Teslim almak yok bağışlamak da!

İhtilal-i Kebîr.

Ya da bilinen ifadesiyle Fransız Devrimi…

Kebîr aslında Arapça’da büyük ve ulu manasındadır. Ancak manasının asıl karşılığını Kuran’dan alır. Allah’ın sıfatlarından biridir Kebîr. Ve yeryüzünü belirleyen, kâinatı hükmü altında tutan, yöneten demektir.

İşte bu büyük ihtilal ile birlikte, göklerde ve bilinmezlerde olan bir iktidar algısı, halka inmiş ya da başka bir deyişle halk onu bilinmezlerden alıp bilinir kılmış, görünür yapmıştır. 

İhtilal-i Kebîr. Ne çok etkilemiş Ortadoğu’yu diye düşünmüşümdür hep.

Union et Progrés: Birlik ve İlerleme Yani İttihat ve Terakki.

Halka Yol Gösteren Özgürlük tablosundaki öncü kadın veyahut Leyla Halid. 

Bir Mağdurun Hikâyesi olarak tercüme edilmiş ilk zamanlarda Sefiller Romanı. Bu romandır aslında sefaletin zincirini kendi kıran insanlığın anlatısı.

Fransız İhtilali'nden Paris Komünü'ne, 1917 Ekim Devrimi'nden 1920 Doğu Müslüman Halkları Kurultayı ve Türkiye Komünist Partisi’nin doğuşuna. Ve aynı uyanışa doğan diğer kardeş komünist partiler. İran, Irak, Filistin, Suriye, İsrail ve nicesi…

İşte Türkiye’nin Komünist Partisinin ev sahipliğini yaptığı, 17.si düzenlenen uluslararası komünist ve işçi partileri toplantısında bira araya gelen 60’dan fazla ülkenin 120’den fazla kardeş partisinden bazıları, ismi geçen Ortadoğu’nun komünist partileriydi. 

Aynı namludan, aynı menzile bakan partileriz. 

Emperyalizmin, gericiliğin ve siyonizmin köklerini kazımak için gün be gün çaba harcayan, mücadele eden partiler. Suriye’de cephede ve sokakta düşmana, Filistin’de İsrail zulmüne ve İsrail’de hükümete kafa tutan bir gelenek… 

Ve bahsi geçen her ülkenin iç işlerine burnunu sokan, Yeni Osmanlıcılık hayalleri ile bölgeyi kana bulayan, emperyalistlere ve siyonistlere yardım ve yataklık yapan Türkiye burjuvazisi. 

Evet, yılan çok başlı ama tek gövdeye sahip… Ve bizler işin kolayına kaçmadan, mücadele edeceğiz. Başka yolu yok. Tayyip gitsin ama AKP kalsın olduğu yerde deme şansımız var mı? Nasıl anlatırız yoksa Filistin’de eli sapanlı çocukların umudunu? İsrail’de iktidara kafa tutan komünistlerin inancını? Beyrut’ta zılgıt çeken bir annenin ve Suriye’de sizi sileceğiz diyen yurtseverin inadını? 

IŞİD, Ortadoğu’nun sınırlarını belirleyen Sykes-Picot anlaşmasını yırtıp attığını duyurduğunda Türkiye sermayedarları ayakta alkışlamışlardı. Sınırsız Ortadoğu’da gümrüksüz petrol, IŞİD’e mühimmat ve cephe gerisi hizmetleriyle Yeni Osmanlıcılığın fetih rüyaları vardı. 

Ortadoğu’nun yeni denkleminde kendi koyduğu sınırları umursamayan kan emiciler vardı.

Yani “sınırsız” gözyaşı, acı, katliam, yokluk ve yoksulluk vardı Ortadoğu’da. 

Ama bundan ibaret değil. Biz de varız o sınırsızlığın içinde. İran’da Irak’ta Kurdistan’da, Suriye’de Filistin’de İsrail’de Sudan’da Kuveyt’de Ürdün’de daha nicesinde… Biz varız! 

Gökyüzünde ABD uçaklarının ve onun yolunu gözleyenlerin değil, umudu ilmek ilmek örenlerin sözü geçecek bu coğrafyada. Siyonistlerin entrikaları değil komünistlerin mücadelesi örecek yarınları.

“Coğrafya kaderdir” der İbn-i Haldun.

Evet, bizler bu kaderi değiştirip bu karanlığı yaracağız. 

İhtilal-i Kebîr’de Jakobenlerin çıktılarından birisidir bu; Teslim Almak Yok Bağışlamak Da!

Kimse kusura bakmasın. Haliç’te soL yazarları ve Komünist Parti Merkez Komite üyesi Özgür Şen’in, dünya komünistlere verdiği sözü unutturmayacağız. “Sadece komünistlerin söyleyeceği sözler değil, aynı zamanda sadece komünistlerin soracağı bir hesap da birikti” bu topraklarda. 

Komünistler güçlenecek, sandıkta, sokakta, fabrikada, okulda, tezgâhta, atölyede…

Damlaları biriktirip çağlayan yapacağız Nihat Behram’ın dediği gibi. 

İşte o zaman boğulacaksınız alaca bir aydınlığın içinde!

Suriyeli, Lübnanlı, Iraklı, Filistinli dostlarımızın gözlerindeki heyecandan biliyorum.

Teslim almayacağız!

Bağışlamayacağız!

Affetmeyeceğiz!

Komünistler zalim değildir. Ama yaşanan zulmü de yerde bırakmazlar.

Tası tarağı toplayıp gidecekler bu topraklardan zalimler.

Boyun Eğmeyeceğiz.