Dünyaya açılan farklı pencereler

Pınar Aydınlar'ın “Dünyaya açılan farklı pencereler” başlıklı yazısı 24 Mart 2013 Pazar tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Dünyaya açılan penceresi farklıdır her gözün… Kimi, kalabalıkların coşkusuna kilitlenir kimi, kalabalıkta varlığı bile fark edilemeyen bir katılımcının giysisinin desenine…

Kimi, bir aksiyon filmini aratmayacak görüntüler ve kin kokan bir dille sunulan haberlere dalıp gider kimi bu haberlerin arka planında yaratılmak istenen ortama…

Kimi, ömrünü sürgünde geçirmiş yüreklerin geri dönüş çabalarının yetersizliğine tanık olur kimisi ise benzer bir süreçte okyanus ötesine gönderilen selama…

Kimi, okuma kültürünün yaratılamamasının nedenlerini araştırır kimi okunan kitapların beyinlerde yaratacağı tahribatı…

Kimi, dil ayrılıklarının yarattığı düşmanlığın anlamsızlığını fark edip kardeşlik şarkıları söyler kimi, farklı dile sahip kalabalığa neden şarkılar söylediğini sorgular…

Kimi, baharın yarattığı yaşama sevincini iliklerinde hisseder kimi, baharın coşkusunu hayal eder dört duvar arasında…

Dünyaya açılan penceresi farklıdır her gözün…

Aslolan sadece görmek değil, göstermektir. Bir şeyi her göz farklı şekilde görüyorsa eğer, daha bir önem taşır, görmeyen göze gerçekleri görünür kılmak.
Bu yıl Diyarbakır’daki tarihi Newroz’un yarattığı coşkunun yeni bir umudun tohumlarını oluşturup oluşturmayacağı tartışılabilir… Bu tartışmada, herhangi bir ayrıntıya takılmadan, bütünü görerek… Başka bir deyişle, her ağacın kendi bünyesindeki kıvrımların yarattığı izlere takılmadan, ormanın bütünlüklü bir şekilde yaşamımıza neler kattığını düşünerek…

Her akşam televizyonlarda, gazetelerde oluşturulan provokatif haberlerle, bir yerlerin kaşındığını, dönem içerisinde bu kaşımanın kimlerin yararına olduğunu sorgulayarak…

Hakkında bir ceza davası olmadığı halde, Türkiye’ye gelmesine izin verilmeyen, bunun için yıllardır çabalayan Emekçi’nin sürgünlüğünün yanı sıra, Şivan Perwer’in, Türkiye’ye gelmesi konusunda yarattığı yumuşak geçişlerde, okyanus ötesindeki Fethullah Gülen’e selam göndermesinin amacını anlamaya çalışarak…

Bu ülke kitap okumuyor. Bunun için ailedeki her bireyin kitap okuyarak çocuklarda model oluşturması ve okuma kültürünün yaratılması gerektiğini belirten akademisyenlerin cezaevlerinde, tutukluların kitaplarına el konması karşısındaki suskunluğunu tartışarak…

Diyarbakır’daki Newroz etkinliğinde, Lazca şarkılar söyleyen Niyazi Koyuncu’nun günah keçisi seçilip hakaretlere uğramasının anlamsızlığı anlatılmalı, kimi yüzeysel “düşünür”lere… Niyazi Koyuncu’nun ağabeyi Kâzım Koyuncu’nun yolunda olmasının doğallığı ve doğruluğunu haykırmak gerekiyor. Kâzım Koyuncu, yıllar önce, “Denizlerin çocuklarından dağların çocuklarına selam getirmişti” bir Newroz etkinliğinde, Niyazi Koyuncu da, “Farklı dillerin müziğin yarattığı ortaklığa engel olamayacağını” belirtti. Her yanda kardeşliğin erdemlerinden söz edilirken, Karadeniz’deki bir Lazla Diyarbakır’daki bir Kürdün neden bir araya getirilmek istenmediğini düşünerek…

Baharın gelişiyle coşkunun tüm yüreklerde filizlenmesinin önüne geçmek için, olur olmaz gerekçelerle birçok insanın neden cezaevlerine doldurulduğunu düşünerek, görünür kılmak gerek…

Dünyaya açılan penceresi farklıdır her gözün…

Her gözün, güzellikle, barışla dolu bir dünyadaki ayrıntıları yakalaması dileklerimle…