Güneş insan Aykut Kence

Gri gökyüzüne sahip günleri bol olan bu kuzey şehrinde güneşin değerini iyice anladım. Kendimizi bir şekilde ısıtabiliyoruz belki ama, güneş ışığı gibisi var mı? Aramızda da ışığıyla bizleri aydınlatan güneş insanlar var geçtiğimiz hafta yitirdiğimiz Aykut hocamız gibi.

Evrimsel biyoloji ve populasyon genetiği alanındaki öncü çalışmalarıyla tanınan Prof. Dr. Aykut Kence, ODTÜ biyoloji bölümümüzün simgesiydi. Dirimbilimde her şey evrimle anlamlı. Koruma biyolojisinden, mikrobiyolojiye hangi alanda çalışırsak çalışalım evrim alanındaki çalışmalar yol göstericimizdi. Hepimiz Aykut hocanın öğrencisiydik.

Yüksek öğrenim görmüş insanlar ne yazık ki kibirli olabiliyorlar. Kibir bilginin akışını, yayılmasını zorlaştırıyor. En başta öğrenci ve hoca arasında yaşanıyor bilgi akışı bozukluğu. Sonra kibir, bilgi ve toplum arasına baraj kuruyor. Aykut hoca ve kibir hiç bir zaman bir araya gelmezdi. Bunu gözlerinin içinin hep gülmesinden ve beden dilinden de anlayabilirdiniz. Bilgi alışverişi sırasında heves ve özgüven aşılayan, fikirlerimizi dinlemeye açık hocalarımızdandı. Bilgisini yayıp çoğalttığı ölçüde aydınlık saçtı.

Eğitim sistemi ve toplum yapısı göz önüne alındığında ülkemizde bilimin durumuna, halkın bilimle ilişkisine şaşırmamak gerekir. Halktan ve sorunlarından kopuk olan bilimciler karşılaştıkları ilk sorunda halkı aşağılarken Aykut hoca yorulmaz bir öğretici gibi davranırdı. Gerçek aydınlar dünyayı değiştirmek istedikleri için yalnızca kendilerinin ne bildiği, ne düşündüğü ile ilgilenmezler. Gerçek aydınlar gerektiğinde halka rağmen halk için çalışırlar. Ne ülke yönetimini ne de bir kurumu elinde bulunduran iktidarların tutumu onların bilgiyi yaymalarına engel olamaz. Çernobil zamanında iktidara rağmen halkı radyasyona karşı uyaran bilimcilerden olan Aykut hoca gerçek bir aydındı.

Aykut hoca bir söyleşisinde* “Bilim yaparken inançlarını ayrı yere koymasını bilen herkes özgürdür” demiş. Dinci gericiliği güçten düşürmek için onu besleyen ama aslında ona ait olmayan mevzileri aydınlığıyla kuşatacak kişilerin başta bilimciler olması gerekir. Aykut hoca da böylesi bir aydınlık ve cesaretle yayıyordu bilim ışığını. Evrim kuramını anlatmayı bilimsel düşünceden uzak bir sığlığa, kamplaşmaya, medyatik olma gereksinimine indirgemediği için de örnek alınması gereken bir insandı. Gerçek bir bilimciydi.

Ben de bilimin ışığıyla yolları aydınlatabilmek için öncelikle bilimin ne olduğunu bilmek gerektiğini Aykut hocadan aldığım evrim dersinde öğrenmiştim. Bilimin uğraş alanında varlığı ya da yokluğu bilimsel yöntemlerle test edilemeyen konuların -örneğin din çatısı altında ele alınan her şey- olmadığı bilgisi, karanlığı alt etmek için yaşamsal değerde gelmiştir bana, biraz Bruce Lee’nin “savaşmadan, savaşmak” felsefesi gibi. Ancak üniversite bilimin ne olduğunu öğrenmek için, beyinleri duygusal tepkilerden arındırmak için çok geç. Bu bilgileri beyinlere daha gençken vermek gerek. Aykut hocamızın eğitim sistemiyle ilgili çalışmaları bu nedenle bize bıraktığı en büyük miras. Evrim teorisinin okullarda öğretilmesi, topluma ulaştırılması ve hiç bir bilimsel dayanağı bulunmayan yaratılışcı görüşlerin beyinleri bulandırmasının önüne geçilmesi için hocamız yıllarca yılmadan savaştı.

Aykut hocanın sunuşlarını** izleyenler ülkemizin karanlığa doğru nasıl planlı bir şekilde itildiğinin bir kesitini görebilir. ABD’den ithal edilen yaratılışçı görüşlerin 70’lerden itibaren ülkemizde yaygınlaşmasında cemaat liderlerinden Mili Eğitim Bakanlarına kimlerin ne roller üstlendiğini öğrenmenin bizlere örgütlenmenin önemini hatırlatacağını da düşünüyorum.

Aydınlanmanın bilim alanındaki öncülerinden Aykut hoca’nın anısı önünde saygıyla eğiliyor, tüm çalışmalarında kendisini destekleyen, gericiliğe karşı savaşı birlikte verdiği eşi, değerli bilimcimiz Meral hocamıza başsağlığı ve sabır diliyorum. Aykut hocanın bizlere devrettiği bilim ışığıyla karanlıkları aydınlatmaya devam edeceğiz.

* evrimteorisi.org
** vimeo.com/6610434