O polis bu polis işte

Polis Akademisi hocalarından demokrasi dersi almaya sinir olmuyor musunuz? Sinirleniyorsanız, Çiller'in faşist danışmanlarından darbe karşıtlığını, Sivas katliamı övgücülerinden askerleri dinlemeye ne kadar sinirleniyorsanız, o kadar sinirleniyorsunuzdur herhalde. Hakikaten zor günler geçiriyoruz.

Türkiye hafta başında muvazzaf ya da emekli askerlerin gözaltına alınmasıyla çalkalanıyor. Polisler baskın üstüne baskın yapıyor, televizyonlarda ve internet sitelerinde övgüler hemen ve hatta bazen operasyondan önce başlıyor. Derin mi derin tahlillerin baş köşesine AKP ile polis yerleşiyor. Demokrasi mücadelesinin baş kahramanı olarak polisleri izliyoruz.

Aynı gün Emniyet'ten bir haber daha geliyor. İşkencede öldürülen devrimci Engin Çeber'in ölümünden sorumlu tutulan polislerle ilgili İstanbul İl Emniyet Müdürlüğü'nün açtığı soruşturma sonuçlanmış. Emniyet, aralarında "ağırlaştırılmış müebbet" hapis istenen Abdulmuttalip B.’nin de bulunduğu 13 polisle ilgili "ceza tayinine mahal olmadığı" kararına varmış. Bu polislerin ikisi için 10'ar yıl, diğerleri için de beşer yıl hapis cezası isteniyor. Ama emniyet adına soruşturmayı yürüten amirleri mahkemeden önce kararı vermiş. Ceza tayinine mahal yokmuş ama amir bu polislerin öfkelerini kontrol altına almaları için eğitime tabi tutulmalarını önermiş.

Elleri kolları bağlı Çeber'in üstüne onlarca kişi çullanıp öldüresiye döven polisler eğitim alıyor. Peki ya işçiler hakkını alsın, ülkemiz savaşa girmesin, ABD bu topraklardan elini çeksin diye sokağa çıkan herkese, her fırsatta, gücü yettiğince saldıran diğer polisler...

Emniyetin üst düzey bir yöneticisi aracılığıyla ortaya koyduğu kurumsal tavır açık: Döverken adamı öldürürsen eğitim alıyorsun. Öfkeni kontrol et ve bir dahakine öldürme diye...

Polislerin dövdükleri ölmezse takdir edildiklerini biliyoruz. İşçileri, ABD ve savaş karşıtlarını öldüresiyle dövenlerin sonra nasıl övgülere mazhar olduğunu kim unutabilir ki... Burada kilit sözcük "öldüresiye" olmalı. Alınacak eğitimin kod ismi "öfke kontrol" olsa da, eğitimin içeriğinin "öldüresiye dövme tekniklerini" içerdiği aşikar. Takdir edilen iyi bir polis olmanın yolu o çünkü.

Demokrasi kahramanları böyle yetişiyor. Eğitim alıyor, öldürmeden öldüresiye dövmeyi öğreniyor. Öğretenlere liberal gazetelerde köşe açılıyor, bu da yetmiyor kanal kanal gezmeleri sağlanıyor. Niye? Sadece polislere değil, hepimize anlatsınlar, bize de öğretsinler diye.

Polisler ve liberaller el ele vermiş öğretiyorlar. Bize bu ülkenin tarihini, bugün verilen demokrasi ve özgürlük mücadelesini anlatıyorlar.
Öğreniyoruz.

Darbeleri, örneğin 12 Eylül'ü polislerden öğreniyoruz. Diyarbakır'ı, Mamak'ı anlatan polisler var bu ülkede. Aynı günlerde, Karakol camlarından insanları atan, Ankara emniyetinin karanlık bodrumunda bu ülkenin en aydınlık yüzlü evlatlarını kaybeden insanlar anlatıyor, biz dinliyoruz. Hangi birini sayalım, bu ülkede polisi nasıl anlatalım.

Ama hep ABD'den öğrendiklerini anlatıyorlar. Bugün Utah'tan anlatıyorlar, eskiden kimbilir hangi Amerikan şehrinden... Sistematik işkenceyi, öldürmeyi, öldürmeden öldüresiye dövmeyi öğrendikleri Amerika'dan.

Baş öğretmen hiç değişmiyor. Hiç değişmeyeyim diye durmadan anlatıyor. Onları dinleyenler burada öğretmen değişsin diyenleri dövüyor, öldürüyor.

Üstelik, bugün gördüğümüz gibi, öyle bir öğretmen ki bu, gerektiğinde öğrencilerini birbirine hırpalatmaktan da çekinmiyor.
ABD yıllardır hem askerlere hem polislere anlatıyor, biz dinliyoruz.

En güzel tabloları ABD boyuyor.

Demokrasi kahramanı polisler, darbeci askerleri derdest ediyor. Öyle bir tablo ki bu, iki öğrenci de kendisini kurtarıyor, kimse hep hedefte olan işçileri, öğrencileri, aydınları sormuyor işçinin, öğrencinin, aydının olmadığı bir Türkiye geliyor. Polisi özgürlük getirdiği için alkışlayanlar çıktığı gibi, generallerin haline üzülenler de çıkabiliyor. Polisten demokrasi kahramanı, NATO generallerinden mazlum yaratılıyor. Polis yeni bir polise, asker yeni bir askere dönüşüyor. Dönüşüm tam da ABD'nin istediği doğrultuda ilerliyor. Memleket ABD'nin öğrencilerinin ellerinde can çekişiyor.
Televizyonda bir polis generali alıp götürüyor ya. O general işte bu general, o polis işte bu polistir.