AKP'den ibaret bir Türkiye'ye isyan!

Türkiye'de uzun zamandır iyi bir gelişme olmuyor. İnsanların ülkeye baktıklarında yüzlerini güldürecek bir olay görmemelerinden daha kötüsü, aynı insanların buna dair beklentilerini yitirmesi herhalde. Nasılsa daha iyisi olmayacak, daha iyisinin olması imkansız diye varolandan mutlu veya memnun olma çabası, Türkiye ilericiliğinin en büyük sorunu belki.

Bu ülkeye bakıp da umut üretmek gerçekten zor. Ancak sorunun çözümü de tam burada. Bakarken ama gerçek anlamda bakarken ya da başka bir deyişle sadece izlerken ve yorumlarken Türkiye'nin geleceğine dair iyi hisler beslemek neredeyse imkansız.

Türkiye bir mücadele ülkesi... Bu mücadelenin bir yerinde konumlanmadan, en azından ucundan tutmadan ne bu memleketi anlamak mümkün ne de bu ülke için umut beslemek.

Ama burada bir kısır döngü yok mu diye sorulabilir. Umutlanmak için mücadele etmek gerekiyorsa, mücadeleye başlamak için gereken o ilk itkinin nereden bulunacağı sorusu üzerinden atlanamayacak bir mesele şüphesiz.

Türkiye bir mücadele ülkesi ve bu ülkede birtakım mücadele başlıkları var. Türkiye'deki gelişmeler bu mücadele başlıkları vesilesiyle, bunların birer alt başlığı olarak okunmadığı ve yorumlanmadığı müddetçe bu temel sorunu çözmek imkansız.

TÜRKİYE'NİN SORUNU MU, AKP'NİN SORUNU MU?

Türkiye'deki her türlü gelişmenin Türkiye sağının bir iç problemi olarak görüldüğü bir ortamda bunları birer mücadele başlığı olarak kurgulamanın önünde gerçek engeller var elbette. Fazlasıyla uzamış bir AKP iktidarı Türkiye kapitalizmine ilginç bir olanak yarattı. Bugün Türkiye'nin neredeyse tüm sorunları AKP'nin sorunları olarak görüldüğü için bu problemlerin çözümünün merkezinde AKP'nin durması gerektiği algısı hızla yayılıyor ve güçleniyor.

AKP'nin yarattığı sorunların, AKP'nin sorunları olarak nitelenmesi, problemlerin kaynağında AKP'nin olduğu ve bunları sahiden AKP'nin yarattığı gerçeğini dışlamıyor üstelik, tam tersine bunu içeriyor. Ama problemin AKP ile bu denli özdeş görülmesi ve bu anlamda nitelik değiştirmesi, problemin bir iç mesele olarak kavranmasına ve çözümün tek yolunun bir sorun odağı olarak AKP'nin dönüştürülmesinde görülmesine yol açıyor.

Gülen Cemaati ile AKP arasındaki hali hazırda süren kavgayı ele alın örneğin... Türkiye İslamcılığının ve iktidarın bu iki hizbinin arasındaki mücadeleyi, Türkiye sağının bir iç meselesi olarak görmenin, problemin çözümünü de AKP'ye veya Cemaat'e havale etmek anlamına geleceği açık değil mi? Dahası, yine böyle bir iç problem kurgusu, AKP ile Cemaatin siyasi, ideolojik ve hatta örgütsel olarak birbirinden ayrılması imkansız iki akım olduğu saptamasını da değersizleştirmiyor mu?

Bu Türkiye sağının bir iç meselesi değil, hepimizin meselesi ve sorunun kaynağında AKP'nin kendisi olduğunu söylemek ilk anda işe yarıyormuş gibi olsa da içinden geçtiğimiz koşullarda gerçekten yetmiyor. Zaten farklı bir şekilde olsa da, AKP de aslında bunu söylüyor! Hata yaptığına veya kandırıldığına herkesi inandırmaya çalışan AKP, sorunun kaynağında kendisinin olduğunu reddetmiyor. Ancak bu meseleyi kendi meselesi haline getirip çözümün de kendisiyle ilgili bir dönüşümle mümkün olduğunu söylüyor ve bugün doğrusunu yaptığını iddia ederek destek arıyor. Acı olan bu desteği buluyor da...

Bu desteğin çok önemli bir manası var ama. Türkiye'nin en önemli mücadele başlıklarından birisi olan gericilikle mücadele toplumun gözünde böylesi bir iç kavgaya dönüşürken bu kavga dışarıdan seyredilen bir olgu halini alıyor. Dışarıdan takip edildiğinde gericilikle mücadele edilmediği gibi, bu mücadeleden bir umut devşirmek de imkansız hale geliyor.

