Libya seferinde Berlin balonu

Açık söylemek, ama ondan önce açıkça sormak gerek: Ekonomik bir dev, siyasi cüce olarak ne kadar kalır? Ekonomik dev denebilecek bir ülkenin, askeri cüceliği ne kadar sürer? Böyle bir ülke, “devliğini” siyasi ve askeri bir cüce olarak ne kadar sürdürebilir? 

Dev, çıkarlarını bu iki düzlemde de korumak ve geliştirmek isteyecektir. 

O zaman, ekonomik dev olmaktan doğan siyasi ve askeri görevler var. Libya, biraz da bunun açığa çıkmasını sağladığı için önemli. Yani sadece Ankara'daki denize düşmüş İslamcıların iktidar için sarıldığı son yılanlardan/yalanlardan biri olduğu için değil. 

Almanya Avrupası veya Avrupa Almanyası, bir “jeoekonomik güç” madem, bunun siyasi ve askeri sonuçlarını da dünya veya bölge ölçeğinde masaya sürmek zorunda.  Adım adım bu yapılıyor. Peki, ABD'nin geri plana itilmiş göründüğü bir sahnede bu hesap tutar mı? Buna yanıt vermek zor. Zor soru, zor yanıtlar  gerektiriyor. 

Ama neresinden bakılırsa bakılsın, en azından Libya masasında ABD'nin ve İngiltere'nin (aslında da parçalanma sürecindeki Büyük Britanya'nın)  boyunu aşmış gibi görünen bir el açıldı. Bu, dünya emperyalist-kapitalist sisteminde önemli gedikler bulunduğuna bir başka örnektir. 

EKONOMİK DEVİN KADERİ

“Ekonomik dev” dedik Avrupa Almanyası için. Rekor bütçe ve dış ticaret fazlası veren bir ülke, malum. Bu saptamayı aklımızda tutarak BM Genel Sekreteri Antonio Guterres'in vurgusunu tersine bükerek anlamlandırabiliriz. Libya'daki savaşın bitmesinden yana çağrıda bulunan Guterres, herkesin en azından görünürde paylaştığı saptamasında “Libya'da askeri bir çözüm yoktur, bundan kesinlikle eminim”  görüşünü dile getirdi. 

Askeri çözüm yoksa, askeri devlerin, daha doğrusu askeri devin (ABD) bölgede işlevsizleştirilmesinden artık çekinilmediği sonucunu çıkarabiliriz buradan. İkiyüzlülük akan bir saptama olduğunun altını çizerek, BM Genel Sekreteri'nin Libya'nın yeniden inşası için çağrıda bulunduğunu belirtebiliriz. İkiyüzlülük dedik: Çünkü Berlin'deki müsamereye katılan veya katılmayan her grup, bu kaotik coğrafyaya askeri müdahalenin önünü açmak ve bölgedeki petrolü garantiye almak için girileceğini biliyor. Bölgenin sivilleştirilmesi mümkün değil, tamam, ama iyi bir bahane olarak bu kaostan zararlı çıkabilecek başkentleri, başta da Batı başkentlerini sağlama almak önemli. Hammadde ve mülteci kaynağı olarak... 

Ankara, hızla İslamcıların elinden kayıyor. Bunu Avrupa'daki bütün başkentler görüyor. Erdoğan rejiminin temelsiz çıkışlarını da yakın bir gelecekteki iktidar değişikliğini akıllarına yazarak şimdilik sineye çekiyorlar. Fayiz Es Serrac, Libya'ya BM koruma güçlerinin girmesini istedi. Böylece Hafter birliklerinin ilerlemesine askeri alanda engel olabileceğini düşünüyor. 

