AKP İyi Geriledi

Çarlık Rusya için yapılan benzetmelerden en etkileyici olanı bence “Ezilen Uluslar Hapishanesi” ifadesidir. İfadenin bu hali hem Ekim Devrimi öncesindeki tabloyu iyi resmettiği için hem de içinde yaşadığımız topluma bir o kadar benziyor oluşundan dolayı etkilemiştir beni. Ve sanıyorum ki bizler bu tabloyu değiştirmediğimiz müddetçe etkilemeye devam edecek gibi görünüyor.

Ezilen uluslar hapishanesi olan Çarlık Rusya topraklarında mücadele eden “Halkın Dostları” Narodnikler, halkların huzura kavuşması için II. Aleksandr’ı öldürmeyi hedeflerler. Narodniklere göre yaşanan tüm acılar bu şekilde son bulacak ve tüm ezilenler refaha kavuşacaktır.

Tüm bu önerileri ve düşünceleri izleyen Plehanov ise önerilerin toplumsal ilişkileri, siyasal süreçleri, ideolojik argümanları yok sayarcasına ele alınmasından dolayı duyduğu öfkeyle karışık alaysı tavrı sakınmaz ve dile getirir.

II. Aleksandr’ın ölümüyle bir sürecin “teknik olarak” sona ereceğini ve halkların kurtuluşa ereceğini düşünenlere karşı Plehanov’un tavrı nettir. Plehanov’un bu yaklaşıma karşı düşünceleri “Siz bu yolla ilerlemeye devam ederseniz bir yere varamazsınız, olsa olsa >nin önüne bir direk daha eklenir” cümleleri ile aktarılır okuyucuya.*

Öldürmeye çalıştıkları Çar II. Aleksandr oysaki 1861 yılında imzaladığı fermanla 25 milyon köleyi azad eden kişinin kendisiydi. Bir zamanların “özgürlük kahramanı” olan Çar günü geldiğinden kurtulmak için gün saydıkları bir figür haline dönüşür.

Ancak kurtuluşu gün saymaktan ya da günü kurtarmaktan ibaret görenlerin sonu hazin ve fakat aynıdır. Çar II. Aleksandr öldüğünde tam da Plehanov’un dediği gibi II’nin yanına bir çentik daha eklenir ve III. Aleksandr ile devam eder yoluna köhnemiş düzen.  Ta ki yeni bir dünya kurma noktasında ikirciksiz ve dolayımsız olan Bolşeviklerin günü gelene dek.

Bizde de durumlar pek farklı değil sanırım. Önce gitti uzun geldi kısa sonra da başkanlık edebiyatı ve AKP’yi geriletme söylemleri kazındı zihinlere. AKP’nin on yılda geçmişe kıyasla hız kazandırdığı gerici saldırılar, özelleştirmeler, doğanın sermayeye peşkeş çekilmesi ve Ortadoğu’yu bir cinayet laboratuvarına dönüştüren Yeni Osmanlıcık II. Cumhuriyetin karakterini şekillendirmişti. Fakat esas mesele tüm bu örneklerin geçmişe kıyasla, geriye döndürülemeyecek bir düzlemde hayata geçiriliyor oluşuydu. AKP yeni bir rejim kuruyor ve eskisini yıkarken gayri meşru olanı inşa ediyordu.

Meseleyi ideolojik olarak ele almadan, AKP zihniyetine karşı çıkmadan, gericiliğe karşı mücadele vermeden “geriletişmiş AKP” dönemine girmiş olduk.

7 Haziran’dan bu yana yaşananlar ise meseleyi siyasal olarak değil de teknik olarak ele alanlar açısından AKP’nin ne denli geriletildiğinin örnekleri ile dolu.  

7 Haziran’ın hemen akabinde gündeme gelen üniversiteye giriş sınavlarına dair şaibeler, Onur Yürüyüşü’ne yapılan polis saldırıları, Artvin Cerattepe’deki doğanın sermayeye peşkeş çekilişine karşı direniş ve saldırılar, yollarda can veren mevsimlik tarım işçileri, LGBT bireye tecavüz eden sapıkların halinden anlayan polisler, Roboski’de katledildikleri yetmezmiş gibi Encü ailesinden vekil seçilen Ferhat’ın jandarma tarafından tartaklanması “AKP’nin geriletildiğinin resmidir”!

İdeolojik olarak her şeyi bir yana bırakıp, AKP’yi  ve II. Cumhuriyeti geriletmek meselesine dönüşünce işler tuhaf bir hal alıyor. Ertuğrul Kürkçü Yunan Sermayesinin borcunu ödeme kaygısına girerken, Celal Doğan ise “Başkan Yaptırmadığıyla” saraylarda buluşuyor.

Buradan çıkacak şey belli. II. Cumhuriyet’in önüne yeni bir direk eklenir, herkes kaldığı yerde devam eder hayatına. Kimisi Yeni Türkiye’siyle, kimisi de Yeni Yaşam’ıyla…

Ta ki bizim günümüz gelene kadar.

*Sabırsızlık Zamanı Roman’ında Yuri Trifonov’un kaleminden Narodniklerle Plehanov’un arasında geçen dialog, Yar Yayınları, s.185