AKP’nin bilim anlayışı

AKP döneminde artan yozlaşmaların son örneği “bilim” alanında yaşanmaktadır. Türkiye’nin matematik ve teorik fizik alanındaki tek araştırma kurumu olan Feza Gürsoy Enstitüsü, kuruluş ve işleyiş yönetmeliği feshedilerek TÜBİTAK'ın Gebze'de bulunan Bilişim ve Bilgi Güvenliği İleri Araştırmalar Merkezi (BİLGEM )’ne bağlanmıştır. Bu karar, bir bilimsel kurumun ilgisiz bir birimle ilişkilendirilerek işlevsizleştirip yok edilmesi ve temel bilimlere elveda denmesi anlamına gelmektedir.

Erdal İnönü’nün çabalarıyla 1983 yılında TÜBİTAK bünyesinde kurulan Temel Bilimler Araştırma Enstitüsü, 1996 yılında tanınmış bilim insanı Feza Gürsoy adını almış ve 1997'den bugüne değin Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Yerleşkesi'nde çalışmalarını sürdürmüştür. Bu enstitüde, 1998 yılında 16 tam zamanlı ve 13 yarı zamanlı, toplam 29 araştırmacı vardır. 1998 yılından bu yana 350 kadar makale üreten ve makalelerine 2 bine yakın atıf alan bu bilimsel kadro, AKP iktidarında giderek küçültülmüş ve 2011 yılı itibarıyla 4 araştırmacıya kadar indirilmiştir. Oysa örneğin, 1996′da 6 araştırmacıyla kurulan Güney Kore’nin bilim enstitüsü KIAS’taki araştırmacı sayısı günümüzde 100’ü aşmıştır. Yalnız bu sayısal değişiklikler bile temel bilimlere verilen değerin bir göstergesidir. Yıllar içinde enstitüde gerçekleştirilen bu kadro tasfiyesi ile enstitünün BİLGEM’e bağlanmadan çok öncesinden işlevsizleştirilmeye başlandığı anlamına gelmektedir.

Enstitüyü işlevsizleştiren de, BİLGEM’e bağlayan da, TÜBİTAK'ın Bilim Kurulu’dur. Bilindiği gibi TÜBİTAK'ın Bilim Kurulu, AKP’nin 31 Temmuz 2008 tarihinde çıkardığı bir yasaya göre, değişik kurumların önerdiği adaylar arasından Başbakan’ın seçtiği 13 üyeden oluşmaktadır. Bu kurulun başkanı da, Başbakan Erdoğan’ın ilk başbakanlık döneminde ve yasa gereği o zamanki Bilim Kurulu’nun seçtiği kişiyi başkan olarak atamak yerine görevi vekaleten verdiği Prof. Dr. Nüket Yetiş’tir! Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmasından sonra yapılan yasa değişikliği ile Yetiş asaleten başkan olmuştur. Enstitünün bağlandığı BİLGEM’in başkanlığını da, Yetiş’in eşi olan Prof. Dr. Önder Yetiş yürütmektedir. Görüldüğü gibi TÜBİTAK, AKP’nin kadrolaştığı bir aile kurumu niteliğindedir.

AKP’nin TÜBİTAK’ta kadrolaşması sonunda TÜBİTAK'ın Bilim Kurulu, gerçek bir “bilim kurulu” olma özelliğini yitirmiş gibidir. Anımsanacağı üzere bu kurul, 15-16 Haziran 2006 tarihlerinde düzenlenen “1. İslami İlimlerde Terminoloji Sorunu” adlı toplantıya parasal destek vermiştir. Bu kurul, 2009 yılı tüm dünyada Darvin yılı olarak kutlanırken Darvin’i kurum dergisinde kapak resmi olarak kullanan kişileri kurumdan uzaklaştırıp kapak resmini değiştirmiştir. Bugün itibarıyla kurulda temel bilim alanından gelen yalnızca iki üye vardır, diğer üyeler ise sağlık ve mühendislik gibi uygulamalı bilimlerden ve özel sektörden gelen üyelerdir.