Bu talebe pek karşı çıkan olmadı. Angela Merkel hükümetinin (“Büyük Koalisyon”) küçük ortağı SPD, Türkiye'yi de yakından bilen bir sözcüsünün ağzından, böyle bir görev için Berlin'in açık olması gerektiğine dikkat çekti. Büyük ortak CDU adına ise daha açık yürekli bir açıklama girdi medyaya: Merkel'in partisi Hıristiyan Demokrat Birlik (CDU) adına, bu partinin dış politika sözcüsü Rode Kiesewetter, AB'nin müdahale edebilecek ve biçimlendirebilecek bir aktör olarak Rusya'ya ve bölgesel güçlere karşı oyuna girmeye hazır olunmasını istedi. Alman sivil siyasetinin etkili savaş partilerinden Yeşiller'den gelen bir değerlendirmede, İran kökenli milletvekili Omid Nouripour askeri görevlere işaret ederek “Libya'da Avrupa'nın müdahalesini baştan dışlamak hiç akıllılık değil” yorumuyla öne çıktı. Merkel'in sağ kolu ve Federal Savunma Bakanı Annegret Kramp-Karrenbauer, Berlin'deki toplantıdan bir gün önce Libya'da bir dış askeri müdahale gerekirse, Almanya'nın “buna ne katkıda bulunacağına” karar vermesinin şart olduğunu hatırlatmıştı. Bunun son derece normal olduğunun altını çizerek tabii... 

Bu tablonun tarihsel mantığı zorladığını hep söylüyoruz. Çelişkiler, normal... 

“KALIBININ ADAMI OLMAYANLAR”: BU KEZ TERSİNDEN 

Sonuçta Berlin, Libya'daki yeni askeri sorumluluklara hazır olduğunu ilan ediyor ve bu konuda Moskova ile yakınlaşma sinyalleri verebiliyor. Yani ekonomik dev, devliğinin gereklerini yerine getirmeye çalışıyor. Öküze öykünen kurbağanın kaderi ise, Ankara'da artık yönetemediğinin fark edemeyecek kadar iktidar ve din sarhoşu kadroların bilgisi dışında; malum. Patlayınca, patladıklarını anlayacaklar; görünen o. 

Gerçekten de, kalıbı büyük, ama çoktandır “kalıbının adamı olmaktan uzaklaşmış”, hatta içi yerleşik zenginleri de tedirgin edecek düzeyde koflaşan Türkiye, İslamcı cahillerin cenderesinde, yeni tuzaklara çekiliyor. Ekonomik felaketi askeri maceralarla tersine çevireceğini sanan, bu arada sadece şeriat çağrılarıyla değil çeşitli rant vurgunlarıyla da kendi zenginlerini ve milislerini diri tutmak dışında bir iktidar şansı göremeyen AKP rejiminin, Libya'daki askeri girişimlerinden beklentilerin tam tersi sonuçlarla dönmesi kimseyi şaşırtmayacak. 

Hatta şu iddia edilebilir: Avrupa başkentlerinde Türkiye denilen bu aşırı büyük kalıbın tiftiklenmesine yol açacak maceralar, hiç de kötü karşılanmıyor. Berlin'e çağrılmanın arkasındaki hesaplardan biri de bu olabilir. Serrac'a destek numaraları, nereye kadar?

Ekonomik dev veya jeostratejik güç Almanya, Libya masasından hak ettiğinin çok altında nemalandığı kanısında ve yeni taleplerle sahneye girmeye hazır. Siyasi olsun, askeri olsun yeni yükleri omuzlamak istiyor. 

Peki kalıbının adamı olmayan İslamcı Ankara, Anadolu'yu hangi felakete sürüklüyor? 

Libya seferi denilen İslamcı cehaletin halkımıza hangi yeni felaketler taşıyacağını hep birlikte göreceğiz. Bütün bunları normal karşılayarak: Sonuçta, yönetenler yönetemez oldular. Sadece yönetilenlerin başka türlü yönetilmek arzusunu dile getirmediği gözleniyor. Yönetenlerin eskisi gibi yönetemediği, yönetilenlerin de bunu gördüğü, ama kökünden farklı bir iktidar çağrısına henüz sıcak bakmadığı koşullardan sadece felaket çıkar. Bütün alışılmış, kalıcı sanılan ölçüleri bir anda tarihin çöplüğüne atacak bir felaket...

İktidar, işte o felaketin ucundadır: Sosyalist iktidardan söz ediyoruz. Libya'da veya Berlin'de değil, Türkiye'de...