İslam devriminin 40. yılında İran

İran'da mollalar 1 Şubat 1979'da Humeyni'nin sürgünden dönüşüyle başlayan ve 10 gün sonra iktidarı aldığı kabul edilen islamcı devrimin 40. yılını kutluyorlar. Devrimden 40 yıl sonra İslami rejim İran'da gücünü koruyor. Bu gücün en büyük kanıtı ise İran'da kendisine taban bulabilen muhalefetin de devrimin temel niteliklerine sahip çıkıyor oluşu. İran İslamcılığı muhalefeti de kendi içinden çıkaracak denli etkili.

İran İslam Devrimi, iki ana prensipe dayanıyordu. Birincisi, dinin devlet yönetiminde ve toplumsal yaşantının düzenlenmesindeki rolüydü. Devrim, Şahın tartışmasız bir ABD kuklası olması nedeniyle Amerikan karşıtı bir söylemi benimsedi ve bunu sürdürdü. Ancak devrilen rejimin karakteri nedeniyle takip edilen Batı karşıtlığı her zaman devrimin dinsel ideolojisiyle bağlantılandırıldı.

Batı düşmanlığı hiçbir zaman bir tür kapitalizm karşıtlığına dönüşemezdi. Çünkü devrim, Şah yanlısı sermayeyi tasfiye ederken bunun yerine mollaların kontrolünde bir sermaye birikim modelini tercih edecekti. Şahçı patronlar gitmiş ama onların yerine mollalar geçmişti. Mollaların dinsel saltanatları, yine mollaların elinde biriken paranın saltanatıyla bir bütündü. İran'ın tüm zenginliklerinin halkın değil mollaların ağırlıkta olduğu bir patron sınıfının elinde olması İran Devriminin ikinci prensibiydi.

Parayla kurulan bu ilişki ve İran'ın islamcı rejiminin içeride kurduğu kendine has tonlar taşıyan piyasa mekanizması Batıyla olan gerilimde de belirleyiciydi. Amerikan ambargosuyla karşı karşıya kalan İran, bu ambargoyu önceAvrupalı şirketlerle işbirliği yaparak aştı, sonra yakın zamanda Çin'in küresel ölçekte iddiasını artırıp oyuna girmesiyle tablo biraz değişti. Ama yine de bugün Avrupa Birliği, Çin'le birlikte İran'ın en önemli ticaret ortağı olmayı sürdürüyor.

İran muhalefetinin temel ekseninin "reform" oluşu da İran devriminin ilkeleriyle bağlantılı aslında. İran'da rejimin içinden çıkan muhalefet dinin devlet yönetimindeki ağırlığını tartışmıyor mesela. Ama birtakım uygulama farklılıkları, toplumsal yaşantıda bazı kuralların esnemesi doğal olarak gündeme geliyor.

İktisadi alanda da rejimin temel niteliği hiç sorgulanmıyor. Ancak tamamen mollaların kontrolündeki bir ekonomiden daha fazla pay isteyen grupların olduğu da sır değil. Bu temel niteliğe ters bir şekilde İranlı emekçilerin taleplerini temsil edecek bir güç ise ülkede yok.

Batı yanlısı gruplarınsa ister bunu bir tür monarşi özlemiyle yapsınlar, isterse daha liberal tonlarla, İran'da bir toplumsal tabanları bulunmuyor.

İran'ın Batı'nın parası ve sermayesiyle bir derdi yok. Ama mollaların İslamcılığının Batı ve ABD karşıtı bir söyleme bugün hâlâ ihtiyaçları var.

İran'ın Amerikan karşıtı söylemine cevap olarak ABD de İslami rejime genelde istediğini veriyor. İran'a yönelik yaptırımların sertleşmesi, yöneltilen askeri tehditler, rejim karşıtı küçük ve İran'da bir tabanı olmayan grupların açıktan desteklenmesi, içeride mollaların elini kuvvetlendiriyor.

Aslında nasıl mollaların ABD'nin parasıyla bir derdi bulunmuyorsa, ABD'nin de İran devriminin iki prensibiyle, dinin ve paranın saltanatıyla bir derdi yok. Para kısmını konuşmak dahi lüzumsuz. Dinsel rejimlerle ise ABD'nin gayet iyi anlaşabildiği çok sayıda somut örnek nedeniyle gayet iyi biliniyor. Bu nedenle ABD, İran'da iktisadi ve siyasi çıkarlarıyla barışık bir gerici iktidara dünden razı.

Ama hem mollalar hem de ABD açısından bu gerilimin çözümü pek kolay değil. İran'daki islamcı hareketin yıllar içinde siyasi bir ihtiyaca denk düşecek şekilde gelişen geleneksel ABD karşıtlığı bir yana, bölgenin Rusya ve Çin'in de dahil olduğu karmaşık dengeleri de gerilimi azaltmıyor, tam tersine yükseltiyor.

Böylesi bir ortamda İran'a dönük Amerikan yanlısı müdahalelerin mollaları zor durumda bıraksa dahi İran halkının aleyhine olması nedeniyle ABD'nin her tür adımına karşı çıkılması gerekiyor.

İran İslam Devrimi 40. yılında esas gücünü dinin ve paranın saltanatından almayı sürdürüyor. İran'daki bu karanlığı dinle ve parayla bir derdi olmayan Batı'nın ya da yine ikisiyle barışık olan başkalarının dağıtamayacağı ortada.

Peki ya bunlarla gerçekten derdi olan seküler İran solu ne yapıyor? İran İslam Devriminin büyük bir öfke ve kıyıcılıkla saldırdığı İran solunun, ayağını tekrar İran topraklarına basarak yükselmesi için biraz daha zamana ihtiyacı var.Ancak İran'daki karanlık rejimi devirebilecek tek gücün İran solu ve onun liderlik edeceği İran emekçi halkı olduğundan hiç şüphe duyulmaması lazım.

Sol, ne zaman bağımsız davranmazsa, ne zaman emekçi halkın gücüne güvenmezse, büyük felaketlerle karşılaşıyor. Bunun en büyük örneklerinden birisi de Amerikancı ve despot Şahla hesaplaşırken ülkeyi İslamcılara kaptıran İran'ın bizzat kendisi zaten.