AKP Aleviliğin ölüm fermanının peşinde

Dinin dünya işlerine değdiği her nokta doğası gereği mezhepseldir. Dinselleşme süreci her ne yoğunlukta olursa olsun mezhebe dayalı gelişir. Bir ülkeyi dinsel kurallarla yönetmek istiyorsanız dinin bir yorumuna yaslamak zorundasınız, tersi mümkün değildir. Dinden bir hukuk sistemi yaratmak ya da bir eğitim modeli çıkarmak için dinin orijinal kaynaklarının yetmeyeceği açıktır.

Toplumsal yaşantının ve iktisadi hayatın düzenlenmesi işlemi de farklı olamaz. Devlet yönetimiyle ilgili karşılaşılacak sorulara yanıt bulmak için de mecburen aynı yol izlenecektir.

Ancak dinselleşmeyi illa sonuna kadar götürmek zorunda değilsiniz. Maddi dünyaya din değmeye başladığı anda yoruma ihtiyaç duyarsınız ve dinler dünyasında yorumlama başladığı anda yollar çatallanır. Ana mezhepler aslında bu noktada, sayısız yorumun ortaya çıktığı anda değil, bu yorumların sonrasında tekrar dünya işleriyle karşılaşıp sadeleşip belli başlıklar altında toparlanmak zorunda kaldığı zaman ortaya çıkar. Bu kimi zaman bir ülkeyi yönetme işidir, kimi zaman değişen toplumsal koşullara uyum sağlama çabası...

Türkiye'yi dinsel kurallarla yönetilen bir ülke haline getirmeye çalışan AKP de farklı bir yol izlemiyor ve mecburen bir mezhebe yaslanıyor. AKP'ye mezhepçi demenin bir anlamı yok. Dinsel olan mecburen mezhepçi oluyor çünkü.

Ama dinselleşme için sorunlar bir ana yorumu referans almakla bitmiyor ya da sadeleşmiyor. Tam tersine zorunlu mezhepçilik, dinin yine doğası gereği hep varolacak başka yorumlarına karşı üretilen düşmanlıkla birlikte problem yaratmaya, problemleri büyütmeye devam ediyor.

Dinselleşen bir ülkede yalnızca dinsizlik veya inanmama özgürlüğü değil, din ve ibadet hürriyeti de kaybolur. Çünkü dinselleşen ülkede iktidarı elinde tutan odak herkesi kendisi gibi inanmaya ve ibadet etmeye zorlayacaktır.

AKP'nin siyasetçisi, Diyaneti ve tabanıyla Alevilere dönük düşmanlığının gerisinde bu var. Bu zemin tartışmaya ve uzlaşmaya açık bir zemin değil. Üstelik AKP'nin bitmek bilmeyen öfkesi yalnızca Türkiye'yi de ilgilendirmiyor artık. AKP'nin yalnızca bölgede değil tüm dünyada attığı dış politika adımları da bu anlayışın etkisinde biçimleniyor. AKP inançsızlığa olduğu gibi, farklı inanışlara da tahammül edemiyor.

Buna rağmen yalnızca Alevilerin bir kısmı değil farklı inanış biçimleri de, örneğin AKP'ninkinden değişik Müslümanlık yorumları da AKP'nin dinselleşmesiyle bir uzlaşma zemini, o dinselleşmenin içinde kendilerine bir yer arıyorlar. Bu beyhude arayış onları AKP'ye tabi kılıyor. Uzlaşılan yer ise AKP'nin çatısının altı oluyor.

Bu Alevilik başta olmak üzere farklı inanma biçimlerinin ölüm fermanıdır. Bugün Alevi açılımı adı altında Alevilerin nasıl inanacağına ve hangi biçimlerde ibadet edeceğine karar vermeye soyunan AKP ile bunun tartışmasını yapmaya niyetlenenler işte bu fermanı imzalıyorlar.

Oysa meselenin Alevilik için de yaşamsal bir hale dönüştüğü bugün yapılması gereken AKP ile dini tartışmak değil, AKP'ye karşı laiklik kavgası vermek. İnanmayanlarla birlikte Alevilerin de eşit birer yurttaş olarak haklarını tanımlayacak laikliğin kavgası bu. Dinselleşmeye karşı aydınlanmanın kavgası...

Boyun Eğme'de yayımlanmıştır.