Örgüte burun kıvırınca

Tayyip Erdoğan’ın cumhurbaşkanlığı için yemin ettiği 28 Ağustos günü AKP teşkilatları hummalı bir hazırlık içindeydi. İlk turda gelen bir seçim galibiyetine karşılık aslında nüfusun çoğunluğundan onay almayı başaramayan Erdoğan, seçimlerde yaşadığı meşruiyet kaybından korkmuş olacak ki, sokaklarda önlem alınması talimatı tüm AKP örgütlerine gitmişti.

O gün, Ankara’nın farklı semtlerinden Meclis’i Çankaya’ya bağlayan arterleri doldurmak için otobüsler dolusu insan taşındı. Ellerine AKP bayrakları verilen bu insanlar caddelerin iki tarafında karşılıklı dizildi ve yazın en sıcak günlerinden birisinin yaşandığı Ankara’nın kuru güneşinin altında Erdoğan’ın geçişini beklediler. Beklediler ki sokakta bir kaza çıkmasın, Erdoğan el sallaya sallaya bir saadet zincirinin içinden geçip köşke çıkabilsin…

Meclis’ten Çankaya köşküne arabayla gitmek pek vakit almaz. O gün cumhurbaşkanlığı araç konvoyu normalin altında bir süratle ilerlemiş dahi olsa bu geçişin 15 dakika dahi sürmesi beklenmez.

Yüzlerce otobüs dolusu insan Ankara’da o gün yalnızca 15 dakika için taşındı. İnsanlar o 15 dakika için oraya geldiler, beklediler, görevlerini yaptılar ve sonra geri döndüler. AKP’nin bu taşıma işini sistematik olarak yaptığını biliyoruz. Mitinglere, açılışlara, belli ki böyle önemli görülen konvoy geçişlerine, buna benzer pek çok etkinliğe AKP otobüslerle adam taşıyor ve bu noktada herkes taşınanlara bakıp AKP tabanı hakkında çokça konuşurken, bu işi yapanlar zaman zaman gözden kaçıyor.

Bu iş için devlet olanakları kullanılıyor mu? Evet... Taşınan insanlara bu iş para ödeniyor mu ya da farklı yardımlar yapılıyor mu? Kesinlikle… Bunların hepsini biliyoruz, ama burada gözden kaçmaması gereken husus AKP’nin başka pek çok başlıkta olduğu gibi bunu son derece örgütlü ve sistematik bir şekilde hiç aksatmadan her koşulda yapabiliyor olması. AKP’nin elindeki tüm olanakları bu kadar organize bir şekilde kullanabilmesinin gerisinde bir tane neden var AKP burjuva siyaset tarihinin gördüğü en örgütlü parti.

Gariplik de burada başlıyor. Çünkü AKP bu kadar örgütlüyken, AKP’nin karşısına çıkacaklar için örgüt ve örgütlenme bir günah gibi görülüyor.

Yıllardır modern zamanların bittiği iddiasıyla, modern zamanların en önemli siyaset silahı olan örgütten vazgeçmemiz isteniyor. Ama AKP kendi örgütünü güçlendirmek için uluslararası düzeyde akademik ve entelektüel destek alıyor…

Ortak eylemlerde, direnişlerde örgütlerin adı geçmesin diye uğraşılıyor. Ama AKP en basit kasaba şenliğinde dahi örgütlü bir şekilde varoluyor…

Haziran Direnişi’nin en sıcak günlerinde bir yerden düğmeye basılmış gibi örgütlü siyasete karşı bir kampanya başlatılıyor. Ama AKP aynı günlerde örgütlü bir seferberlikle direnişi boşa çıkarmaya çalışıyor…

Üniversitelerde, tribünlerde, iş yerlerinde her türden örgütlü girişime karşı bir cadı avı yürütülüyor. Ama AKP buralara örgütlü bir şekilde müdahale etmekten geri kalmıyor, üniversitede, tribünde, iş yerlerinde örgütlenmek hedefinden bir adım geri atmıyor…

Tüm geleneksel örgütsel formlara saldırılıyor, bunların devrinin dolduğu, artık iş görmez oldukları iddia ediliyor. Ama AKP, en geleneksel haliyle, bire bir insan örgütlemeyi, akla gelebilecek her türlü mekana bu vesileyle müdahale etmeyi sürdürüyor…

AKP örgütünden hiç utanmıyor, her koşulda örgütüyle hareket ediyor. Ama bizim örgütlü kimliğimizden utanmamız, örgütü terk etmemiz isteniyor.

Bizim örgütlülüğümüze karşı yürütülen bu büyük savaşın ideolojik cephanesinin sözde bize yakın görünenlerden tedarik edilmesinde bir gariplik yok. Tarih boyunca hep böyle oldu. Oysa örgüte burun kıvıranın solculukla bir ilişkisi kalmaz. Sol, hedeflerine ancak bir örgüt aracılığıyla ulaşır ve örgüt fikrini terk etmek, tüm hedeflerden vazgeçmek anlamına gelir hedefi olmayan bir sol tanım gereği sol kalamaz. Bugün AKP’nin karşısında örgütlü mücadele fikrini zayıflatan her tür girdi, AKP’nin kazanması ama hep kazanması için atılmış bir adımdır.

Örgütlü olmak, örgütlü kalmak kolay değildir elbette. Bir insan her koşulda örgütlü kimliğini yeniden üretmekte gerçekten zorlanabilir. Doğrudur, önemli olan bu çabadan hiçbir zaman vazgeçmemek, örgüt fikrinin kendisinden uzaklaşmamaktır ve çaba harcandığı sürece, örgütle birey eninde sonunda bir yerde buluşacaktır.

Ama AKP’nin bütün örgütüyle memleketin üstüne karabasan gibi çöktüğü bugünlerde, örgüte ve örgütlü mücadeleye bu denli ihtiyaç duyduğumuz zamanlarda, örgüte burun kıvırmayanların, konu örgütlenmek olunca burunlarından kıl aldırmıyor oluşlarını bir kez daha düşünmeleri gerekir.

AKP, sermaye sınıfının, gericilerin, işbirlikçilerin örgütlü gücünü temsil ediyor.

Sınıfa karşı sınıf. Gericiliğe karşı aydınlanmacılık. Emperyalizme karşı yurtseverlik.

Doğru ama örgüte karşı da örgüt!