Vahşete yolladığınız askerin çocuğuna Karaman’da tecavüz mü ettiniz?

Çocuklarımız sakallı askerler gibi ölüyor bir yanda. Öte yanda tacizler ve tecavüzlerle anılıyor çocukların ismi.

Bunun böyle devam etme şansı yok. İnsanlık bu kadarını da hazmedemez. Bunu biliyorlar. Biliyorlar ve kötünün iyisine razı etmek için pervasız ve hayâsızca saldırıyorlar insanlara ve değerlerine.

Memleket öyle bir hale geldi ki dinselleşme başlığının dışında neredeyse başka bir gündem kalmadı. Tecavüz edenlere vakıflar, vakıflara bakanlar, bakanlara para babaları sahip çıkıyor. İnsanların gözlerin içine baka baka, “tecavüz bu bir kereden bir şey olmaz” diyorlar

Kürdistan’daki insanları yaşamdan ırak eyleyen savaşta evlerin duvarlarına “Allah’ın Aslanları Timi” yazılıyor, dualarla, aminlerle saldırıyorlar sivil insanlara. Gencecik insanları öldüren polislerden Enfal suresini dinliyoruz. Hani şu Saddam’ın on binlerce Kürde karşı giriştiği savaşta Halepçe’deki katliama verdiği isim, Enfal operasyonu, bir malın mülkün nasıl pay edileceğinin anlatıldığı ayetler.

Ölen askerin Yozgat’taki cenaze töreninden geriye kalan şey toplu açılışlar ve “Kız İmam Hatip Lisesi” fotoğrafları. Ne de olsa ölmek bu insanlığın fıtratında var.

Din bu.

Ölümü, yokluğu, yoksulluğu, acıları, katliamları bize, nice güzelliği sermayeye bahşediyor.

Unutmayın.

Unutturmadan ya da yok saymadan devam edemeyecek halde bir düzenin tanıklarıyız.

Sorularınızı zalimlerin gözlerine bakmadan soracaksak ne manası var aldığınız nefesin? İnsanlığı vahşetin sahibine dayatmayacaksak ne manası var yaşamanın? 

Anımsayın! Karaman’da maden faciasında ölen insanların anne babalarını anımsayın. Ayaklarında yırtık lastik ayakkabılarla “oğlum yüzme de bilmezdi boğulmuş mudur suyun içinde, toprağın altında?” diye bekleyenleri unutmayın. Babalarını madenlerde ölüme yollayan bu düzen çocuklarına yapılan tecavüze sessiz kalıyor. O vakıflara giden çocuklar il merkezlerinde yurt ve kalacak yer olmadığı için o vakıflara muhtaç bırakılan yoksul ailelerin çocukları.

Diyarbakır’da yıkılan sağlık ocağının yerine polis karakolu yapılıyorken insanların yıllardır oturduğu evler kamulaştırma adıyla sermayeye peşkeş çekiliyor.

TOKİ-TSK el ele kentsel dönüşüme devam ediyor. Ne de olsa eski Ordu Yardımlaşma Kurumu (OYAK)’nun en büyük çimento fabrikası Kürdistan’da.

Peki ya bu fotoğraf?

Gerçekten katliama, ölümlere, insanların evlerini yıkmaya ve süre giden bir müzakere saçmalığının dengelerine oynamaya gönderilen bu askerin Karaman’da yaşananlardan haberi var mı? Yoksa yalakanız olan medyadan mı dinledi tüm olup bitenleri?

Onun da çocuğu var mıydı tecavüz edilen kurumda?

Öldürdüğü insanlara mı benzeyecek büyüyecek çocukları?

Gözleri Mardin’deki ölen çocuklar gibi öyle kahverengi midir?

Güzel sesli midir ya da hünerli midir elleri bir resmi çizerken veyahut bir ekmeği bölerken?

Mardin’de vahşete yolladığınız askerlerin çocuklarına tecavüz edenlere bir kereden bir şey olmaz mı diyorsunuz?

Evet, başımızdaki başı bozuk gidecek.

Ama yetmeyecek!

 İnsanın insanca yaşayacağı yeni bir düzen kurmadıkça gelen gideni aratacak. Başka değişen bir şey de olmayacak.

Kaynayan suya üflemenin bir manası da yok.