Ankara'daki bomba kimleri öldürdü?

Ankara bombacısının kimliği kesinleşti. Aynı eylemi IŞİD veya türevleri yapmış olsa konuşacak ama gerçekten konuşacak olanların zavallı suskunluğu bugünün Türkiyesi'ni anlamak için ne çok ipucu içeriyor.

Susarak anlatan yalnızca Kürt hareketi değil. Onlar bir taraf ve savunulacak bir yanı olmayan, gayrimeşru bir eyleme dair pozisyon almak zorundalar. Onlar yaptı çünkü.

Ama peki siyasette gerçek manasıyla bir taraf olmadan taraf olmaya çalışanlar... Kürt ulusal hareketinin arkasına dizildiklerinde kendilerini taraf sananlar. İşte asıl susarak anlatan onlar.

Ne mi anlatıyorlar? Yoklar, yok olmuşlar, tam olarak bunu anlatıyorlar.

Siyaset yapma hakkını kaybeden bir hareket nasıl varolabilir? Otuza yakın insanın öldüğü, onlarcasının yaralandığı, tüm dünyanın gündemine girmiş, bölgedeki gelişmeleri doğrudan etkileyecek bir eylem için sözünü söylerken yalnızca bombanın pimini çekene bakanlar siyaset yapabilir mi?

Eylemin nasıl ve nerede yapıldığının, kimleri hedef aldığının hiç önemi yok mu?

Solculuğun ilkeleri, devrimci ahlak.. Bunlar insanın aklına geldiğinde tartıştığı soyut kavramlar değiller, tam da böyle zamanlarda lazım oluyorlar.

Her koşulda emekçilerin çıkarlarını aramayanlar, işçilerin gerçek kurtuluşunun, devrimin yolunu gözlemeyenler karanlık çöktüğünde fenersiz kalıyorlar. Düşmanının düşmanına koşulsuz dost olarak bakanlar kör şiddete karşı failden bağımsız iki cümle kuramıyorlar.

İkinci Ankara katliamında sorumlunun yalnızca AKP olduğunu söylemek, AKP'yi zor duruma düşürmüyor, tam tersine rahatlatıyor. AKP'nin Türkiye'nin bu noktaya gelmesindeki ağır sorumluluğunu kimse inkar edemez. Ancak her yeri dökülen, piyasanın, gericiliğin, Batılı güçlerin esiri olmuş ülkenin dehşet verici halinin tek sorumlusu AKP değil.

AKP'nin ne olduğu belli. Ne yapmaya çalıştığı da... AKP bu.

Ama AKP'ye direnmeyen veya AKP'nin ekmeğine yağ süren, kendi çıkarları için gerektiğinde AKP'ye destek vermekten çekinmeyenlerin de ne olduğu belli. Ne yapmaya çalıştıkları da... Türkiye'nin muhalefeti de bu işte!

Bu karanlık içinde patronlar hâlâ kârlarına kâr katmakla meşgulse, Türkiye'nin bir İslam devleti olmasına ramak kalmışsa, ülke en ağır savaş suçlarının sorumlusu olma utancını taşıyorsa, AKP başarısını yalnızca kendi yaptıklarına değil, karşıtlarının yapamadıklarına da değil yapmak istemediklerine borçlu.

Tamam muhalefetin boyu da çapı da bu kadar. Ama kendisine sol diyenler ne yapıyor? İmralı tutanaklarında AKP ile yapılan pazarlıkları geçtik, kendileri için söylenenler hakkında tek cümle kuramayanlar, bunlara cevap veremeyenler, Ankara'daki kör şiddete dair de konuşamıyorlar.

Erdoğan'a hayat öpücüğünü genelkurmayın üç yüz metre yanında patlayan bomba değil işte bu ortam veriyor. Sonra ana akım medyada Türkiye'de ne olursa olsun, kim ne yaparsa yapsın AKP'ye yarar diye şaka yapılıyor. Aslında ülkede siyasetin bitmek üzere olduğu itiraf ediliyor.

Bu tabloya eklemlenen herkes, nedeni veya biçiminden bağımsız, bitmekte olan siyasetin bir parçası haline geliyor. HDP'nin veya CHP'nin peşine takılmak sonucu değiştirmiyor. Düzen siyaseti ülkeyi yok ederken, doğal olarak kendisine tabi olanları da yok ediyor.

Patlayan bombalar yalnızca orada olanları değil, sonrasında siyaset yapamayanları da öldürüyor.