7 göl 11 nehir kimdedir?

Cumartesi gazetemiz “AKP’nin bilim balonu patladı” manşetiyle çıkmıştı. Dün de baş sayfaya, Nazilerden kurtulan ama AKP’den kurtulamayan botanik bahçesi konuk olmuş. Çılgın kanal projesi, 3. köprü, 3. havaalanı… AKP, ülkemizin doğasını insanlarına gösterdiği ilgiden mahrum bırakmıyor! Bilimcileri dinlemeyen, geleceğimizi karanlık elleriyle boğan AKP, en büyük düşmanımız!

3 yıl önce sanat alanından bir akademisyen dostum “AKP günah keçisi oldu” demişti. Büyük bir tehlikeye işaret eden bu sözün AKP karşıtlarının, Atatürkçülerin, solcuların, akademisyenlerinden öğrencilerine üniversitelerimizin, toplumun, medyanın patlatılmayan bilim ve sanat balonlarıyla ne çok ilgisi var. Hevesle AKP karanlığını süpürürken bir bahar temizliği yapmalı, iyice kurumuş kirleri de söküp atmalıyız.

“…İnanılmaz şeyler düşmandadır ki / bunların arasında: / 7 göl, 11 nehir / ve köklerinde baltamızın yarası / ve yangınlarıyla bizim olan / yüz kere yüz bin dönüm orman…”

Ne güzel demiş Nâzım, Kuvâyi Milliye’de. Yaban hayatıyla ilgili ucundan tuttuğum çalışmalarda gericiliği değil, birbirimizi düşman bellemiş olduğumuzu duraksamadan söyleyebilirim. Kuş çalışmalarından örnek vereyim:

Yine Nazilerden kurtulan Kurt Coss¬wig’in keşfettiği Manyas Kuşcenneti Milli Parkı’nda kuş halkalama çalışmaları yaptık. Tezimi bu verileri kullanarak, ülkemizde üremeyen, kışlamayan, yalnızca göç sırasında beslenmek için konaklayan söğüt bülbülü üzerine yazdım. Benzerlerinden 100 yıl sonra başlatılan (2002) Ulusal Halkalama Programı’nın ilk istasyonlarından biriydi burası. Bilim alanında bize saygınlık kazandıran, yabancıların denetimsiz araştırma yapmasını engelleyen UHP, hızlı gelişimiyle, halkacılar arasında kadın oranının yüksek oluşuyla Avrupalı meslektaşlardan övgü almıştı. Ya bizler, bu gelişmeyi nasıl karşılamıştık?

Ülkemizde kuş gözlemciliğinin gelişmesi ne yazık ki FB-GS taraftarlığı benzeri bir yol izledi bu durum kuş bilimini de yaraladı. Halkalama yapan yabancıların yazdığı rehber kitaplarla kuş gözlemi yapanlar, ülkelerindeki çalışmalardan gururlanmamak bir yana, rahatsızlık duydular. Bu gelişmeler karşısında çok şaşırmıştık. Diğer dernek de halkalama çalışması yapmaya karar verince bu ortamı değiştirme fırsatı doğmuş oldu. Derneğimizin dar olanaklarına rağmen maddi yardım dahi yaptığı bir çalışmaya gönüllü halkacı desteği verdik. Geniş katılımlı uluslarası çalışmada halkalama çalışmaları hakkında genel bilgi sahibi olan tek Türk bendim ama derneğimize sunuş hakkı tanınmamıştı! Katılımcıların halkalamayla ilgili pek çok sorusu olmuş, arka arkaya söz isteyerek yanıtlamaya çalışmıştım. Bunca haksızlığa ve verdiğimiz desteğe rağmen, soğuk davranışları kıramıyorduk bir türlü. Bu ortam nedeniyle, halkalama öncesi gece çadırda midemin yandığını hatırlıyorum.

Bu çalışmadan sonra Yeşil Atlas dergisi yalnızca kuşlar üzerine bir sayı çıkardı (2005). Dergide UHP’ye yer verilmedi! Vatandaşlara halkalı bir kuş bulduklarında ne yapmaları gerektiği bilgisi bile iletilmedi! Atmacacılık yer aldığına göre, dışlamanın kuş yakalayanlarla değil bizimle ilgisi vardı.

2009’da İz Tv, Kuşcenneti’nin yer alacağı bir belgesel için benimle söyleşi yapmak istedi. Tezim ve makalem İngilizce olduğu için bu gelişmeye çok sevindim. E-posta ve telefon görüşmeleriyle belgesel için çeşitli yardımda bulundum. Coşkun Aral’ın yer aldığı belgesel ekibi, 120 TL yol paramı vermedi! Köyden dostlar kınadılar bu durumu, gelmeme kararımı onayladılar.

Benzerlerini yunus çalışmalarında da yaşadığım bu olayların aktörleri ile sesini çıkarmayanlar, halkı düşmandan, karanlıktan koruyorlar! Bilgi ile toplum arasına girmekten, bilimcinin emeğini sömürmekten, gericiliğin ekmeğine yağ sürmekten çekinmemelerin başka ne nedeni olabilir?