17 Nisan/24 Kasım öğretmenleri (I): Sorgulama farkı!

17 Nisan, köy enstitülerinin kuruluş yasasının 1940’ta kabul edildiği tarihtir. Bu yazının okunmasının kolaylığı açısından köy enstitüsü mezunu öğretmenlere, 17 Nisan öğretmenleri diyelim.  

24 Kasım, Amerikalıların “Bizim oğlanlar başardı” dediği 12 Eylül 1980 darbecilerinin, 1981’den itibaren öğretmenler günü olarak kutlanmasını kararlaştırdıkları tarihtir.  Darbeciler 1982’de, öğretmen yetiştirme işini MEB’den alıp YÖK’e devretmişlerdir. 1970’lerde Milliyetçi Cephe (S. Demirel’in Adalet Partisi; A. Türkeş’in Milliyetçi Hareket Partisi ve N. Erbakan’ın Milli Selamet Partisi) denen koalisyon hükümetleri zamanında tutucuların kadrolaştığı öğretmen okulları, eğitim fakültelerine ya da (sonradan eğitim fakültelerine dönüştürülen) eğitim yüksekokullarına dönüştürülmüştür. Darbeciler bu yeni kurumların başına, ağırlıklı olarak Türk-İslam sentezci kişiler atamışlardır. 1997 yılında da, Dünya Bankası-MEB-YÖK projesi ürünü olarak öğretmenliği teknisyenliğe indirgeyen Amerikancı bir model, öğretmen yetiştirme sistemi olarak eğitim fakültelerine dayatılmıştır. 2008’den bu yana da, genelde piyasacı-İslam anlayışında AKP’ye yakın kişiler eğitim fakültesi dekanı olmaktadır. Bu yazının okunmasının kolaylığı açısından, eğitim fakültelerinde yetişen öğretmenlere de, 24 Kasım öğretmenleri diyelim.  

17 Nisan öğretmenleri, ağırlıklı olarak 12 yaşlarında ilkokul mezunu olup elektrik-radyo-televizyon, … nedir bilmeyen yörelerden gelen, 6-10’uncu sınıfları içeren 5 yıllık okullarda yetişen, köy çocuklarıdır. 24 Kasım öğretmenleri ise, lise mezunu ve ağırlıklı olarak orta sınıftan gelen ve en az 4 yıllık lisans eğitimi almış kişilerdir. 24 Kasım öğretmenleri, 17 Nisan öğretmenlerinden en az 5-6 yıl daha fazla öğrenim görmüş kişilerdir. Ancak 17 Nisan öğretmenleri ile 24 Kasım öğretmenlerini, sorgulama, örgütlenme ve toplumsal hizmet gibi temel özellikleri üzerinden karşılaştırdığımızda, Türkiye’nin nerden nereye gittiği açıkça görülmektedir.  

17 Nisan öğretmenlerinin yetiştiği okullar, bilgili, yetkin, Türkiye’yi ve eğitim sistemini tanıyan, Avrupa’da incelemelerde bulunmuş, hem Türkiye’deki hem de dünyadaki öğretmen yetiştirme deneyimlerinden ve bilgilerinden yararlanan İsmail Hakkı Tonguç ve Hasan Ali Yücel’in eseri olan okullardır. Birkaç yılda, öğretmen yetiştirme konusuna damga vurup “köy enstitüleri” olarak isim yapmış, yetiştirdiği öğretmenlerle topluma anlamlı hizmet vermeye başlamış ve bu nedenle de kısa sürede kapatılmış kurumlardır. 24 Kasım öğretmenlerinin yetiştiği fakülteler ise, kuruluşundan bu yana 34 yıl geçmiş olsa da, ilk öğretmen okulları, eğitim enstitüleri, köy enstitüleri ve yüksek öğretmen okulları gibi, öğretmen yetiştirmeye damga vuramamış, bir isim yapma durumuna gelememiş ve topluma anlamlı hizmetler verecek öğretmeni yetiştirememiş kurumlardır. AKP’nin, YÖK, TRT, TÜBİTAK, TÜBA, medya, yargı, okullar ve üniversiteler gibi her kurumu alt-üst etmişken, bugüne değin dokunmadığı tek düzen 24 Kasım öğretmenlerini yetiştiren sistemdir.

17 Nisan öğretmenleri, öğretmenliği seven, öğretmeyi bilen, öğretmenlik deneyimi olan, laik ve bilimsel anlayış sahibi, yoktan var edilecek enstitülerde çalışmaya gönüllü olan, cumhuriyetin istediği “fikri hür, irfanı hür ve vicdanı hür” nesilleri yetiştirecek öğretmeni yetiştirecekleri bilincinde olan öğretmenlerden eğitim almışlardır. 24 Kasım öğretmenleri ise, önemli bir bölümü yaptığı işin değerini yadsıyan, bir bölümü cemaatçi olan, bir bölümü fakülteye gelmeden önce hiç öğretmenlik yapmamış, bir bölümü, köy enstitüleri dahil geçmiş öğretmen yetiştirme sistemlerinden haberi dahi olmayan ve “fikri hür, irfanı hür ve vicdanı hür” nesil yetiştirme derdi olmayan akademisyenlerden eğitim alıyorlar.

