19. Şura ve yeni Türkiye (I)!

19. Milli Eğitim Şurası’nda konuşulanlarla şuradan çıkan öneriler, Yeni Türkiye’nin ipuçlarını vermektedir.  

Bilindiği gibi şimdiki cumhuriyet, 1982 Anayasası’na göre, insan haklarına saygılı, laik, demokratik ve sosyal hukuk devletidir. Hukuk devletinde tüm kurum ve kuruluşların, bu temel yapı çerçevesinde yapılanıp hizmet vermesi beklenir.

Şura’da, eğitim sisteminin, devletin bu hukuksal yapısına uygun olarak yapılanıp yapılanmadığı ya da hizmet verip vermediği irdelenmemiştir. AKP’nin hukuksal yapıya aykırı olan dönüşümleri de, öğrencilerin zorla imam hatibe gönderilmesi de, eğitimde giderek artan eşitsizlikler de hiç irdelenmemiştir. Sistemim, çocuğu özgürleştirip kendi yeteneklerinin ayrımına varmasına yardımcı olup olmadığı da irdelememiştir.

Orta ve yükseköğretime geçişi belirleyen sınavlar öğrencilerimizin bilgi edinim düzeylerinin yetersizliğini gösterdiği gibi,  PİSA ve Uluslararası Matematik ve Fen Eğilimleri Araştırması sonuçları da, bu düzeyin OECD ülkeler içinde alt sıralarda olduğunu göstermektedir. Şura’da, bu konular da irdelenmemiştir. Bu tür konuları irdelemek, akla bile gelmemiştir. Şura’da, sistemin gerçek sorunlarından pek çoğu hiç ele alınmamıştır. Buna karşın din dersinin ana okula kadar inmesi, Osmanlıcanın zorunlu olması,  insan hakları, yurttaşlık ve demokrasi dersinin kaldırılması gibi konular öne çıkmıştır.

Anayasa gibi, bir başka nesnel durum, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’nin din kültürü ve ahlak bilgisi (DKAB) dersinin zorunlu olamayacağı kararı, da yok sayılmıştır. Şura, “Bu konuda siz değil ulema karar verir” anlayışıyla AİHM’nin kararının tam da tersini yaparak DKAB dersinin ilkokul 1-2-3’te de zorunlu olmasını kabul etmiştir.

Bu arada Osmanlıcanın zorunlu ders olması konusunun gündeme gelmesi, bir bakıma, Şura’nın gerici kararlarının üstünü örtme işlevi de görmüştür.

Osmanlıca, savunucularının bile dil olup olmadığı konusunda birbirlerine düştükleri bir konudur.  Bir uzmanlık işi olan dil olup olmadığı konusu bir yana bırakılsa da, Osmanlıcanın, çoğunlukla Farsça ve Arapça sözcüklerden oluştuğu ve saray çevresi tarafından kullanıldığı bilinmektedir. Osmanlıca konuşan bir halk yoktur. Osmanlı imparatorluğunun (en azından Anadolu’da) çoğunluğu olan Türkler de, Karamanlı Ortodoks Rumlar da, Osmanlıca değil Türkçe konuşmuşlardır. Bu nedenle halk ozanları Türkçe söyleyip Türkçe yazmışlardır.

Örneğin Osmanlı imparatorluğunun kuruluş yıllarında ölen Yunus Emre, “Bir kez gönül yıktın ise/ Bu kıldığın namaz değil” derken 17. yüzyılda yaşayan Karacaoğlan, “Naçar Karaca’oğlan naçar/ Pençe vurup göğsün açar/ Kara gündür gelir geçer/ Gamlanma gönül gamlanma” demektedir. Bu ozanların yazdıkları/söylediklerinin çoğu, yaşıtları tarafından da, bugünün insanı tarafından da anlaşılmaktadır. Öte yandan örneğin 19. yüzyılda yaşayan Şinasi’nin Hikâyât adlı şiirindeki, “K’iderim def’-i teşneği suda ben/Yirmi hatve aşağı kurbünden” mısraları gibi Osmanlıca olan yazıları, o yıllarda yaşayan halk da, günümüz insanı da, kolay kolay anlamamaktadır.

Milyonlarca yurttaş, Türkçeden farklı olan anadilinde öğrenim görmek istemektir. Şura bu konuya da el atmamıştır. Buna karşın Osmanlıca, bazı okullarda zorunlu ders olmuştur! İsteyenin Osmanlıcayı örgün eğitim dışında öğrenmesi, yükseköğretimin ilgili alanlarında da zorunlu öğrenmesi anlaşılabilir bir durumdur. Ancak hiçbir halkın konuşmadığı Osmanlıca, herhalde, “Ecdadımızın mezar taşlarını okumak” ya da “Osmanlının bilimsel çalışmalarından yararlanmak” için zorunlu yapılmamıştır.

Osmanlıcanın zorunlu olmasının, insan haklarına saygılı, laik, demokratik ve sosyal hukuk anlayışına bir katkısı olmayacağına göre, bu dersin zorunlu olmasının cumhuriyetin günümüzdeki nesnel niteliğiyle bir ilişkisi yoktur. Öyleyse neden Cumhurbaşkanı, hem de gayet demokratik bir biçimde(!) “Bu ülkede Osmanlıca öğrenilecek ve öğretilecek” demektedir?

Kişisel kaprisinden mi?

Dininin ve kininin davacısı olduğundan mı?

Laikliğe, bilimselliğe ve demokratikliğe özen gösterdiğinden mi?

Özlediği yeni Türkiye için mi?

Yanıt belli değil mi?                                                                                  

[email protected]