Aradığınız Erdoğan'a şu anda ulaşılamıyor

İslamcıların ABD karşıtlığının temelsizliği, dinci gericiliğin ikiyüzlülüğü çok konuşuldu. Nasıl konuşulmasın... Varlığını ABD'ye borçlu olan, daha birkaç hafta önce Trump'ın dostluğuyla övünen bir siyasi hareketin sınırlarını herkes biliyordu.

Ancak ABD ile yaşanan vize gerilimi yalnızca AKP'nin ikiyüzlülüğünü ortaya çıkarmadı. Mesele bundan çok daha büyük...

Erdoğan'ın başlıbaşına bir problem kaynağı olduğu doğru ama problemi tek başına Erdoğan yaratmıyor.

AKP lideri çok hızlı manevra yapıyor olabilir. Ama tek manevra yapan da o değil.

Türkiye'de dinci gericiliğin bugünlere gelmesinde, ülkeyi tek başına yöneten bir siyasi hareket olmasında en büyük pay şüphesiz ABD ve müttefiklerindedir. Ancak ilişki karşılıklıdır. İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra dinci gericiliğin emekçi ve halk düşmanı olarak üstlendiği tarihsel rol bir yana, AKP kendi özel tarihi boyunca da ABD için elinden geleni ardına koymadı.

Erdoğan ABD projelerinin eşbaşkanı olarak ortada dolanırken Batı kendisinden pek memnundu. O günlerde manevra kabiliyeti de kimseye batmıyordu. AKP, İran ve Suriye'ye karşı iş çevirirken, İsrail'le birlikte Barzani'yi el üstünde tutarken o manevralar açık ki işe yarıyordu. Bölgede işleri elini yüzüne bulaştırmadan, içeriyi yönetmekte zorlanır hale gelmeden önce Erdoğan'ın kitle desteği de, kendine özgü özellikleri de kimseyi rahatsız etmiyordu. AKP'nin dinci gericiliği, despotikliği Batının umurunda değildi.

O gün iyi olan, işe yarayan Erdoğan önce fena çuvalladı, sonra kendini kurtarmak için olmadık işler yapmaya başladı. Sonuçta da bugün kötü oluverdi. Oysa, Erdoğan'ı tüm bu maceralar için cesaretlendiren, arkasını sıvazlayan, kendi çıkarları için ona yürü diyen ABD liderliğindeki Batıydı.

Yalnızca Batı mı, bugün vize krizinden pek tedirgin olmuş görünen patronlar farklı mı? Ne istediniz de yapmadım diyerek patronları vefasızlıkla suçlayan Erdoğan haksız mı? İşçinin hak adına elinde kalmış ne varsa gasp ederken, ülkeyi sermaye için dikensiz gül bahçesine çevirirken övgü alıyordu. Bölgede patronların önünü açarken, manevralarıyla yeni pazarlar yaratıp daha fazla para kazanmaları için alternatifler kurgularken iyiydi. Erdoğan şimdi mi kötü oldu?

Emekçi halka karşı şiddet kullanmaktan çekinmesin, ama örneğin liberallerin üzerine kriz çıkartacak denli bir kuvvetle gitmesin... Sermayenin işine yarayacak kadar despotik olsun ama tüm dünyanın gözüne batacak şekilde bu işi abartmasın... Rusya ve diğerleriyle hafiften flört ederek hem yeni para kanalları açsın hem Batıyla pazarlık gücünü arttırsın ama ilişkileri sakın kopma noktasına getirmesin... Bölgede Türk sermayesini kalıcı kılacak kontrollü arayışlara girsin ama uluslararası dengeleri bozacak maceralara atılmasın... Bunların hepsi aynı anda olmaz.

Herkes Türkiye'nin başında kendi düşündüğü, kendi kafasındaki Erdoğan'ı görmek istiyor. Oysa böyle bir Erdoğan yok. Olmayacak da...

Şimdi kendini kurtarma telaşına düşmüş AKP liderini bugünlere Batının ve sermayenin ihtiyaçları taşıdı. AKP'yi de başındaki adamı da her şeyiyle bir bütün olarak o ihtiyaçlar yarattı. Onu yürüdüğü yola sokan hep yerli ve yabancı tekellerin gereksinimleri oldu.

Erdoğan'ın özelliklerine sahip bir siyasetçiyi o yola soktuğunuzda sonuçlarına katlanırsınız. Zaman zaman bayağı işe yarayan kişisel özellikleri aynı şekilde ayağa dolandığında şikayet edemezsiniz. Şunları yapsın tamam ama bunları da yapmasın dediğinizdeyse yalnızca sorunu büyütürsünüz.

Bu ihtiyaçlar ortadan kalkmadan AKP'ye ve liderine dönük ister tasfiye ister terbiye amaçlı her girişim veya her adım, Erdoğan'ın paniğini artırırken yaşanan sahici bunalımı daha da derinleştiriyor şimdi.

Problem gerçek, üstelik bu koşullarda bir çözümü de yok.

AKP'nin lideri kendisini var eden krizi büyütürken, sorun ondan daha büyük olduğu için Erdoğan gitse de kalsa da kimse için bu karmaşadan bir çıkış yolu görünmüyor.

Bu çıkışsızlığın içinde Erdoğan manevralarını sürdürecek, Erdoğan tam da bu çünkü... ABD de devam edecek, Rusya ve diğerleri de... Onlar da tam olarak bu ve neyseler öyle hareket ediyorlar.

Tüm taraflar kimi zaman gerilecek, kimi zaman beraber yürüyecekler. Dahası hepsi her adımda yalan söylemeyi sürdürecek. Dün iyi dediklerine bugün kötü diyecekler, bugün kötü dediklerine yarın iyi... Şimdi birbirlerini suçlarken, yarın birlikte insanların canını yakmaktan çekinmeyecekler. Geçmişte altını oyduklarının gelecekte en büyük destekçisi olacaklar. Tıpkı gerektiğinde kendi aralarından bazı aktörleri oyun dışı bırakmaktan geri durmayacakları gibi...

Bu pespayeliğin, bu rezilliğin, durmadan ikiyüzlülük üreten bu işleyişin adına da düzen denecek. Aman bozulmasın, aman yıkılmasın diye insanları korkuttukları düzen bu işte. Batsın sizin o düzeniniz...