Bir katliamın yıl dönümü, 17 Mayıs...

KENTİN SESİ - ZONGULDAK YAZILARI

Tarih 17 Mayıs 2010 "Grizu Patlamasında 30 maden işçisi öldü!"

Başbakan konuşuyor “Bu sanki ilk defa oldu! Bu ve bu gibi üçüncü sayfa haberleri (AKP'yi yıpratmak için) basında abartılıyor ve birinci sayfalara manşet yapılıyor!!!

“Hayret! Şunun şurasında 30 işçi ölmüş, bu kadar abartacak ne var?” demeye getiriyor. Bir bakıma: "Maden ocakları yaşama yeri değil, bu işin “kaderinde, fıtratında bu var”, ölecekler tabi!" diyor…

Bu adam sermaye sınıfının verdiği gücün etkisiyle çıldırmış olmalı!

Grizu patlamasında hükümetin, AKP'nin sorumluluğu yokmuş!

Türkiye Taşkömürleri Kurumu’na (TTK) ait ocaklara, her işi daha fazla para kazanma hırsıyla yürüten taşeron inşaat şirketleri sanki AKP hükümetleri döneminde sokulmadı?

Bu şirketleri sanki onların bakanlıkları ve kurumları denetlemiyor!

TTK işyerlerindeki özel yüklenici (taşeron) şirketlerde, sürekli personel değişimi oluyor. Sık sık işten işçi çıkarıp, işe yeni işçi alıyorlar. İşe aldıkları yeni işçileri, yeraltı madenciliği tüzük ve yönetmeliklerine uygun bir şekilde ocak intibak kursu vermeden ocağa sokuyorlar. Ve bu uygulamayı rutin ve meşru hale getirip, işçiler üzerinde baskı uyguluyorlar. Adamlar yerin üç yüz-beş yüz metre altında maden ocağında galeri sürüyorlar. Sonra çıkıp "Bizim işçilerimizi, maden iş kolundaki bir sendika üye yapamaz, çünkü biz inşaat işkolunda faaliyeti olan bir inşaat şirketiyiz" diyerek, işçileri üye yapan sendikaya dava açıyorlar. İşçilerin sendikaya üye olmaması için her türlü yola başvuruyorlar. Çalıştırdıkları işçilere düzenli olarak maaş ödemiyorlar, hatta işçilerin bazı şirketlerde aylarca maaş alamadığı oluyor. Ocaklarda işçi sağlığı ve iş güvenliği önlemlerini gereği gibi uygulamıyorlar. İşçiler bu durumdan şikâyetçi olurlarsa, bu kez işçiyi, "işine gelirse çalış işine gelmezse çalışma”, “bu koşulları beğenmiyorsan çek git, dışarıda işe girmek için bekleyen binlerce işsiz, işe girmek için şirketimize yüzlerce müracaat eden var " diyerek tehdit edip, işçilere işyerinde psikolojik taciz uyguluyorlar…

Bütün bunlar hükümetin, Enerji Bakanlığı’nın, TTK yetkililerinin, AKP İl ve İlçe yöneticilerinin gözleri önünde, bilgileri dahilinde oluyor.

Enerji Bakanlığı’na bağlı TTK, maden iş kolunda ihale vermek için, bu inşaat şirketlerini neden tercih ediyor? Eğer özellikle tercih etmiyorsa, inşaat sektöründe faaliyet gösteren bu şirketlerin, riskli bir iş kolu olan ve iş tecrübesi isteyen madencilik iş kolunda ihaleye girmesine neden müsaade ediyor? Yerin yüzlerce metre altında, bir maden ocağında kömürlü ve gazlı ortamda galeri sürmek, dışarıda yol tüneli açmayla bir tutulabilir mi?
Ayrıca Türkiye Taş Kömürleri Kurumu (TTK), AKP hükümeti veya Enerji Bakanlığı’nın oluru ve onayı olmadan bu ihaleleri yapabilir mi?
Sonra da Bu işin AKP hükümeti ile ne alakası var, öyle mi?

Peki, o zaman hükümetin Çalışma Bakanlığı, Enerji Bakanlığı ve ona bağlı Türkiye Taş Kömürleri Kurumu (TTK) bu durumu görmüyor mu? Bu duruma neden göz yumuluyor, bu şirketler neden korunuyor ve adam gibi denetlenmiyor? TTK yetkilileri Genel İhale Şartnamesi maddelerine ve taşeron şirketlerle imza altına aldığı sözleşme maddelerinin uygulanıp uygulanmadığını neden gereği gibi takip etmiyor?

Demek olayda ihmal yok! Saaayın bakan, veya bakmayan?

Demek 30 işçinin ölümü abartılıyor saaayın başbakan ya da boşbakan?

Yoksa bu ocaklarda bu koşullarda çalışan işçiler, "Zaten yaşarken ölmüşler" de, zorunlu kaldıkları için mi çalışıyorlar?

Maden ocaklarında çalışan maden işçilerinin büyük çoğunluğu, dışarıdaki yaşama ayak uydurmayı başaramamış, ölmeye aday insanlardan mı oluşuyor? Onun için mi "Bu meseleyi abartmayın" diyerek, lafı "30 maden işçisinin ölümü o kadar da önemli değil" demeye getiriyorsunuz?

Suçlusunuz!

Bu sömürü düzeninin bekçisi ve hizmetçisi olduğunuz için, kâr hırsıyla gözü dönmüşleri koruyup kolladığınız ve iş cinayetlerinde ölümleri sıradanlaştırmaya çalıştığınız için suçlusunuz!

Mecliste gece yarıları çıkardığınız yasalarla işçi ve emekçilerin ellerinde ki var olan yetersiz haklarını da tırpanlayıp, sömürüyü daha da meşrulaştırarak azgınlaştırdığınız için işçi sınıfı ve emekçilerin nezdinde suçlusunuz!

Taammüden katil değilseniz de azmettirmekten, yardım ve yataklık etmekten suçlusunuz!

Yazının bu satıra kadar okumuş olduğunuz bölümünü, 2010 yılında Karadon’ da meydana gelen 17 Mayıs grizu patlamasından birkaç gün sonra yazmıştım.

Meydana gelen grizu patlaması ve otuz maden işçisinin ölümünün ardından, havzamıza Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulu’ndan müfettişler geldiler ve ilgili mercilere sunulmak üzere bir rapor hazırladılar. Yaşanan olayda TTK yüzde 30, taşeron şirket yüzde 70 oranında kusurlu bulundu…

Peki, yaşanan olayla ilgili davada yargılananlar kimler, makamları yükseltilerek ödüllendirilenler kimler? Merak ediyor ve takip ediyor musunuz?

Şimdi 2012 yılındayız…

Özel ve taşeron şirketlerde çalışan işçiler açısından neler değişti?

Her 17 Mayıs tarihinde, kazada ölen maden işçilerini anmak için kuyu başlarında törenler yapılıp dualar okunuyor. Basın açıklamaları yapılıyor. O kadar!

Her 17 Mayıs günü, BEÜ öğrencileri “ZKÜ Öğrenci Platformu” pankartıyla üniversite önünden Madenci Anıtı’na kadar, “Madencinin Ölümü Kader Değildir!” diyerek, iş cinayetlerini protesto eden ve sorumluların cezalandırılmasını isteyen bir yürüyüş yapıyorlar.

Peki, yanlarında kimler var?

Etkili, yetkili, ilgili kurumlar ve kişiler neredeler?