Dil savaşçılarının 15 saatlik kavgası

Pazar öğlen evden çıktığımızda Pazartesiyi hükümet binasında karşılayacağımız aklımızın ucundan bile geçmiyordu. 20 Alaska yerli dilinin İngilizce ile birlikte eyaletin resmi dili olarak kabulünü öneren yasa tasarısı sabah 3 sularında Alaska Senatosu’ndan geçti. 15 saat boyunca senatörlerin kapısı önünde barışçıl bir oturma eylemi yapan bizi karmaşık duygulara boğarak…

Cumartesi akşamı Tlingitçe hocamız tasarının geçirilmesi yönünde baskı yapmak için bizleri hükümet binasına çağırdı. Ön görüşmelerden oy çokluğuyla geçmesine rağmen bir türlü programa alınmayan, yasama döneminin son gününe kaldığı için görüşülmeden düşme olasılığı olan tasarı tehlikedeydi. Geçtiğimiz günlerde bir senatör, tasarının bu dilleri “tören dili” olarak kabul edecek şekilde değiştirilmesini önermişti. En başta “eşitlik” adına önemsenen tasarının, “2.sınıf” konumuna resmiyet kazandıracak bu değişiklikle geçmesi olasılığı da kaygı vericiydi.

Önce tasarıyı programa koyma yetkisine sahip olan senatörün kapısının önünde bekledik. Aramızda bebekler de vardı, yaşı 80’i aşanlar da. Ara sıra bendir eşliğinde yerli dilinde şarkılar yankılandı koridorlarda, dans edildi. Basının ilgisi büyüktü. Dil yasaklarını yaşamış yaşlılar, dilleri öğrenen “beyaz”lar ve daha pek çok kişiyle röportaj yaptılar.

Tasarının programa alındığını öğrenince duruşma salonun olduğu kata çıktık. Görüşme akşam 10’da başladı. Görüşmenin bu kadar uzayacağını tahmin etmediğimiz için hazırlıksız gelmiştik. Arada uğrayan arkadaşlarımız yiyecek getirmese, şarkılar söyleyip moral vermese sonuna kadar dayanmamız zor olabilirdi. Saatlerce beklememize ve bazı senatörlerin isteğine rağmen dil tasarısının görüşmesi öne alınmadı. Eyleme 100’ün üzerinde kişi katıldı. Sonlara doğru yaklaşık 40 kişiydik.

Görüşmeler başladığında bizi içeri aldılar. Saatlerce diğer tasarıların görüşülmesini dinledik. Dil tasarısı görüşülmeye başladığında ayağa kalktık. Tasarının sponsoru olan senatör tasarının bu dillere, saygının gösterilmesi için bir şans olduğunu söyledi. Tasarının resmi işlerde bu dillerin kullanılması zorunluluğunu getirmediğinin açıkça belirtiğinin altını çizdi. Tasarıyı destekleyen diğer senatörler de bu noktayı hep vurguladılar. 14 yıllık meslek hayatında hiç bir tasarının toplum tarafından böyle desteklendiğini görmediğini söyleyen bir senatör, eskiden yaşananların acısının nesillere işlendiğini belirtti. “Geçmişle gurur duymuyoruz ama onu değiştiremeyiz. Ancak şimdi bir şey yapma, söyleme şansımız var onu kullanmalıyız” dedi.

Yerli dillerinin “tören dili” olarak kabulünü öneren senatör bu değişiklik önerisini geri çekti ama tasarıyı desteklemeyeceğini açıkladı. Gün içerisinde yanımıza gelip görüşlerini açıklayan senatör, dillere, kültürlere karşı olmadığını belirtti. Bu tasarıyla dillere saygı gösterilmeyeceğini, aksine gerilim yaratılarak olumsuzluklara yol açılacağını söyledi. Ayrımcılığı destekleyeceğini düşündüğü tasarıyla ilgili yanıldığını görürse özür dileyeceğini de ekledi.

Son güne ve gecenin o saatine kaldığı için daha çok “red” oyu geleceğini sandığım tasarı 18’e 2 oyla geçti. “Red” oyu veren diğer senatör petrolle ilgili tasarılar görüşülürken konuşmuş ve savaştan, “oyun” ve “karlı iş” olarak söz etmişti. O yüzden olumsuz oy vermesine hiç şaşırmadım.

Petrolle ilgili tasarıları dinlerken aklıma 1971’de yürürlüğe giren, Alaska yerlilerine toprak ve ellerinden alınan topraklar için tazminat veren, ancak bir çok olumsuzluğa da neden olan yasa (Alaska Native Claims Settlement Act) geldi. 100 yılı aşkın süre yerlilerin hak taleplerini dinlemeyen hükümet 1968’de Alaska’da petrol bulununca, boru hattının geçişiyle ilgili sorun yaşanmaması için bu yasayı hızla yürürlüğe sokmuş.
Bir yanda petrolün değişmeyen değeri, diğer yanda 2014’te gece yarılarına kadar manevi duygular için bekleyenler…Adaletin yerini bulması, yaraların iyileşmesi, eşitlik…

Sabah 4’e kadar hükümet binasının koridorlarında ağlayan, gülümseyen, birbirine sarılan insanlar yalnızca dillerini değil, insanlığı da koruyorlar.