Şiirin dizesini bakanlığa değişmek

Kürt kültürü ve tarihi, yaptığı üretim ve ilerlettiği değerlerle insanlığa katkı sunan örneklerle doludur. 

Özellikle mesele karanlığa karşı çakılan bir kıvılcım ve boyun eğmemek, teslim olmamak üzerinden aktarılan anlatılar ve üretimler olunca bu derinlik ve deneyim çok kıymetli biçimler kazanıyor. 

Dımdım Kalesi anlatısı örneğin. 

Xanoyê Çengzêrîn yani Türkçesi ile Altın Pençeli Han, Şah Abbas’a karşı direnirken kaybedeceğini bilmiyor muydu sizce? Yenilgisinden şüphe olunmayan bu savaşa neden girer Kürtler? Dımdım kalesindeki ısrarı ve inadı nedendi sizce? 

Peki ya Xanoyê Çengzêrîn zaten kaybedeceği için teslim olsaydı? Ya da tüm insanlığa direnmenin erdemini anlatan 12 cengaveri “Ne yapsalardı, yitip gitseler miydi? Şah Abbas’tan af dilemekten başka çare var mıydı? Ya da Şah Abbas’a karşı Sultanlardan medet dileseydiler” cümleleri ile anmak zorunda kalsaydık ne oldu?

Xanoyê Çengzêrîn insanlığa onurlu bir “yitimin” örneğini hediye eder. Hayatta son ve tek çaresi direnmek olan bir toplamın anlatısıydı Dımdım.  Siz bakmayın yitip gittiler ibaresine. Daha dün IŞİD saldırıları altında  Rojava’ya ilk giden ekibin 12 kişiden oluşması o sevdalı dengbêj anlatısının günümüz hali değil miydi?

Peki ya “demokrasi kahramanı” Andan Menderes’in zindanlarında yitip giden Ankara Hukuk 3. Sınıf öğrencisi olan Emin Batu? Gördüğü işkencelerden dolayı ağızından gelen kan ile hücresinin duvarına “esaret bahçesinde bir gül olmaktansa özgürlük bahçesinde diken olmayı yeğlerim” diyen Emin Batu? 1959 yılında 50 Kürt aydını ile hücreye konulan Emin Batu yaşamını yitirdiği için 49’lar davası olarak geçer tarihe bu tutukluluk. 

Peki ya hapis düştüğü her yeri bir okula çeviren Musa Anter?

Soğuktan üşüyen parmaklarına geçirdiği eldivenlerle yazılarını inatla yazmaya devam eden Celadet Ali Bedirxan.

Binlerce kilometre öteden memleket hasretini şiirlerine taşıyan Marksist şair Cegerxwîn.

''Evimizde çıra ve mum yoktu şiirle aydınlanıyorduk” diyen Şêrko Bêkes.

Şair Bêkes’i ayrı bir yere koymak lazım.

1990’lı yıllarda göreli haklar elde eden Irak Kürtleri kimi kademelerde bakanlıklar ve vekillikler kazanmışlardı. Şêrko Bêkes bu süreçte Güney Kürdistan’da Kürt hükümetinin ilk kültür bakanı olur. Yaptığı çalışmalardan ve soldan yaptığı üretimlerden dolayı sürekli eleştirilen Şêrko Bêkes her şeyi bir kenara bırakır ve “Şiirimin tek bir dizesini otuz bakanlığınıza değişmem'' der ve istifa eder.

Çünkü şiirlerinde insanlık, aydınlık, emek ve gelecek vardır. Onun şiirlerinde yenileceği için güçlünün yanında yer alan dizeler yoktur. Kaybedeceğini bildiği halde bir bayrak gibi açılan şiirleri vardı. Tam da bu yüzden hiç kaybetmedi Şêrko Bêkes.  

Talih cesaret edene gülecektir elbette. Tarih de öyle.

Acaba diye yerinde oturana, güçlü olana dayanmış omuzlara değil. Haklı olan ile gülecek o talih yazılacak o tarih.  

NATO’suyla, özelleştirmeleriyle, dinci gerici vekilleriyle, patronuyla, uşağıyla koskoca bir meclis... 

Biz ise insanlığın şiirini yazıyoruz yeni baştan!