Varlığımız AKP'nin varlığına armağan olsun!

AKP'nin başkanlık doğrultusunda attığı adımlar ve yeni anayasa paketiyle, varlık fonu için yapılan düzenlemeler bir bütün oluşturuyor. Bu bütünlük varlık fonuyla referandum öncesinde AKP'nin kaynak yaratmaya çalışmasından ibaret değil. Kuşkusuz, varlık fonuna dair atılan adımların zamanlamasının referandumla doğrudan bağlantısı var ve sıkışmış bir ekonomik ortamda AKP elini rahatlatmaya çalışıyor.

Ancak halk oyuna sunulan anayasal düzenlemelerle tüm yetkilerin tek elde toplanması ve bu kişinin hiçbir kuruma hesap vermez hale getirilmesiyle, varlık fonunun işleyişi arasındaki paralellik de gözden kaçmasın. Türkiye'nin yönetimini tek kişiye vermenin yasal zeminini oluşturan düzenlemelerle, Türkiye'nin kamuya ait neredeyse tüm varlıklarını bir fonda toplamak ve üstelik bu fonu da denetlenemez ve hesap vermez şekilde kurmak aynı zihniyetin ürünü olsa gerek.

Dahası, fonun emanet edildiği isimlerin Erdoğan ailesinin çok yakınından, aileye şu ana kadar sadakatlerini ispat etmiş kişilerden seçilmesi de bu yaklaşımla tutarlı. Nasıl siyasi iktidarın ailenin dışına doğru yayılması istenmiyor, gücün ailede kalması tercih ediliyorsa, iktisadi gücün yönetim organı olarak nitelenmesinde hiç sakınca olmayan varlık fonunu idare edecek isimler de en sadıkların arasından seçiliyor. Tabii, bu devirde kime ne kadar güvenmek mümkünse...

AKP'nin hayalindeki Türkiye bu işte... Yasama ve yürütme tek kişinin elinde. Devletin tüm iktisadi olanakları da merkezileştirilmiş ve tek bir yapı vesilesiyle aslında yine aynı kişi ve aileye bağlanmış. Tutarlı değil mi?

AKP'nin tutarlı olduğu bir diğer konu ise partinin patronlarla ilişkisi. Varlık fonunun özgün yapısı ve işleyişiyle AKP'nin patronlara kaynak aktarmasında son derece işlevli olacağı açık.

Ancak bu aktarım mekanizmasında önemli bir husus atlanmamalı. AKP, iktidarının başından bu yana patronlara hizmet etmek için çok çalıştı. Lakin patronların çıkarına, geniş emekçi kesimlerin aleyhine hareket ederken, gücünü yitirmemeye, gerektiğinde en azından patronların bazıları veya bir kısmıyla pazarlığa oturacak ve hatta onları tehdit edip zorlayacak mekanizmaların elinin altında olmasına özen gösterdi.

Zamanı geldiğinde bizzat AKP'nin veya AKP'nin içindeki bazı grupların bir sermaye grubu gibi davranması da bu ilişkinin bir parçasıydı. Bu sermaye grupları, diğer patronlarla nihai olarak aynı sınıfsal zemini paylaşıyordu, ancak bu düzenin doğası gereği, sınıf içindeki rekabet de kaçınılmazdı.

AKP'nin uzun iktidarının sırlarından birisi patronlarla kurduğu kapitalizme içkin bu karmaşık ilişkiydi.

Şimdi varlık fonunun kurulması ve devletin paraya çevrilebilecek tüm varlıklarının tek elde toplanmasıyla AKP ile patronların arasındaki bu iki yönlü ilişki aynı şekilde işleyecek. AKP, bir yandan hepimize ait bu varlıkları sorgusuz sualsiz, ister satış, ister başka yollarla patronlara kaynak olarak aktarırken, bir yandan da bu sürecin kendisini patronlarla pazarlık yapmak için kullanacak. İktisadi gücün tek elde toplanması, patronların işini kolaylaştırdığı gibi bazı sermaye gruplarına karşı kullanmak üzere AKP'nin elindeki kozların sayısını da artırabilecek.

AKP, başkanlık düzenlemesiyle Türkiye'nin tüm siyasi varlığının, aslında bizlerin her birimizin siyasi varlıklarının tek kişiye emanet edilmesini talep ediyordu. Şimdi referandumdan önce varlık fonuyla bütün iktisadi varlıklarımıza el koyma çabasında.

AKP, Türkiye'nin neyi var neyi yok el koymak için uğraşıyor ve tüm varlığımızı kendisine hediye etmemizi bekliyor.

Varlığımız AKP'nin varlığına armağan olmasın... Varlık bizim, bunu durdurmak da bizim elimizde.