Emperyalist demokrasi için sol parti

Osman Çutsay'ın “Emparyalist demokrasi için sol parti” başlıklı yazısı 23 Mayıs 2013 Perşembe tarihli soL Gazetesi'nde yayımlanmıştır.

Asırları geride bırakmış bir partiden söz edeceğiz: SPD. 23 Mayıs’ta 150 yaşına girecek. Ama hiç de öyle emekçiler için övünülecek, “utkan” bir tarihe sahip olduğu söylenemez. Kavga dolu olduğu elbette söylenebilir, söylenmelidir.

Belki genelleme yapmak daha doğru olacak. Türkiye’de, 1923’ü açıkça mezara gömen bir yeni ve gerici cumhuriyette, bu gericiliğin ihtiyacı olan bir solun daha önce palazlandığını biliyoruz. Her gericiliğin kendine yarayan ve yakışan bir sol yaratmak zorunda olduğu açık. Tamam.

Tamam ve devrimci sosyalistler için her şey 99 yıldır ortada. 4 Ağustos 1914’te savaş kredilerine parlamentoda onay vererek yerini sağlama alan Almanya Sosyal Demokrat Partisi (SPD), bugün bulunduğu yere kolay gelmedi. Yani emperyalizmin taşıyıcısı olmayı kolay sindiremedi. Bunun için on yıllarca uğraşılması ve reel sosyalizm deneyiminin yaşanıp yıkılması gerekti.

“Avusturyalı” Hannes Swoboda’ları da içeren bir zihniyet ikliminden söz ediyoruz. Alman sosyal demokratları ve SPD, eğer emperyalist bir ülkenin solu iseler, tam da gerektiği gibi davranmaktadırlar. Buna kızılabilir mi? İnsan akrebin doğasına kızabilir mi?

Yalnızlıklarımız da, yenilgilerimiz de, kahramanlık ve ihanetlerimiz de birbirini andırıyor. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin temellerini atan Tıbbiyeli gençler kaç kişiydi ki, Ferdinand Lassalle’ın, ölümünden bir yıl önce, 23 Mayıs 1863’te Leipzig’de “Allgemeiner Deutscher Arbeiterverein” (ADAV) örgütlenmesine giderken aldığı destek çok daha fazla olsun? Kuşkusuz bizdeki kadar yalıtılmış değildi, delege sistemi de olan ciddi bir işçi örgütlenmesiydi ve ADAV’a bugünkü SPD’nin temel taşı gözüyle bakılması doğrudur. Ama yine de kitlesel falan değildi.

Önemli olan, şu: Bugün, 99 yıl sonra, 1989’da reel sosyalizmi gömmeyi başarmış bir SPD, tam bir modeldir. Emperyalist demokrasinin ihtiyacı olan solu temsil eden bir model. Emperyalizm, kendisine sol da yaratır.

Türkiye rejimini değiştiren İslamcı parti ve müttefiklerinin, o rüzgarların etkisinde, benzer bir sol ihtiyacı içinde olması doğaldır. Devrimci bir sol çerçevede görülmesi çok hatalı SPD’den hareketle, bizde de bazı partilere üstlenemeyecekleri etiketler yakıştırmamak doğru olur.
SPD dedik. Sol tarihimizden çok gericilik tarihimizde damgasını görüyoruz. İspanya, Portekiz, Yunanistan’da yaptığını yaptı. SPD, hep Türk gericiliğinin önünü açtı. Faşist darbelerimizde hiç sorun çıkarmadı onları alttan alta hep destekledi.

12 Mart 1971 ve sonrasında, Almanya’da bir SPD hükümeti vardı.

12 Eylül 1980 ve sonrasında Almanya’da bir SPD hükümeti vardı.

Asıl ve nihai faşist darbemizde, 2002 sonunda, “Şerefsiz Osmanlı’ya Dönüş” hükümeti kurulurken Almanya’da SPD hükümeti ve Tayyip Erdoğan hayranı bir başbakan vardı: Gerhard Schröder.

Hepsi Türk gericiliğinin yolunu açtılar. Türkiye’nin son 50 yılda dizginlerini ele geçiren Almanya’da her SPD iktidarı reel ekonomi üzerinden kırılgan Türkiye’deki “antidemokratik gelişmeleri” engelleyebilirdi. Yapmadılar. Yapmaları da gerekmiyordu.
150 yıllık tarihin bize düşen ışığı, bir yanıyla, böyle.