AKP'nin neden korktuğu belli oldu

AKP'nin yayın organlarında aralıksız bir kampanya yürütülüyor. Öyle bir kampanya ki bu şiddeti hiç düşmüyor. Hep bir gündem ve dolayısıyla bir düşman bulunuyor. Sonra durmaksızın, eldeki bütün araçlarla saldırılıyor. Bu karanlık adamları ve onların paçavralarını takip etmek zorunda değilsiniz elbette. Erdoğan'a bakmanız yeterli. Zaten liderliği o yapıyor, gündemi ve düşmanı da o belirliyor.

Erdoğan ve partisi kesintisiz olarak bir düşmana veya tehdide karşı mücadele ediyorlar. Öyle ki, bu kesintisizlik herkeste bir devamlılık ve süreç hissi yarattığı için bir noktadan sonra düşmanın kim veya ne olduğu önemsizleşiyor.

Faiz lobisi, Rusya, PKK, CHP, ODTÜ, laikler, işçiler ya da komünistler... Bu acayip listenin bir sonu yok, aslında bir mantığı da yok. Çünkü AKP'nin tabanı açısından bunun bir önemi yok.

Önemli olan yalnızca düşmanın varlığı. AKP tabanı hep bir alarm halinde partilerini korumaya çağrılıyor.

Öncelikle, bu tabanın ideolojik olarak başka türlü uyarılamayacağını söyleyecekler haklılar. Bir dönem evlerinde zor yoluyla tutuldukları söylenen bu kitle, aslında Türkiye'nin en hareketsiz, dünyaya ve ülkeye karşı en ilgisiz toplumsal kesimi ve siyasi ve ideolojik olarak mobilize edilmelerinin önünde ciddi nesnel engeller var. Dolayısıyla AKP, tabanıyla bir ilişki kurabilmek için bu tür bir düşmanlaştırmaya ve bu düşmana karşı süreklileşmiş bir kampanya haline mecbur.

İkincisi, bu düşmanlaştırma, AKP'yi ve AKP'lileri ne kadar enerjik kılıyorsa, Türkiye'deki düzen içi muhalefeti de o denli etkisizleştiriyor. AKP, bu yolla yalnızca gündemi belirlemiyor, Türkiye siyasetinin sınırlarını da herkes için çiziyor. Kamplaşma ve cepheleşmeler onların istediği hat boyunca gerçekleşiyor. AKP yalnızca kendisini değil muhalefeti de biçimlendirmeyi beceriyor.

Erdoğan ve çetesi, sonuçları açısından bakıldığında bu denli etkili bir yöntemi niye terk etsin diye düşünülebilir elbette...

Siyasetin gündemini belirliyor, sınırlarını çiziyorsun... Tabanını hareketlendiriyor, muhalefetin elini kolunu bağlıyor ve manevra alanını daraltıyorsun... Daha ne olsun.

Ama dahası var.

AKP'nin yarattığı düşmanların bazıları gerçek, bazıları değil. Ancak bunun da bir önemi yok. Çünkü gerçek olan AKP'nin devrilme korkusu...

Kimi zaman hayali düşmanlar aracılığıyla somutlanması, zahiri tehditlerle kendisini dışa vurması, bu korkunun varlığına dair bir şüpheye yol açmıyor. Tam tersine korkunun hep orada olduğunu gösteriyor.

AKP korkuyor. AKP, bir düşmanın birgün kendisini devirebileceğinden gerçekten korkuyor. Evet, rahatlamamak siyasi stratejinin bir parçası, ama aynı zamanda bir gerçekliğin de göstergesi.

Peki kim AKP'ye haksız diyebilir...

AKP'nin uzun zaman sonra tekrar güç kazandığı doğru, ama artan güç AKP'nin iktidarının kalıcı olduğu anlamına gelir mi? Gelmez ve Erdoğan ve çetesinin anladığını meclisteki AKP muhaliflerinin anlamıyor oluşunun bir nedeni var: Doğru yere bakmıyor, AKP'nin nasıl devrileceğini kavrayamadıkları gibi neden korktuğunu da çözemiyorlar.

Yeni bir baskın seçime hazırlandığı söylenen AKP sandıktan korkmuyor örneğin. AKP'nin bunca yıl boyunca ürettiği senaryoların, sürdürdüğü kampanyaların bir tanesinde dahi sandığın bir tehdit unsuru olarak kullanıldığını hatırlıyor musunuz? Sandık bu senaryolarda hep vardı ama tam tersi bir işlevle; seçimler hep AKP'yi bu tehditlere karşı kurtaracak çıkış yoluydu.

Üstelik bu doğru değil miydi? AKP geçmişi boyunca gerçek tehditleri seçimler sayesinde savuşturmadı mı? Şimdi gidiyor denen bu parti her defasında sandıktan tekrar doğmadı mı?

AKP, meclisin diğer partileriyle birlikte oynadığı bu saçma demokrasi oyunundan, siyasetin tek zemini olarak pazarlanmaya çalışılan parlamentonun sıralarındaki itiş kakıştan hiç korkmadı ama meclis çatısının dışına, toplumun içine doğru taşan her tür muhalefetten çok çekindi.

AKP işçilerin direnmesinden korktu. AKP gençlerin sokağa çıkmasından korktu. AKP kadınların baş kaldırmasından korktu. AKP aydınların memlekete karşı sorumluluklarını hatırlamasından korktu.

Ancak esas olarak AKP insanların örgütlenmesinden, kendisinin karşısına örgütlü bir şekilde dikilmesinden korktu.

Hâlâ da bundan korkuyor. Aralıksız süren kampanyanın, durmaksızın yaratılan düşmanların arkasındaki asıl neden bu.

AKP için bir tane gerçek tehdit var. AKP, hiçbir şeyden değil, örgütlü bir halk hareketinden korkuyor. Çünkü kendisini devirebilecek tek gücün bu olduğunu biliyor.