Mansur Yavaş Ankara'yı rozetsiz yönetecekmiş...

CHP'nin büyükşehir belediye başkan adayıydı ve şaibeli bir seçimin ardından Gökçek'e kaybetti. Ondan önce MHP'den Beypazarı'nda belediye başkanlığı yapmıştı. Şimdi ise adı her partiyle anılıyor.

Her parti derken lafın gelişi her parti değil... CHP ve İyi Parti için ismi geçiyordu, ama son olarak AKP'nin yaptığı bir anketten dahi onun ismi çıktığı söylendi. Bundan rahatsızlık değil mutluluk duyduğu kesin. Çünkü adaylığı konusunda isminin bu kadar geçmesinin nedeni ona göre Mansur Yavaş ismiyle Ankara'nın özdeşleşmesi. Evet yanlış duymadınız, Yavaş, adaylığı konusundaki teveccühün şahsına değil Ankaralılara gösterildiğine inanacak ve bunu tam olarak böyle ifade edecek kadar iddialı.

Demek ki Yavaş'a göre adaylığının bu denli gündemde olması Ankaralılar için bir lütuf! Mansur Yavaş bizlere göklerden gönderilmiş bir hediye...

O zaman aynı açıklamasında herkesi partiyi, siyaseti, ideolojiyi bir kenara bırakmaya ve kendi ismi etrafında birleşmeye çağırması da normal karşılanmalı.

Mansur Yavaş'a bu cümleleri kuracak cüreti yalnızca isminin siyaset çevrelerinde bu denli çok telaffuz edilmesi vermiyor. MHP'den CHP'ye geçen, ismi İyi Parti'yle anılırken AKP'den de onay alabilen bu siyasetçi, bu partilerin arasındaki farklılıkların hızla önemsizleşebileceğinin somut kanıtı ve aslında esas olarak buna güveniyor.

MHP ile CHP arasında farklılıklar yok mu? Elbette var... İyi Parti ile AKP bire bir aynı partiler mi? Değil tabii ki... Ama mesele bu ayrım noktaları değil, bunların hızla önemsizleşebilecek olması.

Neden peki? Çünkü bu partilerin en katı görünen ayrımları dahi buharlaştıracak ortak noktaları var. Yavaş da buna vurgu yapıyor zaten ve bu ortaklıklara gönderme yaparak rozetleri bırakalım diyor.

Ankara'da yaşanan 24 yıllık tahribatı partisiz, ideolojisiz, siyasetsiz bir yönetim anlayışının onarabileceğini iddia eden Mansur Yavaş, aslında ortak partiyi, ortak ideolojiyi, ortak siyaseti işaret ediyor. Yavaş, MHP'yi CHP'ye, İyi Parti'yi AKP'ye bağlayan çizgiyi, piyasacılığın ve sermayenin egemenliğinin çizgisini hatırlatıyor.

Gökçek'i 20 yılı aşkın bir süre iktidarda tutan ve Ankara'yı sözcüğün tam anlamıyla mahveden anlayış da buydu zaten. Gökçek halka düşman, aydınlanmaya düşman, çevreye, kültüre, sanata düşman bir belediyeciydi, çünkü her şeyden ama her şeyden önce paraya ve paranın saltanatına aşık bir adamdı.

Şimdi rozetlerini bırakması beklenen partiler, Mansur Yavaş'ın etrafında halktan yana, aydınlanmacı, çevreye, kültüre ve sanata dost bir anlayışla mı bir araya gelecekler? Elbette hayır... Bu partilerin hiçbiri paraya ve onun hakim olduğu toplumsal düzene karşı çıkmıyor. Bu partilerin hiçbiri patronlar için bir tehdit oluşturmuyor. Bu partilerin hiçbirinin piyasacılıkla bir derdi yok. Piyasanın kurallarının belirlediği genel bir yönetim anlayışını savundukları gibi aynı kuralların geçerli olduğu bir belediyecilik anlayışına sahipler.

Mansur Yavaş da, tam olarak, işte bu anlayışın etrafında birleşelim diyor. Nasıl olsa herkes paranın hakim olduğu toplumsal düzenden yana... Nasıl olsa herkes piyasacı bir belediyecilik anlayışıyla şehirleri yönetmeye talip... 

O halde şimdi kendi rozetlerini atan tüm bu partilerin tek bir rozet etrafında birleşmesinin vakti: Piyasa ve sermayenin rozeti...

O rozeti taktıktan sonra partiler gibi isimlerin de bir önemi yok zaten. Yavaş ya da bir başkası fark etmez, buradan yalnızca halka, aydınlanmaya, çevreye, kültüre ve sanata düşman bir belediyecilik türer...

Gökçek de yıllarca bunu yapmıştı, rozetleri atalım diyen Mansur Yavaş da onun kaldığı yerden devam eder.