriyor.

Bilindiği gibi 23 Nisan, Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı! Ulusal egemenliğimizin gelecekte güvencesi olacak çocukların, neşe dolup eğlenecekleri gün. Böyle bir günde, çocukların ağızlarının kapatılıp yaka paça tutuklanmaları, iktidarın çocuk sevgisizliğinin artık korku boyutuna ulaştığını gösteriyor.

Çocukları sevmeyen ve çocuklardan korkan iktidarın meşruiyeti olur mu? Bu ülke çocukları sevmeyenlerle çocuklardan korkanların eline bırakılır mı?

[email protected]