Zamanında Biz de Çok Uğraştık Ama...

Türkiye solunda döneklik üzerine aslında az konuşuyoruz. Döneklere karşı yeterince ideolojik şiddet uygulayamıyoruz. Bu elbette Türkiye'deki solun verili gücüyle de yakından ilişkili. Daha güçlü bir solun varlığında döneklik bu kadar meşrulaşamazdı.

Dünyanın her yerinde dönekler var ama Türkiye dönekliğin fazlasıyla meşru, hatta bırakalım meşruiyeti, dönekliğin meziyet sayıldığı bir ülke. Bunun nedenlerinden birisi şüphesiz, Türkiye'de düzenin yıllardır soldan adam devşirmesi. Bu devşirme işi, düzene yetkin kadrolar sağladığından, sürecin meşruiyeti Türkiye kapitalizmi açısından gayet önemli.

Diğer bir neden de Türkiye'de siyasetin batılı köklerinde aranabilir. Türkiye'de islamcılık da dahil olmak üzere bütün siyasi akımlar batı kökenli siyasi akımlardır. Bunun marksizm ve marksistler açısından utanılır bir yanı yok. Üstelik tüm bu batılılık içinde, doğulu aşıyı en doğru yapan da leninizm vesilesiyle marksistler olduğu için, solun bu bağlamda alnı açık, gönlü rahattır.

Ancak bu batılılık, tam da işte o korunaklı leninizm aşısının eksik kaldığı noktalarda solun başına bela olmuştur. Avrupa'da esen rüzgarlar 12 Eylül'ün çıldırtıcı etkisiyle birleşince, burada fırtınaya dönüşmüş, yakın sayılabilecek dönemde solun yaşadığı muazzam erozyonu tetiklemiştir.

Sol, döneklik konusunda az konuşsa bile, konuşmamış da değildir.

Ancak solun kendi saflarıyla ilgili neredeyse hiç konuşmadığı bir alan var. Sol, çeşitli nedenlerle kendisinden ayrı düşen, ama dönmeyen, bir şekilde sola göz kırpmaya devam eden insanlar hakkında konuşmadığı gibi, o insanlarla sağlıklı bir ilişki de tutturamıyor.

Solun aktif gövdesiyle bağı kurulamayan bu kitle, sahip oldukları doğal ideolojik savrukluk da hesaba katıldığında, ne yazık ki sola zarar veriyor.

Çevremizde "zamanında biz de çok uğraştık ama" diye başlayan cümleler kuran, bu cümleleri genelde "hiçbir şey olmadı, hiçbir işe yaramadı" diye bitiren insanların bu kadar çok olduğu bir yerde solun kitleselleşme sorunu yaşamasından doğal ne olabilir...

Umutsuzluğun bu kadar beslendiği bir yerde, sol umudu nasıl çoğaltabilir? Üstelik umudu çoğaltmakla işin bitmediğini, umudun insanları tek başına harekete geçiren bir itki olmadığını da gayet iyi biliyorken...

Sol, galiba işe herkesin mücadeleye bir faydasının dokunabileceğini söyleyerek başlamalı.

Zamanında uğraşanların boşa uğraşmadığını, bir şeylerin olduğunu, bu uğraşların bir işe yaradığını söylemeli.

Çünkü gerçekten bu mücadele içinde yer alan, bu mücadeleye bilinçli olarak zarar vermeyen herkesin yaptıklarının bir değeri var.
İnsanların tarihe bakarken ısrarla somut karşılıklar görmek istemeleri gayet doğal. Ama bir düzeltmeyi ısrarla, bıkmadan yapmak durumundayız.

Bu ülkede güzel olan her şey ama her şey bize aittir. Bu güzelliklerin yaratılmasında da sol mücadeleye omuz vermiş herkesin payı vardır.

Geçelim güzellikleri artık bu cumhuriyetin varoluş zeminin solla ne kadar ilişkili olduğu açığa çıkmıştır. Herkesin bunu anlaması gerekir.
Solsuz bir Türkiye'de Türklerin ve Kürtlerin bir arada yaşaması mümkün değildir. Solu olmayan bir Türkiye bölünmeye mahkumdur.
Solsuz bir Türkiye'nin zaman içinde ılımlı bir islam cumhuriyetine dönüşmesini kimse engelleyemez. Solun Türkiye'deki yarım yamalak laikliğin dahi güvencesi olduğunu herkes ama en başta bu konuda CHP'den medet umanlar anlamalıdır.

Bu ülkede bağımsızlık adına geriye ne kalmışsa bunların tamamı solun mirasıdır. Solun güçlenemediği koşullarda Türkiye daha bağımlı bir ülke haline gelmeye devam edecektir.

Türkiye'nin bugüne gelmesindeki etkisini unutmayan sol, geleceği nasıl şekillendirebileceğini de hep akılda tutmalıdır.

Tüm bunları söylememin nedeni, şimdi hareketin dışına düşmüş insanların gönlünü rahatlatmak, onları oldukları yerde mutlu etmek değil.

Tam tersine...

Öncelikle, zamanındaki uğraşlarının karşılığını alamadıklarını, yaptıklarının boşa gittiğini söylemeyi bırakmalıdırlar. Bu tür konuşmalar solun canına tak demiştir. Üstelik geçmişte gerçekten uğraşmış doğru işler yapmışlarsa, bunların hiçbiri boşa gitmemiştir.

İkincisi yaptıklarının boşa gitmediğini bilerek, bugün sol için ne yapabiliriz sorusunu sormalarının vakti gelmiştir. Sınıf mücadelesine elbette herkes eşit düzeyde katkı koyamaz. Ancak herkesin yapabileceği işlerin olduğu da unutulmamalıdır. Geçmişte yaptıklarının nasıl bir işe yaramadığını teorize edenlerin, bugün neler yapabileceklerini düşünmesinin vakti gelmiştir.

Bu meselenin en önemli yanı ise, vaktin gelme mevzusunun hikayeden ibaret olmamasıdır.

Solsuz bir ülkenin ne hale geleceği açıktır. Bölünmüş, her şeyiyle dışa bağımlı hale gelmiş bir ılımlı islam cumhuriyetinde yaşamak isteyenlere diyecek bir lafımız yok.

Ancak bu tablodan rahatsız olacak herkesin bu tablodan çıkışın yalnızca solun güçlenmesiyle mümkün olacağını kavraması gerekir.

O zaman soru açıktır.

Herkes kendisine "bu mücadelede ben ne yapabilirim" diye sormalıdır.