16 Nisan'da neden HAYIR demeliyiz? (6)

Anayasa değişikliği taslağının ortaya çıkmasından içeriğine, halkoylaması sürecinin zamanından oylama öncesinde yaşananlara kadar pek çok gerçek, 16 Nisan’da “HAYIR” demeyi gerektiriyor.

Anayasa, tüm halkı ilgilendirdiğinden ve çocuk oyuncağı olmayıp akla geldiğinde değiştirilmeyecek bir belge olacağından toplumsal uzlaşıyla, sağlıklı ve geçerli gerekçelerle hazırlanması gerekiyor. Değişiklik taslağını hazırlayanların kimler olduğu bilinmesi gerekiyor.  Oysa bunların hiç biri gerçekleşmemiş bulunuyor.

Anayasa değişikliğinin, demokratikliği, hukuksallığı, eşitliği, halk egemenliğini ve toplumsal barışı güçlendirecek içerikte olması gerekiyor. Oysa değişiklik, tam da bu konuların tersini hedefliyor. Halkı kandırmaca, anayasa değişikliğinde kullanılan ifadelerle başlıyor: Padişahlarda bile olmayan yetkilerle donatılan ve parti üyesi/başkanı kalıp tüm halk için değil öncelikle partisi için çalışacak kişiye, başkan, başbuğ ya da diktatör denebilecekken, Cumhurbaşkanı deniyor! Değişiklikte, bir yandan başkana partisinin genel başkanlığını da yürütebilme hakkı veriliyor öte yandan “tarafsız” olacağı sözcüğü ekleniyor! Gündemdeki değişiklikle, demokratik dengeleri koruyabilecek tüm oluşum ve süreçler, dolayısıyla halk egemenliği yok ediyor. Sayıları artan milletvekilleri, milletin vekili olma özelliği yanında, hükümeti denetleme, bütçeyi hazırlama, gerektiğinde hükümeti düşürme yetkilerini de kaybediyor. Milletvekilleri,  merkeze alınmış [1] bürokratlara dönüşüyor. Başkana, kanun hükmünde kararname çıkarma, bütçe yapma, hükümeti kurma, üst düzey bürokratları atama, istediği kişiyi bakan yapma ve bakanlıktan alma, ülkeyi eyaletlere ayırma, istediği ilçeyi il ve istediği ili ilçe yapma, maaşları belirleme, iş güvencesini yok etme vb akıl almaz yetkiler veriliyor. Başkan, istediği ülkeyle gizli/açık anlaşma yapabilecek, istediği ülkeye savaş açabilecek, OHAL ilan edebilecek, istediğinde seçimleri yenilemek için meclisi kapatacak-feshedecek, 13 HSYK üyesinden 6’sını kendisi ve 3’ünü de genel başkanı olduğu ve kendisinin belirlediği milletvekillerinin (partisinin) çoğunlukta olduğu meclis seçecek. Başkan, istediği kişileri (örneğin oğlunu/ kızını/ damadını) başkan yardımcısı olarak atayabilecek ve hiçbir şekilde halkın iradesini ve eğilimini temsil etmeyen başkan yardımcısı, başkana vekalet ettiği zamanlarda başkanın tüm yetkilerini kullanabilecek!!!

Anayasa değişikliğinin OHAL ortamında söz konusu bile olmaması gerekiyor. Oysa OHAL tüm hızıyla devam ediyor ve de hatta halkoylamasında “HAYIR” çıkma olasılığı yükseldiğinde, yeni bir OHAL kararıyla oylamanın iptal edilme ihtimali artıyor.   

Anayasa değişikliğinin, tüm toplumun malı olması için, halkoylaması öncesinde toplumda serbestçe tartışılması gerekiyor. Okul, diyanet, cami ve TRT gibi kamusal kurumlarla, vali, kaymakam, rektör, müftü ve polis gibi kamusal görevlilerin, yasa değişikliği konularında ve süreçlerinde kesinlikle tarafsız olmaları gerekiyor. Bırakın tarafsızlığı “HAYIR” diyeceklere, akla gelmez karalamalar yapılıyor, miting yapma izni verilmiyor, sopalı, silahlı ve sözlü saldırılar oluyor.  

