Berat'ın kutusundan paragöz ve İslamcı bir şebeke çıktı

Türkiye Cumhuriyeti'nin bir bakanı ve cumhurbaşkanının damadı olan Berat Albayrak'ın posta kutusundan ortaya dökülenler AKP Türkiyesi'nin bir özeti niteliğinde... Bu dev arşivin henüz hepsi haberci gözüyle taranmış değil ve şu ana kadar açığa çıkandan daha fazlası da ortaya çıkabilir. Ama elimizdeki veriler, gelecekte ortaya çıkması muhtemel haberlere dair ipuçları olarak da görülebilir. Çünkü Berat'ın posta kutusunun temel birtakım özellikleri var ve bu özellikler neredeyse hiç değişmiyor.

AKP Türkiyesi'nin karakteristik bir siyasetçisi olan Berat Albayrak öncelikle aileden birisi. Erdoğan ailesinin Türkiye'nin yönetiminde nasıl söz sahibi olduğu yazışmalardan açıkça izlenebiliyor. Albayrak daha bakan olmadan önce, Erdoğan ailesinin bir mensubu kimliğiyle ihaleler dağıtıyor, aracılık yapıyor, kritik bazı siyasi konularda Türkiye'nin önde gelen isimlerine akıl veriyor. Belli ki Erdoğanların aile meclisi, Türkiye'nin büyük sıfatı taşıyan Millet Meclisinden çok daha etkili bir meclis. Güçlü patronlar, medya ve kurum temsilcileri bu bilgiyle hareket ediyor ve o meclisin bir üyesine, Berat Albayrak'a ulaşıyorlar. Ona ulaştıklarında, asıl adama, Recep Tayyip Erdoğan'a ulaştıklarını varsayıyorlar. Zaten bu mesajlar hep ailenize veya malum aile büyüğüne sevgi ve saygı kelamlarıyla bitiyor.

Herhalde bu kısım kimseyi şaşırtmıyor.

Ancak aile ya da belki daha doğru bir ifadeyle hanedanın işleyiş mekanizması ve bu ailenin Türkiye'nin yönetiminde tuttuğu yer, AKP Türkiyesi'ne dair her şeyi anlatmak için yeterli değil. Yeterli değil çünkü yalnızca bu aileye odaklanıldığında, bu ailenin merkezinde durduğu ilişki ağı gözden kaçıyor. Oysa, Berat Albayrak'ın posta kutusundan çıkan mesajlaşmalar hem bu ağın varlığına dair somut bir kanıt, hem de bu ağın nasıl işlediğini gösteren muazzam bir trafik.

Kimler yok ki bu ilişki ağının içinde... Patronlar, medya yönetici ve mensupları, bürokratlar, şirketlerin üst düzey yöneticileri, siyasetçiler...

Yazışmalarda bu ağın doğrudan bir parçası olamayacak toplumsal kesimlere mensup isimler de var. Onlar da bu ağı kullanarak ağın merkezinde duran aileye ulaşma çabası içindeler. AKP'nin yönettiği bir ülkede işlerin nasıl yürüdüğünü, AKP tabanı da gayet iyi biliyor. Yeri geldiğinde reislerini ve ailesini kahramanca savunan, Erdoğan ailesinin gerçeklikle hiçbir ilişkisi bulunmayan faziletlerini durmaksızın anlatan bu kesim aslında anlattığının yalan olduğunun gayet farkında. Herkesin hiç durmadan talepte bulunduğu, rica ettiği bu yazışmalar, AKP'nin yarattığı toplumun yüksek bir makamın şefaatine sığınmış bir zavallılar topluluğundan başka bir şey olmadığının da ispatı. Bu topluluğun acımasızlığı, vahşiliği ve hoyratlığı da bu ağı yaratan güce tapan ve ona sığınan zavallılığın doğrudan uzantısı.

Bu ilişki ağının işletim sisteminin merkezinde ise para ve piyasanın mekanizmaları duruyor. Hep para konuşuluyor, talep edilenler nihai olarak parayla ilişkilendirilebiliyor ve hatta ortaya dökülen gerilim ve çekişmelerin de çoğu yine paraya bağlı olarak gelişiyor. Şimdilerde muhalif geçinen gazeteci Gültekin'in Berat'ın kanal almasını isterken aklında para var. Berat Albayrak ve dolayısıyla aileye çok yakın olduğu anlaşılan Turkcell CEO'su Mehmet Şimşek'e para yüzünden saydırıyor. Kürt petrolünün taşınmasıyla başlayıp IŞİD petrolünün taşınmasıyla devam eden büyük iş, siyasi sonuçları ihmal edilemese de, para için yapılıyor. Bu ilişki ağı parayla ve piyasaya tabi bir biçimde dönüyor.

Berat Albayrak'ın yönetiminde önemli roller üstlendiği AKP'nin propaganda makinesinin temel yakıtı da para ve bu makine sürekli çalışıyor. Büyük yalanlar, büyük paralarla servis ediliyor.

Büyük paraların ve büyük yalanların etrafında dönen bu dünyanın merkezindeki isimlerin küçük kişisel dünyaları da para ve yalanın hükümranlığı altında.

Tezini dahi kendi yazmayan, kişisel hayatında durmaksızın doğrulardan kaçan bu insanlar, bu yalanları da parayla satın alıyorlar.

İşin en kötü tarafı parayla satın alınabilecek insanları da, parayla ürettirilecek yalanları da kolayca bulabiliyor olmaları...

Berat Albayrak'ın ve diğerlerinin merkezinde durduğu bu ağın ve çevresinin böylesine kir üretmesi, bu kire ortak olmak için insanların sıraya girmesi belki AKP'nin İslamcılığına ve AKP'nin ürettiği İslamcı ve piyasacı fikirlerin bu insanları esir almasına bağlanabilir. Berat'ın satın alabileceği bu kadar çok insanın ortalarda dolaşması bundandır denebilir.

Peki ama Türkiye'nin kiri bundan ibaret mi?

Değil ve asıl sorunumuz bu işte. Bu ülkenin meselesi AKP'nin ürettiği fikirlerin, yalnızca AKP tabanını değil tüm bir ülkeyi etkisi altına alması ve memleketin büyük bir bölümünü kirletmesi.

En hızlı kirlenenler AKP'liler olabilirler, ama Türkiye'nin geri kalanı da temiz değil ne yazık ki...

Türkiye'nin genelinde hüküm süren pisliğin merkezinde para ve piyasa duruyor. Bu mesajlaşmalara bakıp, böylesi bir pespayelik, bu derece basit adamlar bizi nasıl yönetiyor diye soranlar o pespayeliğin Türkiye'nin AKP'den ibaret olmayan önemlice bir kesimini esir aldığını unutuyor. Demek ki temizliğe pisliğin merkezinde duran paragözlükten ve piyasacılıktan başlamak gerekiyor.