Cüce Gorbi, Tsipras ve 'biz'ler

Çeyrek yüzyıl önceki çöküşü gerçekleştiren adamın bir karşıdevrim cengâveri olduğunu anlamak için dünya solu 5-6 yıl uğraşmıştı: Gorbaçov, daha doğrusu Gorbi’den söz ediyoruz. Birçok karikatürüne Türkiye solu içinde bol bol rastladığımız bu kanlı karikatürün SSCB’de iktidara çöreklenmesiyle ülkesini dağıtması arasında geçen yıllarda en çok Alman Demokratik Cumhuriyeti yöneticilerinden tepki gördüğü biliniyor. “Doğu Berlin” bu adamın bir yıkımı temsil ettiğini görece çabuk kavradı. Ama engelleyemedi. Kaldı ki, Gorbaçov’un 1985 martında SBKP genel sekreterliğine geldiğinde değil, ama görevde kaldıkça ve sorunlar büyüdükçe karşıdevrimci bir kimliğe ve çözüme (emperyalizme) yapıştığı konusunda görüş birliği de var. Yani adam işe solcu olarak ve solculuğun içinden başlamıştı. Neyse... Geçmiş zaman...

Ya Gorbi’nin cüce versiyonları? Bugün?

Gerçi bu ses (“ts”) dilimize yabancı değil, ama nedense anaakım medyanın kolaycılığına kapılıp Çipras demeyi kabullendik, işte komşudaki bu Cüce Gorbi’nin gerçek kimliğini saptamak için birkaç ay yetti. Alexis Çipras’ın kapısında kuyruk olanlar, Türkiye’den övgü üzerine övgü gönderenler, tabii içlerinde solculuk iddiası hâlâ varsa, acaba utanacaklar mı? Utanmışlar mıdır? Yoksa AKP’yle hükümet için deliren “falan” partiye (“biz”lermiş!) gösterdikleri müsamahayı, Çipras ve tayfasına göstermeye devam mı edeceklerdir? Bilemiyoruz. Ama Syriza ve benzerlerinin kapısında sıraya giren Türkiye’nin genç devrimcilerini, en kısa sürede bu karşıdevrim hırsından yüz çevirmeye ve dahil edildikleri oyunun analitik bir dökümünü çıkarmaya davet etmekten başka elimizden bir şey gelmez. 12 Eylül’den arta kalan döküntülerin her türlü çürümede devrimci yanlar bulacağını, 35 yıllık yenilginin muhatabı ve sorumlusu bu yaşlı “demokratların” ipiyle kuyuya inilemeyeceğini bir kez daha görmüş olduk. Yaşları çok genç de olsa bu yenikçi zihniyetin devamcılarını aynı kategoride gördüğümüzü eklemeye herhalde gerek yoktur. Haziran İsyanı’nı yaratan 98’lilerin de kendi sağlamlığını test etmesinde ve kendi korucularını sahneye çağırmasında yarar var. Ancak bu konuda, temelsiz bir gençlik çağrısının Syriza ve HDP’den çok daha tehlikeli olacağının altını çizmiş olalım. Dedik ya, sosyalizmden vazgeçmeyen devrimcilerin birkaç ay içinde nasıl bir oyunda yem olarak kullanılmak istendiklerini anlaması da bir kazanımdır.

Her musibetten bir hayır çıkarmaya meraklıyız ya, tekrar olsun: Gorbi’nin Helen cücesinin ne mal olduğu hemen anlaşıldı, Yunan komünistlerine (KKE) hakaret etmeyi ve siyaset dersi vermeyi burada solculuk sanan bazıları da, şu sıralarda gıkları çıkmadığına bakılırsa, neye alet edildiklerini belki anlamışlardır.