17 Nisan öğretmenlerinin toplam sayısı 15 bin kadardır. Yalnız günümüzde 24 Kasım öğretmeni olmak üzere okuyanların sayısı ise 257 bindir. 17 Nisan öğretmeni olacak adaylar içinde, örneğin, “Şu benzi güz elması renkli/ Lacivert ceketli sevimli çocuk/ Neden böyle de/ Şu saz benizli/ Yalın ayak, başı kabak çocuk/ Öyle değil?/ Nedendir ey ağacım,/ dalının biri sarı, biri yeşil/ Biri kurur, biri büyür,/ Biri ağlar, biri güler,/ Nedendir” ya da, “Her sabah yol aldın türkü dilinde/Tırpan omuzunda, orak belinde/Ektin biçtin nasır kaldı elinde/ Yeter eller için ektiğin yeter!/… / On koyunun çoban oldun peşinde/Baharın da dağda kaldın kışın da/Boyun eğdin daha küçük yaşında/Yeter beyim paşam dediğin yeter!” gibilerinden şiirler yazan, sorular soran, yaşamı her yanıyla irdeleyen pek çoktur. Ancak 24 Kasım öğretmeni olacaklarda ise benzer soruları soran, toplam sayıyla karşılaştırıldığında, yok denecek kadar azdır.  

17 Nisan öğretmeni olacakların, bu tür soruları sormasının pek çok nedeni bulunuyor. Bu çocuklar öncelikli olarak düşünülemeyecek kadar yoksul köy çocukları. Enstitüye gelmeden önce piyasacı- gerici ve erkek egemen anlayışlarla, Türk-İslam senteziyle tanışmıyorlar. Enstitüde uygulanan laik ve bilimsel eğitim-öğretim süreçleri ve toplumsal cinsiyet eşitliği anlayışı nedeniyle genelde, bilişsel, devinimsel ve duyuşsal olarak tahminlerimizin ötesinde gelişme fırsatı bulmuş çocuklar. Bilimsel konuları yaparak-yaşayarak ve iş başında öğrendiklerinden bilişsel olarak gelişiyorlar. Bilişsel olarak gelişmeleri yanında, müzik aleti çalarak, inşaat ve üretim işleri yaparak, folklor oynayarak, resim ve beden eğitimi yaparak, kazma-çekiç-testere-… kullanmasını öğrenerek devinimsel gelişim gösteriyorlar. Kitap okuyarak, okuduklarını tartışarak, güzel sanatlarla ilgilenerek,.. duyuşsal gelişim de gösteriyorlar.  Bilişsel, devinimsel ve duyuşsal gelişim gösteren her insan gibi, bu çocuklar da, özgürleşiyorlar. Okudukları kitapları tartışmaları, birlikte haftalık iş planı yapmaları, hafta sonunda yaptıklarını irdelemeleri, her hafta yaptıkları toplu eğlenceler, onların özgürleşmesini pekiştiriyor. Özgürleşen her insan gibi, bu çocuklar da, köylerine, kendilerine, topluma ve doğaya yabancılaşmıyorlar; insancıllaşıp yurttaş oluyorlar; insanın, doğanın ve toplumun derdini kendilerine dert ediniyorlar.

24 Kasım öğretmeni olacaklar ise, ağırlıklı olarak piyasacı- gerici ve erkek egemen anlayışların yaygın olduğu Türk-İslam ya da piyasacı-İslam sentezci okullardan geliyorlar. Bunların önemli bir bölümü Cumhuriyetin aydınlanmacı niteliklerine yabancılaşmış, bir bölümü yanlış ve çağdışı bilgiler edinmiş, bir bölümü Osmanlı hayranı ve bir bölümü de cemaatleşmiş olarak fakülteye geliyor. Fakültelerde yeterince devinimsel ve duyuşsal gelişim gösterme fırsatı bulamıyorlar. 24 Kasım öğretmenleri, genelde 17 Nisan öğretmeni adayının 5 yılda okuduğu kitap kadar da kitap okumamış oluyor, çevrelerindeki güzel sanat etkinliklerinden yaralanmasını bile bilemiyor; dolayısıyla yeterince özgürleşemiyor, özgürleşemeyince de, doğayla, insanla ve toplumla ilgili olarak, “neden, niçin, nasıl, …” gibi soruları da, kolay kolay soramıyor.

 

[email protected]