Gündemde olan anayasa değişikliğinde bu dört noktada da, olması gerekenler tam tersi gerçekleştiğinden, 16 Nisan’da “HAYIR” demek gerekiyor.

Bazı AKP ve MHP mensuplarıyla bazı yandaşların aşağıda örneklenen söylemleri de, gerçekleri saptırıcı ve halkı-özellikle de AKP ve MHP seçmenini kandırıcı nitelikte olduğu  için de, “HAYIR” demek gerekiyor:

  • (Her konuda bir kişi yetkili olurken-vesayet o yetkiliye verilirken) vesayete son!
  • Vesayetçi yapıların yargıya sızması önleniyor!
  • 16 Nisan’da ‘Evet’ çıkacak, bu konuda hadis var!
  • Allah yolunda zafere doğru evet!
  • Evet çıkmazsa ezanlar susacak, ahiretimiz kaybolacak!
  • Evet demek farzdır!
  • Hayır diyenler, teröristtir, Fetöcüdür!
  • Birkaç yıl uygularız, bakarız olmuyor, değiştiririz!  
  • Evet demek her şeyden önce doğmalara meydan okumaktır!
  • Hayır oyu verenler vatan hainidir!
  • Bir ilahiyatçı: “Başkan, aile reisi, kumandan, ana-baba, bilmeyenlere göre bilenler(âlimler) bunlardandır. …Kamu hayatındaki ülü’l-emr, ya halife gibi ümmetin seçmesi ve biat’ıyla belirlenir –onun tayin ettiği yüksek dereceli memurlar dolaylı olarak ümmetin belirlediği ülü’l-emr olur- ya da bir makamın tayinine gerek bulunmadan, taşıdıkları üstün vasıflarla bu yetkiyi elde ederler."

Yukarıdaki örneklenen söylemleri dile getirenler, üniversitede okuyan ya da üniversite bitirmiş kimseler. Dün 15-20 gerekçe göstererek tarafsız cumhurbaşkanı bile olamayacağını söylediği kişiyi, bugün başkan yapmaya kalkan parti başkanının peşinden giden partililerin çoğu da öğrenim görmüş kişiler. Üstelik yukarıda özetlenen söylemleri dile getirenlerin ve bu söylemleri benimseyenlerle parti liderine bağımlı hareket edenlerin sayıları da az buz değil. Bu durum, eğitim sistemimizin kendi egemenliğinin ayrımında olan insan-yurttaş yetiştirmediğini gösteriyor. Sorgulamayan, bağımlı ve gerçeklere yabancılaştırılıp geçmişe özlem duyan insan yetiştiren eğitim sistemini, özgür ve kendi egemenliğinin ayrımında olacak yurttaş yetiştirecek bir sisteme dönüştürmenin kapısını açmak için de, 16 Nisan’da “HAYIR” demek gerekiyor.

Bırakın bugüne kadar dile getirilen ve yukarıda değinilen hayır gerekçelerini, bir tek kişiye bu denli yetkiler verilmesi ile kim olduğunu bilmediğimiz başkan yardımcısına, başkana vekalet ettiğinde başkanın tüm yetkilerini kullanabilme yetkisinin verilmesini düşünmek bile, 16 Nisan’da, “hayır, HAYIR, HAYIIIIIIIIR” demeyi gerektiriyor.

[email protected]

[1] Başarısızlık ya da siyasal nedenlerle görevden alınan vali gibi üst düzey bürokratların Ankara’ya bakanlık merkezine alınıp hiçbir iş yapmadan maaş almaları durumuna merkeze alınma denmektedir.