Mesele o değil. Mesele, şu: Eğer komşudaki Cüce Gorbi’nin ipliği bu kadar çabuk pazara çıktıysa, bizde de HDP’de devrimcilik keşfedebilen solcuların nefesi bir ay içinde kesildiyse, tarih son derece hızlanmış demektir. Öyle ya, yineleyelim, Gorbi’nin nasıl her şeyi yıkabilecek bir karşıdevrim ateşi olduğunu anlamak için iktidara gelmesinden itibaren 5-6 yıl gerekmişti, Çipras’ın nasıl bir oyunbaz olduğunu anlamak için ise 3-4 ay yetti. Zaman kısalmış bulunuyor. MHP’sinden Vatan’ına, üniformalısından siviline, tüm Türkçüleri bahane edip sola “ulusalcılık” etiketi yapıştıran, ama AKP’yle rahatça hükümet yapabilen “biz”lerin, Syriza’yı aratmayacak kadar hırslı bir karşıdevrim odağı olduğunu söylemek için, fazla tecrübe ve bilgi gerekmiyor. KKE’yi “mealen” hatırlatmış olalım: Ayrılar ayrı yere... Yalnızlık korkusu, sadece insanı değil, özellikle de devrimcilik iddiası taşıyan partileri en acımasızca ve en çabuk çürüten mikroptur. İttifak ve iktidar bir bütündür. Ama biri diğeri demek değildir. Yani ittifaksız kaldıkça iktidarsız, iktidardan uzak durdukça da ittifaksız kalacağınıza inanırsanız, mutlaka kendinizi kusarsınız. Mücadele tarihinizi ve o mücadelede ürettiğiniz kalıcı değerleri kusarsınız. Solun tarihi, bir yanıyla da böyle bir kusmanın (“ittifak dilenciliğinin”) tarihidir. Değil midir?

Ama biz “hızlanmış tarih” dedik. Böyle bir hızlanmada, devrimci olanaklar beklenmedik bir hızla karşımıza çıkar ve acil yanıt bekler. Düşünecek zaman bırakmaz. Eski solun, kendisini felç edecek kadar çok uzun süre düşünmesi, önünde açılan kapıları sorgulamakta ve damgalamakta geç kalması, yani bu eski ve ölümcül alışkanlığı, artık tarihe karışmış bulunuyor. Karşıdevrim hırsının hangi demokrat giysi ve bahanelerle solun içine çöreklendiğini gördük. Ama her şeyin çok hızlandığını da gördük.

Çürüme hızlanmıştır. Dolayısıyla, çürümenin gerekçelerini algılamak ve sosyalizm için yeni olanakların doğduğunu, içinden bir türlü çıkamadığımız krizin devrim için yepyeni olanaklar doğurduğunu itiraf etmek, yani çözüm ve büyük dönüşümün sahneye çıktığını söylemek de kolaylaşmıştır. Her an her şey olabilir. Dünya kapitalizmi patlayan sorunlara çözüm bulamadığını açıkça itiraf ediyor.

Türkiye kapitalizminin sonunun geldiğini de görüyoruz. Çözümü kaos yönetiminde görüyorlar ve kendilerinden sonrasının tufan olduğunu biliyorlar. Kuşkusuz o tufanı yaşamaya başladığımızı kabullenemiyorlar.

Cüce Gorbi’lerin Yunan ve Türk ya da Kürt versiyonlarına yüz vermemek, bunları hak ettikleri biçimde etiketlemek şu sıralardaki en devrimci işimizdir. Açık olsun: Birkaç bin kişinin direnişinden bırakın ülkeyi, bütün bir bölgeyi değiştirecek iktidarlar, sosyalizme yönelmiş iktidarlar uç verecektir. Tarihin hızlanması budur. Sosyalist hükümet olanağının hızlanmasıdır ve öyle bir hızdır ki bu, oligarşinin en gelişkin teknolojisi bile saptayamaz. Saptasa da elinden bir şey gelmez.

Bunu görelim. Geçen hafta sonu Batı Avrupa medyası, göçmen katliamları ve borsalardaki altüst oluşla meşguldü. Türkiye başta olmak üzere, gelişmekte olan ülkelerden sermayenin kaçtığı, karşılıksız trilyonlarca dolar ve avronun güvenli limanlara yöneldiği ilan edildi. Plütokrasinin pervasız zenginleri de şaşkın. Çünkü ortada pek öyle güvenli liman falan kalmadı.

Bizim içimizi acıtan, ortada sol bir iktidar için büyük olanaklar yatmasına rağmen, Cüce Gorbi’lerle vakit yitirmeye meraklı mahfillerin durumudur. Cüce Gorbi, eline birilerince silah tutuşturulsa da, cücedir ve Gorbi’dir. Daha doğrusu solun içine sızmış bir intihar bombacısıdır. Ancak hızlanan tarih onları da bir anda ezip geçebilir. Elbette tersi, yani sosyalizm için ısrarlı devrimcilerin uzun bir süre etkisizleştirilmesi de mümkündür. Kesin olan şey, kapitalizmi yıkacak bir iktidarın Türkiye’de hiç bu kadar yakına gelmemiş olmasıdır. Bunu görmek ve tarihsel bir görevin yerine getirilmesi için çağrıda bulunmak, nevzuhur Cüce Gorbi’lerin önünde takla atmak için değil, halkçı ve plancı bir iktidar için ittifak yolları aramak, imkansız sanılanı mümkün kılacak tek gerçekçiliktir.