1492’den sonra nefesleri kesilen diller

1492’den önce ABD ve Kanada topraklarında yaklaşık 300-600 farklı dilin konuşulduğu tahmin ediliyor. Bu dil zenginliğinin en az üçte birini kaybetmiş olan ABD’de günümüzde yaklaşık 170 yerli dilinin konuşulduğu belirtiliyor. Dilbilimci Michael Krauss, yok oluş sürecinin radikal şekilde ve başarıyla terse çevrilmediği sürece 2060’ta ABD’de yalnızca 20 dilin varlığını sürdürüyor olacağı konusunda uyarıyor.

1960’lardaki “Medeni Haklar Hareketi”, ırkçılığa karşı oluşu ve azınlıklar için eşit haklar talep edişiyle doğal olarak Amerikan yerlilerini de etkilemiş. Bu hareketin sağladığı zeminle 68’de yürürlüğe giren “İkidilli Öğretim Kanunu” sayesinde okullarda yerli dillerini öğreniminin yolu açılmış. Ne yazık ki bu görece özgürlük ortamında yerliler dillerini sınırlı bölgelerde ve ancak 2.dil olarak öğrenebilmişler. Örneğin 75 doğumlu olan eşim öğrenimi boyunca okulda ana dilini öğrenme şansına hiç sahip olmamış.

1990’da ABD hükümeti yerli dillerine büyük zarar verdiğini kabul ederek “Amerikan Yerli Dilleri Kanununu” çıkarmış. Yerli dillerinin benzersizliğini tanıyan ve ABD hükümetinin onları korumaktan sorumlu olduğunu bildiren bu yasa dillerin korunması için sürekli ve yeterli maddi kaynak yaratmada başarısız olmuş. En önemlisi bu yasa yerli dillerinin anadil, İngilizce’nin 2. dil olarak öğretildiği, yerli dillerini kanunun öngördüğü gibi geleceğe taşıyacak öğretim yapısına sahip okulların oluşturulup desteklenmesini pek mümkün kılmamış. Bu tip okulların sayısı hâlâ çok yetersiz ve çoğu özel okul olarak yaşatılabiliyor. Yasaların birbirini kimi zaman destekleyen kimi zaman engelleyen maddeler içermesi de bu kanunun uygulanması önünde zorluklar çıkarmış. Devlet okullarının kimi kurallarının bu kanunun uygulanmasını zorlaştıracak teknik zorluklar çıkarması gibi örneğin belirli bir yaşta geçilmesi gereken sınavın yalnızca İngilizce olması… Ayrıca federal hükümet ve eyalet hükümeti yasaları arasındaki, pek çok konuda uygulamayı etkileyen çelişkiler (özellikle Alaska gibi zor coğrafyalarda) bu kanun için de geçerli olmuş.

2006’da ise, yerli dillerinin canlandırılması çalışmalarına federal hükümetin maddi desteğini sağlamak için, adını Tewa dilini koruma çabalarıyla bilinen bir öğretmenden alan “Esther Martinez Amerikan Yerli Dillerini Koruma Yasası” çıkarılmış.

Ancak hâlâ kanunların sözde kaldığı ve hükümetin dilleri canlandırma çalışmalarına yeterince destek olmadığı konuşuluyor. Eşimin Tlingitçe öğretmeni olan kuzeninin sürekli öğretmenlik yapabilecek şartları bulamaması durumu kanıtlıyor. Dilini kurtarmak isteyenler sürekli birkaç yıllık küçük fonların peşinde mi koşmalı? Kuzenimize göre bu sorunu, bu duruma yol açan hükümetin çözmesi gerek.
ABD hükümetinin, önceki yazımda sözünü ettiğim zalim uygulamalarla, yerlilerin dillerini ve kültürlerini yok etme çabaları için 1 milyar dolardan fazla harcadığı tahmin ediliyor! Topraklarındaki kültürel zenginliğin farkına varamadığı için korumakta da gönülsüz olan ABD’nin okyanus ötesine demokrasi getirmek adına savaşmaya ve bu savaşa yüklü bütçe ayırmaya hevesli oluşu ne acı.
Dillerin korunması için öncelikle o dili anadil olarak öğrenen insan sayısının azalmak yerine artmaya başlamasının sağlanması gerek. ABD’de bu duruma en yakın Hawaii’de çocukların İngilizce’yi belirli yaştan sonra, 2.dil olarak öğrendikleri sistem kurulabilmiş ve başarıyla işliyor. Buna rağmen UNESCO’ya göre Hawaii dilinin de durumu kritik (CR).

Hawaii aynı zamanda ABD’nin yerli dillerini resmi dil olarak kabul etmiş tek eyaleti. Geçtiğimiz günlerde İngilizce’nin yanısıra 20 yerli dilinin Alaska eyaletinin resmi dili olarak kabul edilmesini öneren yasa tasarısı görüşüldü. Görüşmelerden birine katıldığım, gelişmelerden etkilendiğim için dil konusunda yazmaya başlamıştım. Yerli dillerinin resmen tanınarak İngilizceyle eşit sayılmasını talep eden, ırkçılığın ve ayrımcılığın hâlâ güçlü şekilde soluduğu bu topraklarda yaraların sarılmasına yardımcı olacak tasarıyı ve görüşme izlenimlerimi haftaya anlatacağım.