O düşünüp tutasınız diye size öğüt veriyor

Daha üzerinden bir ay dahi geçmedi Eşme Ruhu çağrısının. 21 Mart 2015 Newroz’una damgasını vuran mesajlardan biri belki de en önemlisi Eşme Ruhuydu. Süleyman Şah Türbesi’nin TSK ve YPG birlikteliği ile Suriye’nin Karakozak köyünden Eşme köyüne götürülmesindeki tarihi TSK-YPG temasından barış için bir örneklem oluşturuluyor. 

Onca yıldır devam eden ve Kürt halkını göçlere, ölümlere, felaketlere götüren bir savaşın sonunu Süleyman Şah getirmişçesine yazılar ve haberler dolaşıyordu medyada. Sonuç? Sonucu sanırım dün Ağrı’da 1000 TSK emiri ile yapılan çıkartmada Kürt köylerindeki bir şenliğe kurşunlar yağdırılırken gördük. Eşme Ruhu kendini “Sağ Duyu” çağrılarına bıraktı. 

Yine Newroz’a damgasını vuran katılımcıların öne çıkardığı mesaj ise “yorgunluktu”. Hatta sosyal medyada “dağlar, taşlar, insanlık bile ölmekten yorulduysa eğer en güzel şiirdir barış” mesajı dolaşıyordu. AKP ile sürdürülen barışı dün gördük sanırım. Kürt olduğu için savaşmak zorunda kalanlar AKP iktidarında mezarda dinlenebiliyordu ancak. Üstelik bu durum ezilen halkından tüm kesimlerinden emeklilik bekleyen bireye kadar sınıfın tüm temsiliyetinde fark etmiyordu. Ölümü gösterip sıtmaya razı ediyorlar.

Siyaset boşluk bırakmıyor. Ve bıraktığınız boşlukları da maruz falan görmüyor. Hele Türkiye gibi siyasetin gün be gün hatta aynı günde birkaç kez gündem değiştirdiği ülkelerde bu durum daha da önem kazanıyor. 

Milletvekili listelerinin belirlendiği, adayların tanıtıldığı, adaylara dair polemiklerin başladığı, mitinglere çıkıldığı günlerde, seçimlere dair sözü olan yediden yetmişe herkes çalışmalarına start verdi. Mitinglerle, tanıtım filmleriyle, şarkılarla, medyayla, orduyla... Kimisine Mitingde bayrak sallamak düştü kimisine de sevdiği insanlara siper olurken can vermek. Ölümü normalleştiriyor falan değilim. Daha dün 6-7 Ekim Kobanê olaylarında yaralanan bir genç can verdi. AKP’nin başarısı süreci ölümlerle de götürebiliyor olmasıydı ve bu durum bu haliyle devam etmekte hâlâ. Ölümler devam edecek, bombalar yağmayacak, Roboski’de katlettikleri insanlardan geriye kalan katırlar öldürülecek ama öte yandan Barış Süreci de devam edecekti. Görüldüğü kadarıyla öyle de oldu. Hadi Kobanê eylemlerini boş verin daha öncesinde Lice’de açılmaya çalışılan şehitlikte halka mermi yağdıran AKP’nin katlettiği gençler kimin umurunda bugün? Kimin aklına geliyor?

Biz ölüyoruz! Ancak sermayedarlar ekmeğini yemeğe çalışıyor. Türkiye’de ölenlerimiz barış sürecine Kobanê’de ölenlerimiz ise IŞİD ile Amerika güdümündeki mücadeleye meze yapılmaya çalışılıyor. Kimse kusura bakmasın ama ne burada canımızdan gidenler sermaye için ne de Kobanê’de düşenler Barzani için yitip gitmedi. Kobanê’den gelen her ölüm haberinde akraba listesine göz atan bir halkın acısına ilişmeyin artık. Kobanê’de ölen her genç oraya plaza ve AVM dikilsin diye savaşmadı.  Ne ara TOKİ’ler ve Barzani’nin yapacağı maddi yardımlar gündemde yer edinir oldu. 

