Kıvılcımlar parladı ölüm yağdı*

Suruç’un fotoğrafını görmek için öncesine gitmek gerek biraz. Çok gerilere değil. Reyhanlı’yı unutmak olmaz ama.

AKP’nin, Yeni Osmanlıcılık hayalleri ile gözünü diktiği Ortadoğu’da iki önemli silahı vardı. Biri İslamcılık diğeri de bunun uzantısı İslamcı çeteler.

Müslüman Kardeşler, Arap Baharı, Libya ve Mısır örneklerine rağmen gelişen Suriye denklemi pek çok şeyi değiştirdi. Öncelikle Suriye halkının yurtsever direnişi “kolay lokma” olmadıklarını ispatlarken Türkiye’de gelişen Haziran Direnişi de Arap Baharı’nın Suriye etabına ket vurmaya başlamıştı.

Suriye halkı, yurtseverlik bilinci yüksek bir halk… Zaten bugüne kadar hala direnebilmesini sağlayan en önemli etken de bu. Suriye Komünist Partisi’nden Abdullah Xelîl bu durumu tarif ederken: “siz emperyalizmi en çok 6. Filoyu gösterebileceğiniz deneyimlerle somutladınız. Amerikan üssü ve hamburgeri bizim her gün toprağımızı çiğneyen Fransız askerleri kadar rahatsız etmemiş Türkiye’yi” örneğini veriyordu.

Evet, bu halk yaklaşık beş senedir tüm kan yiyenlerin destek olduğu İslamcı çetelere kafa tutuyor. Yalnız IŞİD gelmesin akla. El Nusra’sından ÖSO’ya ismini saysak bunlar da mı vardı diyeceğiniz bilumum çeteye direniyor Suriye halkı. Boyun eğmiyor.

Reyhanlı, HDP’nin Diyarbakır mitingi ve Suruç patlamasında örneklerinde,  İslamcı çetelerin ya da AKP’nin işbirliğinin akla gelmesi tesadüf değil. Roboski’yi unuttuğum için değil, zaten faili belli olduğu için eklemedim. Bir de Suriye denklemi ve İslamcı çetelerden ayrı tutmak gerekir. Zira 34 kişinin katili geriletildiği sanılan AKP’nin kendisidir. Gerileme yanılgısının kendisi de ciğeri yanan Roboskili bir vekilin tartaklanmasına cürettir.  

Ancak bu durum biraz daha incelenmeli ve toprak biraz daha eşelenmeli.

İlk olarak tekrar etmeli; IŞİD sıradan bir “terör örgütü” değil. Açıkça önemli bir misyonun ve projenin ürünü. Bunu artık ABD’de de gizlemiyor. Açıkça bir dönem para akıttığını ve göz yumduğunu ABD’nin kendi servisleri de açıklıyor. Kimi önermeler Ortadoğu’nun yeniden biçimlendirilmesinde kullanılan bir aktör kimi önermeler de sıradan ve klasik argümanlara dayanmayan “şirket-devlet” modelleri üzerine kafa yorabilir ve bu büyük ölçüde doğrudur. Ancak kenara not edilmesi gereken en önemli şey, katlettiği kişilerin videolarını yayınlamaktan çekinmeyen bir yapının gerçekleştirdiği operasyonları da gizlemeyeceğidir. IŞİD ne Diyarbakır’ı ne de Suruç patlamasını sahiplenmedi! AKP “biri sahiplensin” demediği müddetçe sahiplenilmediği de açık.

İkinci olarak da AKP’nin süreci kendi açısından biçimlendirmesi noktasında zaman zaman operasyonel olarak zor gücünü ve katliamları kullanmasıdır. Bu açıdan baktığımızda da Diyarbakır patlaması ile Suruç katliamının yanına bir şey daha eklenmeli; Sakine Cansız’ların katledilmesi. PKK’nin seküler ve ilerici kadroları yittikçe Türkiye ve Kürdistan’da en çok zikredilen şey “İslam Kardeşliği” oldu.

Suruç’la birlikte “her şeye rağmen” IŞİD’e karşı ilkesiz bir koalisyon dillendirilmeye başlandı.

Nasıl mı? Çok basit!

Suruç’ta yitirdiğimiz dostlarımız, arkadaşlarımızın ardından yapılan açıklamalara bakar mısınız? ABD’sinden AKP’sine herkes katliamı protesto etti. Aklınız alıyor mu sizin? Sosyalist gençler katledilecek ABD ise “eyvah yazık oldu çocuklara” diyecek! Kimse kusura bakmasın ama yandaş medyanın servis ettiği gibi çocuk parkı ve oyuncaktan ibaret değil hiçbir şey. Amerikan karşıtı ve antiemperyalist, ilerici ve seküler bir gençlik katledildi. Bu hem “IŞİD’e karşı herkes birleşmeli” dedirtti hem de emperyalizm karşıtı, aydınlanmacı sosyalist gençler yok edildi. Türkiye gençlik hareketinin tarihinde gördüğü en kanlı katliamla yapıldı üstelik bu.

Üç şeye dikkat çekerek bitirmek isterim.

İlki Sosyalist gençleri hedefine alan özne Nusra Cephesi idi. Attığı “Twitler “ ile direkt olarak Kobanê’nin inşasına destek için giden gençleri hedef gösterdi. IŞİD’e karşı Esat yerine, sürekli desteklenebilir olarak görülen Ilımlı İslamcılar cephesinde yer alan Nusra, gençlerin ölümüne elini ovuşturdu. “IŞİD’e karşı olanlar bari ÖSO’yu vs desteklesin” diyen aymazlara da ders olsun. Canımız ucuz değil! Ilımlısı radikali yok bu işin, hepsi İslamcı bunların. Ya da AKP’nin deyimi ile “hepsi oradaydı”.

İkincisi de Suruç saldırısı ile artık AKP’yi gerilettiğini sanan motivasyonun, IŞİD’e karşı ortak bir koalisyon şemsiyesine itilmesidir. Suruç saldırısının hemen akabinde Fransız medyasında “Sakine Cansızları MİT öldürdü” haberinin zamanlaması da tesadüf olmasa gerek. AKP’nin politikası bu. Kontrollü kaosun çıktısı olarak; katlede katlede birleşeceğiz!

Üçüncüsü ise Suruç Katliamına herkesin üzülmesidir. Bu kadarı da ayıp! Şairin dediği gibi: “Kimse karışamaz bizim suçsuzluğumuza…” Bırakın da ABD’den, AKP’den önce sosyalistler sahip çıksın memleketin sosyalist gençlerine.

Okul arkadaşımız Yunus Emre’nin gülüşü kalır geriye. Yarıya indirilen Amerikan bayrağı değil!

Koalisyonlar, ittifaklar, anlaşmalar.

Nâzım’ın “Memleketimden İnsan Manzaraları” şiirlerinin Moskova savunmasına ilişkin bölümlerinde geçtiği gibi;

“Beraber yaşanılır

Dövüşülür beraber

Ama herkes kendi payına ölür…”

Ne payımız ne de hesabımız mahşere kalmaz. Güle güle yiğit çocuklar!

*Gılgamış Destanı, Dördüncü Tablet.