CHP – HDP ittifakı Türkiye'nin sorunlarını çözer mi?

CHP ve HDP arasında son günlerdeki muhabbet dikkatinizi çekti mi? İki partinin birbirlerini tekrar muhatap almaya başladıklarına dair çok sayıda işaret var. Eleştirileri de bu mesaj trafiğinin bir parçası saymak gerekir. Siyasette iki parti birbirlerine mesaj yollarken illa olumlu bir dil tutturmak zorunda değiller. 

CHP ve HDP'li temsilciler bir süredir birbirleriyle bir mesaj ve çağrı trafiği içindeler. İktidar partisinin özellikle uluslararası arenada sıkıştığı bir dönemde bu trafiğin artması olağan sayılmalı.

Mart'ın son haftasında önce Kılıçdaroğlu, HDP'yi terörle arasına mesafe koyarak Türkiye partisi olmaya çağırdı. İki gün sonra Demirtaş, CHP'nin kendilerini değil AKP'yi hedef göstermesi gerektiğini söylerken ilginç bir noktanın altını çiziyordu; Demirtaş'a göre HDP terörle arasını çoktan açmıştı. Demirtaş'a yanıt ise Sezgin Tanrıkulu'ndan yöntem yanlış diyerek geldi. Karşılıklı süren mesaj trafiğinin en somut çıkışı ise CHP sözcüsü Selin Sayek Böke tarafından yapıldı. Böke de, tıpkı Demirtaş gibi AKP'yi işaret etti, ama şartı da açıkladı. HDP Dolmabahçe mutabakatından vazgeçmek zorundaydı. Böke ve Tanrıkulu'nun mesajlarında çözümün adresi olarak meclisin gösterilmesi partinin yetkili kurullarında cevapların içeriğinin tartışıldığının da ispatıydı sanki.

CHP Sözcüsünün vurguladığı gibi iki partinin mecliste AKP'ye karşı birlikte hareket etmesi mümkün mü peki?

Neden olmasın... CHP ve HDP bunu yapabilirler. Tek sorun birlikte hareket etmekse, CHP ve HDP'nin bir şekilde anlaşması imkansız değildir. Bu anlaşma, CHP'nin teklif ettiği gibi mecliste bir CHP önerisinin desteklenmesi şeklinde dahi hayata geçebilir.

Bu tür bir mutabakat uzun süredir düzen içi bir muhalefetin yokluğunu çeken Türkiye'de bir hareketlenmeye de yol açabilir.

Böylesi bir hareketlenme Erdoğan ve AKP'nin dışarıda yaşadığı rahatsızlığın içeriye taşınmasına yol açar ve iktidarın alanını daraltır mı? Mesajların içeriğine bakıldığında bu soruya olumlu yanıt vermek ne yazık ki imkansız.

İmkansız çünkü CHP'nin ısrarla sorunların çözüm adresi olarak meclisi göstermesinde büyük bir problem var. Üstelik bu problemin CHP'liler de farkındalar. Sayısal üstünlüğü elinde tutan, dahası her acil durumda MHP'yi yardıma çağırabilecek bir AKP ile mecliste başa çıkılamayacağını görüyor ve bunu itiraf da ediyorlar. Ama meclisi çalıştırmak anlamına gelecek bu tarzın somut sonucunu söylemekten imtina ediyorlar.

Muhalefetin çalışıp blok halinde muhalefet yapacağı ama AKP'nin çoğunluğun gücüyle istediği her yasayı çıkarttığı bir meclisin meşruiyetini arttırmasından muhalefetin fayda sağlayacağını düşünen kimse var mı Türkiye'de? Elbette yok. Bundan yalnızca AKP'nin yarar göreceği açık olmalı.

CHP de uzun vadeli bir plandan söz ediyor zaten. Bunun bir muhalefet cephesinin kurulması için başlangıç olmasını temenni ediyorlar. Ama dikkat! Yine mecliste mücadele edecek, Türkiye'nin tüm sorunlarının çözümü için meclisi bir zemin olarak tarif eden bir cephe bu.

Meclis demek aritmetik demek, kafa sayısı demek ve elbette seçim ve sandık demek. Bildiğimiz CHP, bilindik yöntemlerle yine meclisi ve seçimi işaret edip HDP'yi yanına çağırırken, Türkiye'nin geleceğine dair çok açık ve somut bir mesaj veriyor.

Siyasi bir kriz yaşaması muhtemel Türkiye'nin krizin derinleştiği koşullarda bir kaza yaşamaması için verilen mesajların ardı arkası kesilmiyor zaten bugünlerde. Patronlar AKP'ye destek veriyor, medya tekelleri AKP ile ABD'nin arasını bulmaya çalışıyor, muhalefet ille de meclis diye tutturuyor.

Oysa Türkiye'nin sorunlarının çözülmesi için bir kazanın yaşanması ve Türkiye'de düzen siyasetinin tamamen tıkanması, tüm kurumlarıyla işlemez hale gelmesi artık bir zorunluluk.

Bu kaza yaşanacak ki, Türkiye'de muhalefet bu düzeni temsil eden meclise sıkışmayacak ve bu düzenin dışında arayışlar başlayacak.

Bu kaza yaşanacak ki, insanlar tıpkı Haziran günlerinde Gezi'de ve Türkiye'nin başka yerlerinde olduğu gibi, kendilerini bir kez daha sokakta mücadeleyle ifade etmeyi deneyecek.

Bu kaza yaşanacak ki, Türkiye ilericiliği bilinen ve şimdiye kadar ona düzen tarafından gösterilen yolların tıkandığını görecek ve başka türlü yürümenin de mümkün olduğuna inanacak.

Bu kaza yaşanacak ki, AKP'nin bu düzene, bu düzenin de AKP gibilerine mecbur olduğunu herkes öğrenecek.

Türkiye'de sol şimdiki gücü ve ölçeğiyle bu kazanın yaşanmasını sağlayamaz veya bu kazayı planlayamaz ama kazaya ve sonrasına müdahale edebilir, burada güç biriktirebilir. Yeter ki bu kazadan korkmasın ve çevresindekilerin de korkmamasını sağlasın.

Hangi kazadan bahsediyoruz zaten? Biz kaza yapalı çok oldu. AKP'nin idaresindeki memleket, bizim ülkemiz duvara çarpıp dağıldı, ortaya da bunlar döküldü. Tuzu kuru patronlar, tecavüzcü yobazlar, arsız ve hırsız gericilerden başka ülke böyle gitsin diyen mi var? İkinci kazayı onlar yapacak. Bırakın yapsınlar.