Ağrı’da dün yaşamını yitirenlerden geriye kalan fotoğrafların birinde babasıyla gülümseyen çocuğa anlatın hadi şimdi barışı. Lütfen. Ben yapmam bunu. Yüzüne bakıp da yalan söyleyemem. AKP’den barış falan gelmeyecek de diyemem. Siyaseten kazanan İslam olunca Kürde düşen cenaze namazı oluyor diyemem. O çocuğun büyümesinden başka derman gelmiyor o yaraya. Hadi o çocuk büyüyecek de bu canilerin neyini bekleyeceğiz?

Siyaset boşluk tanımıyor demiştim başlarken. Bitirirken tekrar edeyim. Yaşanan gelişmelerin akabinde “kim silahtan besleniyorsa Allah belasını versin” dedi Selahattin Demirtaş. Barış süreci devam etsin istiyorsak Allah’tan bela değil AKP’ye meydan okumak gerekecek. Bu, padişahlığını ilan etmiş birine "seni başkan yaptırmayacağız" diyerek olmuyor maalesef. Adaylarınıza bakarlar, siyasetinize bakalar, hükümeti biz kurtardık dediğiniz işlere bakarlar. 

Reyhanlı’da katledilenlerin ardındaki sırıtıştan neyin barışı bekleniyor? Gerekirse Suriye’ye birkaç bomba sallarız diyen bir zihniyetin seçim çalışması değil midir Ağrı’da yaşananlar? Efkan Ala ile 90’lı yılların Mehmet Ağar’ı arasında fark mı var? 

Boşluk bırakmayacaksınız! Savunmaya cesaret edemediğiniz figürlerin eleştirilmesini de göze alacaksınız. 90’lı yıllarda Türban eylemleriyle, din istismarıyla, gericilikle bezenen siyasal ortamda büyüyen gençlik bugün IŞİD’e katılıyor. Bunun mimarlarından Hüda Kaya ise tüm bunlardan hiçbir beis görmeden soL’a saldırıyor. Bizim Hüda Kaya’dan bir beklentimiz yok. Olmadı da. Hüda Kaya’dan bir beklentisi olanlarla da bir sorunumuz yok. Olur. İnsanın ufku körelir celladından medet umar. Ama Türkiye Solu, Başbağlar Katliamıyla yüzleşmeli diyenlerle, balkon konuşmasını ağlayarak izledim diyenlerle, Sivas Katliamına Şanlı Kıyam diyenlerle aynı safta yer tutan birini, ezilen ve solcu-muhalif gösterme çabalarına da diyecek birkaç çift sözümüz olacaktır elbette. 

Tüm bunlar tarihin sayfalarına not edilen gerçeklerdir. Siyaset boşluk tanımıyor ve tüm bu süreçlerde siyasetin eleğinden geçerken düşenler hiçbir şey yokmuş gibi devam edemiyor yollarına. 

Yine böyle elekten geçtiğimiz bir dönemdeyiz. Nasıl ki Ergenekon ile KCK operasyonlarında ve Arap baharına devrim yakıştırmalarında siyaseten ortalamacı olanlar ile adım adım düzene kayanlar bugün siyaseten iflas ettiyse bu süreçte de barış yalanlarına ve gerici adaylara boyun eğenler aynı kaderi paylaşacak.

Tüm bu yaşananlara bakıp da AKP’nin katliam yaparak devam ettirdiği süreci görünce, anlamak ve görmek için daha neyi bekliyorsunuz sorusu kalıyor geriye. Hüda Kaya’nın anlayacağı dilden gerek sivil gerekse resmi Cuma namazlarında ve il il organize edilen Kutlu Doğum programlarında Kur’an’dan okunan ayetin bir bölümü ile ifade edecek olursak “O Düşünüp Tutasınız Diye Size Öğüt Veriyor” zaten.  Burada özneyi AKP olarak değiştirebilirsiniz. Zira gizli özne falan da değil sonuçta. 

Dün iki şey geçti tarihe. Biri Bilal oğlanın filosuna kattığı dördüncü gemi haberi diğeri de Ağrı’da halkın üzerine yağan kurşunlar. 

Tüm bunların içinde barış ne yana düşer? Gemiciklere karşı çıkmadan barış mücadelesi verilmiyor maalesef.