Kürt emekçilerini yok sayıyorlar

Açıkça yanıltıyorlar... Amaç Kürtlerin iyiliği falan değil. Çünkü yaşadığımız dünyada Kürtlerin iyiliği veya daha genel bir biçimde ifade edilirse bir bütün olarak Kürtlerin çıkarının formüle edilmesi imkansız. Tıpkı Türklerin bir bütün olarak çıkarlarının tanımlanamayacağı gibi...

Ortadoğu'da veya bölgemizdeki her gelişmeye Kürtlerin penceresinden bakma iddiasındakilerin ayağını bastığı zemin işte bu büyük ve belirleyici bir yanlışa dayanıyor.

Böyle bir çıkar ya da iyilik birliği yok...

Çünkü Suriye Kürtleri de, Türkiye Kürtleri de, Irak Kürtleri de sınıfsız, kaynaşmış bir kitle değil. 

Kürdün de zengini ve yoksulu, patronu ve emekçisi var. Bunun tersini kimse iddia edemez...

Peki iddia edilen ne? Şu an içinden geçilen dönemde bu sınıfsal ayrımların önemsiz olduğu ve sınıfsal kökeni ne olursa olsun tüm Kürtler için ortak hedefler tanımlanabileceği... Bugün bir bütün olarak Kürtleri temsil ettiğini söyleyen siyasi hareket ayağını işte bu zemine basıyor.

Bu hareketin çatısı altında siyaset yapan, ya da çeşitli vesilelerle Kürt ulusal hareketiyle bir araya gelen "sol" olma iddiasındaki ekipler için de durum aslında tamamen aynı. Onlar da kafalarındaki bir aşamaya kadar Kürt emekçisiyle, patronu arasındaki farklılık ve çelişkilerin önemsiz görülebileceğini söylüyorlar. 

Oysa bugün dünya üzerinde emek ile sermaye arasındaki çelişki hiçbir anda önem ve belirleyiciliğini kaybetmiyor. Kaybetmediği için de bu temel sınıfsal farklılığı geçici ya da kalıcı bir biçimde yok sayan herkes aslında sermayenin tarafında yer almış oluyor. Neden mi? Çok basit bir sebeple... Çünkü bugünkü toplumsal düzeni patronlar sınıfı yönetiyor. Emekle sermayenin arasındaki sınıfsal ayrımın önemsizleştirilmesi veya yok sayılması her durumda onların işine yarıyor.

Kürtlerin ayrı bir devlet kuramamış olması bu gerçeği değiştirmiyor. Kurulması planlanan devletin niteliği mücadelenin hangi sınıf için verildiğini belirliyor. Kürt zenginlerinin iktidarda olacağı bir müstakbel devlet ne bugün ne de yarın Kürt emekçisi için bir anlam ifade ediyor.

Böylesi bir hedeften vazgeçilse, mücadelenin hedefleri genel olarak ulusal demokratik haklar şeklinde tanımlansa dahi, bu tanımlama da Kürt olmaktan kaynaklı tüm sorunların sınıfsal yaşandığı gerçeğini görmezden geliyor.

Bir insanın zengin veya yoksul, patron ya da emekçi olması onun Kürt olmaktan kaynaklı özelliklerini önemsizleştirmiyor. Tam tersine, Kürtlüğünü nasıl yaşayacağını belirliyor. Ama ısrarla Kürt patronla, yoksul Kürt emekçisinin aynı şekilde mağdur olduğu iddia edilirken, aslında yine emekçinin hakkı yeniyor.

Kürt ulusu adına Kürt emekçisinin yok sayıldığı ve ezildiği bu formül aslında bir Kürt işçisinin Türkiye'de yaşadıklarından hiç farklı değil. Türkiye'de yaşayan ve çalışan bir Kürt işçisi, hem işçi hem de Kürt olmasından dolayı çoğu zaman daha fazla sömürülüyor ve üstüne yok sayılıyor.

Kürt zenginiyle birlikte ona da sahip çıkma iddiasındaki ulusal hareket ise bir çıkar birliği söylemiyle tam da Türkiyeli egemenler gibi davranıyor. Hem Kürt emekçisinin sömürüleceği koşulların devamından yana tavır alıyor, hem de emekçi kimliğini önemsizleştirdiği için aslında Kürt işçisini yok sayıyor.

Kürt ulusal hareketinin mücadelesinde Kürt emekçilerinin çıkarları temsil edilmiyor. Bu hareketin tabanını yoksul emekçilerin ve işçilerin oluşturması bu gerçeği değiştirmiyor.

Hareketin bu sınıfsal niteliği stratejik tercihlere de damgasını vuruyor. Dolayısıyla, Türkiye'de veya Suriye'de emperyalizmle kurulan ilişkide ya da bugün kanlı bıçaklı olunan iktidar temsilcileriyle yarın masaya oturulmasında şaşırtıcı veya beklenmedik bir yan yok.

Kürt emekçisini yok sayan bir zihniyet o masalara giden yolu kolayca buluyor, ABD'den veya Avrupa'dan farklı konularda destek bekliyor veya ricacı oluyor. Bu destek arayışı ve işbirliğinin Kürt yoksul ve emekçilerinin canını acıtacağı tarihsel olarak defalarca ispatlanmışken bu yola giriyor. Çünkü emekçiler yokmuş gibi davranıyor ve aslında Kürtleri değil Kürt patronlarının ve zenginlerinin çıkarlarını savunuyor.

Kimse kimseyi yanıltmasın artık... Ortada Kürtlerin iyiliği veya çıkarları yok ve bir bütün olarak Kürtler adına atıldığı iddia edilen her adım Kürt emekçisinin aleyhine...

Herkesin yok saydığı Kürt emekçisinin hakkını savunmak ise Kürt patronlarıyla asla uzlaşmayacak olanlara düşüyor. Türk, Kürt hangi ulustan olursa olsun hiçbir patronla uzlaşmayacak olan her zaman işçinin yanında olan komünistlere...