AKP'ye Odaklanmak ÖZGÜR ŞEN

İktidar partisine odaklanan devrimci siyasetin belirgin riskleri vardır. Her şeyden önce iktidar partisine odaklanmak, çoğu zaman muhalefetteki diğer burjuva partilerine aynı ölçüde vurmamayı beraberinde getireceği için, bir bütün olarak sisteme karşı çıkıldığını anlatmak güçleşebilir. Hatta, kimileri bu tarzın, o muhalefet partilerinin ekmeğine yağ sürdüğünü ve bu durumda, sistemin kendi iç alternatifini güçlendirdiği için, sistemin bu işten kazançlı çıkacağını söyleyenler de çıkabilir. Onlara göre her zaman sistemi bir bütün olarak karşıya almak esastır.

Oysa tartışılan aslında iktidar partisinin nasıl karşıya alınacağı, bu konuya nasıl odaklanılacağı meselesidir. Söylemsel olarak idealize edilmiş bir devrimci siyaset, attığı her adımda kapitalizmi bir bütün olarak karşısına aldığını sanır. Ancak söylemsel olarak idealize edilmiş bir devrimci siyasetin ne kadar devrimci olduğu aslında şüphelidir. Çünkü bu idealizasyon sizi zaman zaman siyasetsizliğe mahkum edebilir. Siyasetsizlikten devrimci bir siyaset üretilemez.

Bugün Türkiye'de AKP'ye karşı çıkan herkes attığı her adımda aslında CHP'ye ve diğer düzen partilerine de karşı olduğunu söylemek zorunda değildir. Sol, elbette, CHP 'ye ve diğerlerine de aynı ölçüde karşıdır. Ancak bu karşı oluş siyaset düzlemine birebir aktarılamaz. Siyaset her adımda bir eşitleme işlemi olarak algılanamaz. Bu, örneğin, AKP'ye karşı üretilen bir sloganın yanına parantez içinde CHP ile ilgili açıklayıcı bir not düşmeye benzer.

Sol siyaset bir önceliklendirme ve odaklanma işlemidir. Bugün Türkiye'de siyaset yapan her sol özne AKP'ye odaklanmak, kendi siyasi mücadelesinde, AKP ile ilgili gündemleri önceliklendirmek durumundadır.

Üstelik, bugün, AKP, solun işini kolaylaştıran bir partidir. Çünkü bu düzeni temsil eden tüm değerler Türkiye'de AKP'de somutlanmış haldedir. AKP'ye karşı çıkmak, siyaseti AKP üzerine bina etmek, düzene karşı çıkmanın etkili ve sonuç alabilecek bir yolu haline gelmiştir. Bu bir fırsat olarak da görülebilir.

AKP, gericiliğin siyasi olarak vücut bulmuş halidir. Gericilik karşıtı mücadele, tarikatların ve şeyhlerin partisi AKP'yi elbette hedef alacaktır. Ancak AKP'nin belki de en göze batan özelliği bu olduğu için, AKP karşıtı mücadelenin yalnızca bunu kapsayacağını, diğer mücadele başlıklarına değmeyeceğini düşünmek hatadır.

Vahşi piyasacılığa, sınır tanımaz özelleştirmeciliğe ve her türden emek düşmanı liberal politikaya karşı çıkmak için AKP'yi kullanmak en doğru yoldur. AKP bunları savunurken fütursuz bir partidir. Zaman zaman emeğin gündemi olarak adlandırılan ve siyasi mücadeleden soyutlanmaya çalışılarak büyük bir hata yapılan bu başlığın hakkının verilmesi AKP'yi hedef alan bir mücadele biçim ve içeriğiyle mümkün olabilir.

Emperyalizmle kavga etmek için AKP karşıtı mücadele biçilmiş kaftandır. AKP iktidarı Türkiye tarihinin gördüğü en işbirlikçi hükümetlerden birisidir. AKP, emperyalizmle işbirliğini, memleketi emperyalistlere sorgusuz sualsiz peşkeş çekmek şeklinde anlamakta, Türkiye'yi bir felakete doğru sürüklemektedir.

Türkiye kapitalizminin en önemli kriz başlıklarından ve solun vazgeçemeyeceği bir konu olarak Kürt sorunu konusunda da sol, AKP'yi artık hedef tahtasına yerleştirmelidir. Türkiye solunun, Türkiye'de Türkler ve Kürtlerin beraber yaşamasını sağlayabilecek tek siyasi güç olduğu, son günlerde yaşanılanlardan sonra artık kesin olarak ortaya çıkmıştır. Ancak Türkiye solunun bu görev karşısında tarihsel bir çekiniklik duyması beklenilebilir ama bu pozisyon devamı kabul edilebilir bir hal değildir. Solun aradığı cesaret AKP ile mücadelededir. AKP, Türkiye'de düzenin, Kürtlere karşı yürüttüğü, zorbalıktan inkara, Barzanicilikten Kürt sermayedarlarıyla işbirliğine kadar tüm siyasi yaklaşımlarını somut olarak uygulayan bir partidir. Düzenin Kürt siyasetini, AKP'yi karşıya alarak, mahkum etmek mümkündür. Bu girişim, ortak düşmana karşı birlikte mücadele hattının oluşturulması için de Türk ve Kürt halkları için bir fırsattır.

Peki, tüm bunları yaparken, Türkiye'de sol, AKP'ye karşı, örneğin ikinci büyük düzen partisi olarak CHP'yi destekler, dolayısıyla düzenin bir kanadını aklar konuma mı düşecektir? Elbette, hayır. Gericiliğe, piyasacılığa ve emperyalizme karşı bütünsel bir mücadele yürüten bir sol hareket, CHP ile istese bile yan yana gelemez. Hedef tahtasına konulan AKP olacaktır, ama gericilik, piyasacılık ve emperyalizme karşı mücadele, CHP'yi de karşıya almak demektir. Bu konuda kimsenin endişe duymasına gerek yoktur.

Türklerle Kürtlerin birlikte yaşaması için AKP'ye hayır diyen solun, ölü ve yaralıların olduğu gösterilerden sonra, Diyarbakır'da ve başka illerde sokağa çıkan göstericilerin niye tıpkı 1 Mayıs'taki işçiler gibi dövülmediğini soran Baykal'ın CHP'siyle aynı zeminde birlikte varolamayacağı açıktır. AKP'yle mücadele ederken böyle bir endişeye mahal yoktur.