Oysa burada bir umut var. Türkiye'de İslamcılığın düzenin problemlerini çözmek bir yana, kendisinin bir kriz dinamiği haline geldiğini görmek için, İslamcılıkla kapitalizm arasındaki ilişkiyi görmek şart. Ama umut için bu da yeterli değil. Çünkü bu kriz dinamiğine müdahale edilmediği, bir kavganın konusu yapılmadığı müddetçe bu problemler kesin olarak çözülemese de geçiştiriliyor ya da bu problemlerle yaşamanın bir yolu bulunuyor. Ancak bu ihtimal müdahalenin zeminini ortadan kaldırmıyor ve umut da tam olarak bu noktada, mücadele için ortaya çıkan olanaktan doğuyor.

IŞİD'LE AKP Mİ MÜCADELE EDECEK?

AKP ile Cemaatin kavgasını bir kenara geçip izleyemeyiz. Tıpkı IŞİD'le mücadeleyi AKP'nin iç ve dış siyasetteki manevralarının konusu haline getirmesini dışarıdan takip edemeyeceğimiz gibi...

Türkiye İslamcılığının krizi belli ki Cemaatle yaşananlardan ibaret değil. Bölgede emperyalizmin ve onun ortağı olarak AKP'nin planlarında önemli roller üstlenmiş olan IŞİD'in AKP'nin başını çok ağrıtacağı, ama daha önemlisi Türkiye halkının canını acıtmaya devam edeceği kesin. IŞİD'i Suriye'deki Kürt yapılanmasına müdahale etmek için kullanılan bir araçtan ibaret görmek, sorunun yine Türkiye İslamcılığının ve AKP'nin bir iç meselesi olarak görülmesini kolaylaştırır yalnızca.

Oysa sorunlarını çözmek için İslamcılığa yaslanan Türkiye kapitalizminin problemleri, İslamcılığın içine düştüğü krizden dolayı hızla büyüyor. Bu kriz dışarıdan bakıldığında yalnızca karamsarlık, çaresizlik ve umutsuzluk üretirken, Gülen Cemaati, IŞİD başta olmak üzere cihatçı çeteler ve AKP'nin ana gövdesinin arasına sıkışmış meseleyi bir bütün olarak düzenin problemi olarak tarif etme mücadelesinin kendisi dahi Türkiye ilericiliği için ciddi olanaklar barındırıyor.

AKP ile IŞİD arasında büyümesi ve ne yazık ki daha fazla kan ve acı getirmesi muhtemel gerilime müdahale etmenin başka yolu yok. Bu konu da, Türkiye sağının bir iç meselesi değil, daha büyük bir konunun alt başlığı olarak ele alınmalı.

Suriye serüveni tek başına AKP'nin fikri değildi, IŞİD'den de Türkiye'de yalnızca AKP faydalanmadı. Suriye Türkiyeli patronlar için de bir çıkış olarak görülüyordu. Cemaatle AKP tek yumruk halinde Türkiye'de karşılarına çıkan herkese vururken para babaları hallerinden memnundu. Türkiye'de bugün İslamcılığın yaşadığı kriz patronların krizi aynı zamanda. Ama bütün bu sorunları AKP'nin sorunları olarak tarif etmek, İslamcılıkla sermayedarların arasındaki ilişkiyi görünmez hale getirirken, problemlerin çözümünün de dönüşen, ehlileşmiş, doğru yolu bulmuş bir AKP'den beklenmesini sağlıyor.

SORUNU BÜYÜTMEK Mİ, KÜÇÜLTMEK Mİ?

AKP çok büyük bir sorun ama Türkiye'nin AKP'den daha büyük bir sorunu var. Türkiye'deki problemleri AKP'ye daraltmak bugünkü koşullarda neredeyse Türkiye'nin tüm meselelerinin AKP'nin iç sorunu olarak görülmesine yol açıyor. Bu noktadan sonra da insanlar, AKP'nin kendi sorunlarını çözmesini beklemekle ya da olanı biteni izlemekle yetiniyor.

Buradan bir umut çıkar mı gerçekten? AKP'ye indirgenmiş bir Türkiye'den insan heyecan duyar mı? AKP ile başlayıp AKP ile biten bir gün kime ne getirebilir?

Türkiye'de bugün problemin AKP'ye daraltılmasına değil, AKP'den daha büyük bir meseleye doğru genişletilmesine ihtiyaç var. Bu ülkede, AKP'ye daraltılan bir gündemden artık mücadele başlıkları değil bir bekleme ve izleme hali çıkıyor. AKP'ye daralan bir bakış Türkiye'nin tek çıkış noktası olarak, Türkiye'nin sorunlarını çözmek için AKP'nin sorunlarını çözmeyi hedefleyen Yenikapı'yı veya benzer başka örnekleri görüyor.

4 Eylül günü İstanbul Kartal'da insanlar aslında Türkiye'deki sorunların AKP'ye daraltılmasına karşı çıkmak için toplanacak ve Türkiye AKP'den ibaret değil diyecekler. Bir ülkenin sorunlarının tamamı İslamcılığın iç meselesi haline getirilirken aslında Türkiye'nin bir bütün olarak AKP'ye teslim edilmesine isyan edecekler. Yalnızca Türkiye'de düzene karşı değil, bunun bir uzantısı olarak AKP'ye karşı mücadelenin de en iyi yolu bu çünkü.