TÜBİTAK, Başbakan ile birebir ilişkide olan bir kurumdur. TÜBİTAK, AKP politikaları gereği, giderek temel bilimlerden çok daha fazla bir biçimde uygulamalı ve mühendislik bilimlerine öncelik vermektedir. TÜBİTAK, yine AKP politikası olarak, 61. Hükümet kurulurken Başbakanlıktan alınıp ilk kez oluşturulan Bilim, Teknoloji ve Sanayi Bakanlığı’na bağlanmıştır. Benzer bir biçimde Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) de Başbakanlıktan alınıp bu bakanlığa bağlanmıştır. Bu değişiklik, bir yandan TÜBA ve TÜBİTAK’ta statü değişikliği, öte yandan da bu iki bilim kurumunun giderek salt uygulamaya dönük işlerle ilişkilendirilecekleri anlamına gelmektedir. Hükümetin bu yeni yapılanması, “bilim” alanının temel bilimlerle ilişkili olarak görülmediğini, teknoloji ve sanayi ile ilgili görüldüğünü göstermektedir. Bu noktada, yapılan değişikliğe AKP ile neredeyse içli dışlı olan TÜBİTAK’tan bir eleştiri gelmesi beklenmese de, henüz AKP’nin yan kuruluşu durumuna gelmemiş olan TÜBA’nın tutumu merak konusu olmaktadır.

Enstitüdeki bu dönüşüme pek çok insan karşı çıkmaktadır. Bu arada Ali Nesin de, “kamuoyuna” başlığıyla yazdığı mektubunu, “Bilimden sorumlu bakan henüz iki gün önce makamına geçmişken böyle bir kararın alınması ancak yangından mal kaçırmak olarak yorumlanabilir. Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Sayın Nihat Ergün’ün bilime vurulan bu darbeye acilen, geç kalınmadan müdahale edeceğini umuyorum” sözleriyle bitirmektedir.

Nesin gibi yeni bakandan medet umanlar vardır. Oysa yeni bakan, önceki AKP hükümetinde 1 Mayıs 2009’dan itibaren Sanayi ve Ticaret bakanıdır ve Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun üyesidir. Bu yüksek kurulda TÜBİTAK Başkanı ile bir yardımcısı da bulunmaktadır. Başbakan’ın başkanlığında toplanan Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun temel işlevi de, siyasal politikaları için “bilim”den değil, teknolojiden yararlanmaktır.

TÜBİTAK'ın 13 Temmuz 2011 tarihli kamuoyu açıklamasında, "Temel Bilimler ancak ve ancak uygulamalı ve mühendislik bilimlerine sinerji yarattığı sürece anlamlı ve faydalıdır" denmesi, bugünkü TÜBİTAK'ın bilim anlayışını yansıtmaktadır. Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nda temsil edilen ve başbakanın izni/bilgisi olmadan adım atmayacağı belli olan TÜBİTAK’ın bu açıklaması, aynı zamanda AKP’nin bilim anlayışını da yansıtmaktadır.

Bir AKP milletvekili, “Başbakana dokunmak ibadettir” derken pek çok AKP’li vekilin düşüncesini yansıtmaktadır. AKP hükümetlerinde hem de kömür ve petrol gibi dönüşüme uğramış madenlerle de ilgili Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı olan Taner Yıldız, açıkça, “Evrim kuramına inanmadığını” söylemektedir. Hükümet üyelerinin pek çoğunun da bu inançta olduğu sanılmaktadır. Bilindiği gibi Başbakan’ın sıkışınca yararlanmak istediği kişiler, “bilim” insanları değil, “ulema”dır.

Bilim özgür insanların uğraşıdır.

AKP’nin temel politikalarının özünde ise, “bilim” değil “inanç” vardır özgürlük değil dışa bağımlılık bulunmaktadır.

Bu durumda, Başbakan’dan da, Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanlığının kurulmasından da, yeni bakandan da medet ummak herhalde “bilim” adına bir talihsizliktir.

[email protected]