Gerçek liberalizm bu değil...

Tüm dünyada ve Türkiye'de liberal düşünce temelde hep aynı hikayeyi anlatır. Yaşadıklarımız bir tür anomalidir. Çarpıklık veya kazadır. Bu düzende başımıza ne geliyorsa, düzenin iyi işlemediğinden ötürü gelir.

Türkiye'nin tarihi mesela... Baştan sona bir özgünlük hikayesidir. Bu hikaye bugün AKP ile zirve yapmıştır. Erdoğan başlı başına bir arızadır.

Yalnızca Türkiye mi? Dünyanın başka coğrafyalarında da işler istedikleri ya da bekledikleri gibi gitmediğinde açıklama hep aynıdır. Trump deli, Macron soytarı, Putin manyaktır.

Liberalizm bu toplumsal düzen için mazeret üretme sanatıdır. Uç veya arıza olarak nitelendirilenlerin öyle görülmesinin asıl nedeni uç veya arıza olmayanın da bir işe yaramamasıdır. Bazı unsurlar çarpıklık olarak tanımlanmazsa normali meşrulaştırmak zor olur. Trump günah keçisi yapıldığında Obama temize çıkar. Erdoğan tüm kötülüklerin yegane sebebi ilan edildiğinde bu düzenden fayda sağlayan herkes suçlarından arınır.

Oysa Trump da Obama da dönemsel olarak farklı misyonlar üstlenmiş olsalar da aynı amaca hizmet eder. Erdoğan ise Türkiye'deki toplumsal düzenin bir sonucudur ve düzenle Erdoğan'ı birbirinden ayırmak ölümcül bir hatadır.

Liberalizm siyasi ikiyüzlülüğün doruğudur. İktisadi ve siyasi özgürlükleri savunma bahanesiyle, piyasa ile devlet ya da birey ile devlet arasındaki ilişkiye dair her söyledikleri bu ikiyüzlülüğün örneğidir.

Onların devleti hep küçülmesi gereken ama ne hikmetse kriz zamanlarında sermayenin yardımına koşarken büyümesi zorunlu bir aygıttır. İşletmeler özelleştirilmeli ama patronların borçları kamulaştırılırken hiç duraksanmamalıdır.

Savunulduğu iddia edilen kişisel özgürlükler de aslında bir masaldır. O özgürlükler aslında gerçekten de kişiye özgüdür. O kişinin sınıfsal konumu veya düşünceleri ya da o an için tuttuğu siyasi pozisyon özgürlüklerin sınırları için belirleyicidir. İşçilerin yanında saf tutanların özgürlükleri kolayca yok sayılacak önemsiz bir detaydır mesela. Düzen içindeki siyasi rekabet arttığında şiddet meşru hale gelir. Ergenekon davaları sırasında cengaver liberallerin yaptıkları uzak tarihimizin bir masalı değildir. Üstelik iktidarda yine AKP vardır, en yakın ortak da Fethullahçı çetedir. Liberalizm bu vahşi ve acımasız koalisyonun tutkallarından birisidir.

O günlerden pişmanlık duyulduğuna dair bir işaret yoktur. Liberalizmin işi budur. Liberalizm düzen içinde her türlü koalisyonun tutkalı olabilir. Çünkü liberalizm bu düzenin özünü temsil eder.

Liberalizmi mülkiyetin dokunulmazlığı ve her şeyin alınıp satılabilir olduğu bir piyasa tanımlar. Kişisel özgürlükler dünyası aslında bunların bir uzantısıdır.

Bu düzende hiçbir aktörün ilk ikisiyle bir derdi olamaz. Dolayısıyla yine bu düzende kimsenin aslında liberalizmle bir derdi yoktur.

Türkiye'de hiç tutmadı, Türkiye'ye hiç uğramadı denilen liberalizm aslında büyük bir başarı kazanmıştır. Çünkü bu ülkede ne olursa olsun ne piyasa ne de paranın hakimiyeti kesinlikle tartışılmamaktadır.

Bu bağlamda liberalizm sınırlı bir çevre tarafından temsil ediliyor görünse de, liberalizmin etkisi bundan daha geniştir. Liberaller ilk bakışta yetmez ama evetçilerden veya üniversitede ya da sosyal medyada gerçek liberalizmi anlatmayı görev edinenlerden ibaret görülebilir. Ama aslında siyasi olarak etkisi sınırlı sanılan liberal düşünce bu düzenin temel taşlarından birisidir ve bir efsane gibi anlatılan gerçek liberalizm de paranın iktidarda olduğu her yerde bir şekilde bu iktidarın parçasıdır.

Piyasayı tanıyan, piyasayı meşru gören her anlayışın içine liberalizm sızmıştır. Örneğin AKP karşıtı muhalefetin de en zayıf karnı burasıdır. Muhalefeti AKP'ye yaklaştıran, muhalefeti AKP'yle ortaklaştıran liberal düşüncedir.

Liberalizmin temsil ettiği temel değerler bu düzenin tüm aktörleri için bir mutabakat zeminidir.

Bu düzenin sağını solunu birbirine bu zemin bağlar. En zıt görünenler dahi gerektiğinde ve yeri geldiğinde o zeminde anlaşırlar.

Bu düzen ne kadar gerçekse, liberalizm de o kadar gerçektir. Gerçekliğinden şüphe duyulmayacak liberalizm Türkiye için gerçek bir zehirdir...