Akan bir yıldıza dair

Giderek yoğunlaşan bir karanlıkta, yakışıklı bir yıldız halinde akıp gitti. Sevgi dolu, sorumlu, hep mütevazı ve hep çalışkan...

Geride, çoktan parçalanma sürecine girmiş bir ülke ve acılı bir halk bıraktı. Tarık Akan’ın o kendine özgü enerjisini ve yaşama sevincini anlamak istemeyen bazıları, belki de onun harekete geçirdiği sevgi selinden dolayı, ağızlarına geleni söylediler, yazdılar. Elbette sevgi selinin çok gerisinde kaldılar. Ama doğrusu iyi oldu.

İyi oldu, çünkü şunu daha açık gördük: Dinciler ile liberal gericilerin, Tarık Akan nefreti ortaktı. Dincileri zaten biliyorduk, ama liberal gericiliğin pek cerbezeli bir temsilcisi, “hukukçu bir hanım” dayanamadı ve Tarık Akan’a “resmi ideolojiye destek verdiği” için kuşkuyla baktığını hatırlatma ihtiyacı duydu. Şu veya bu sözle. Derdi bu kadardı. Çünkü meramı bu kadardı. Başka nasıl görecekti?

Galiba Ataç’a, Fransızcayı vaktiyle en iyi bilen bir adam olarak sormuşlar, “meramını anlatacak kadar Fransızca ne kadar zamanda öğrenilir” diye, hazret, “meramına bakar” demiş. Onun gibi. Bunların meramı bu kadar.

Cumhuriyet düşmanlığında ortak dincilerle “hukukçu liberallerin” meramı bu kadar. Bu kadar güdük, zavallı, emperyal güdülerin esiri ve kendini bilmez bir cehalet çukurunda bekçilik yapmayı iş sanıyorlar. Bizim Tarık Akanımızı niye sevimli bulsunlar?

Bulsalar, bizde ve Tarık Akan’da bir yanlışlık aramamız gerekirdi zaten.

Demek ki...

Demek ki, dinciler ile bu liberal döküntüler bir konuda ortaklar: Türkiye’nin ilerici damarını kim korursa, ilericilik bayrağını kim taşırsa onu hedef alıyorlar. Cumhuriyetçi Tarık Akan, ısrarla, Türkiye’nin ilerici tarihine büyük bir ihtimamla yaklaşıyor, onu koruyordu. Bunu Mustafa Kemal’den Nâzım Hikmet’e, Yılmaz Güney’den Aziz Nesin ve İlhan Selçuk’a kadar hiç ayırmadan yapıyordu, üstelik bu hassasiyetini gizlemiyordu.

Bizim büyük umudumuzu simgeliyordu adeta.

O nedenle komünistler de, solun çeşitli akımları da, kemalistler de, bu güzel çocuğa, mahallemizin en yakışıklı abisine hep sevgiyle baktılar, kendilerinden saydılar, işlerini desteklediler, onunla onur duydular.

Dincilerin ve iyice etnikleştirilmiş bir deliriumu siyaset seçenlerin ona karşı da içten içe besledikleri nefreti ve öfkeyi anlamak, hatta böyle kolayca birleştikleri için kutlamak yerinde olur: Bunlar birbirlerini tamamlamak zorundalar.

Tarık Akan resmi ideolojiyi koruyormuş?

Bunlarla artık hiçbir şey konuşamazsınız.

Bunları söyleyenlerle yan yana gelemezsiniz.

Karanlığımızı yaratanların, üç buçuk kıt zekâlı tüccar imamların değil, böyle bir şeyler bildiğini sanan zamane cahilleri, emperyalist demokrasilerin liberal çöplük kuşları (“Belge’li Birikim gericiliği”) ve güç verdikleri dinci odaklar olduğunu bahaneyle bir kez daha öğrenmiş olduk. Bunların koalisyonu bitmez.

Bitmez, çünkü 200 yıllık ilericilik tarihimizi, şimdi uçurumda yuvarlanmakta olan Türkiye Cumhuriyeti’nin de o ilerici tarihin bir aşaması olduğunu kabullenemiyorlar, buna tahammül gösteremiyorlar. Bu tarihe sahip çıkanları ve onu daha ileriye, sosyalizme taşımak isteyenleri kendilerine düşman görüyorlar.

Doğru görüyorlar.

Gericilikle bu toprakların güzel çocuklarının kavgası bitmez ki. Türk olsun, Kürt olsun, ilericiliğin Anadolu’daki yolu bellidir: Gericilikle savaş. Tarık Akan son sözlerinde bile “Bu mücadele hiç bitmeyecek“ demedi mi?

Bu çevrelere ve böyle cahil liberal hukuk militanlarına en güzel yanıtlardan birini “Bizler de halkına gerçek bir sevgi ile bağlı olan özverili aydınlara, halkın gerçek dostlarına sahip çıkmayı görev biliyoruz” diyerek Türkiye komünistleri verdi ve bu mütevazı devrimciyi son yolculuğunda da yalnız bırakmadı.

Bu, bir büyük yol ayrımıdır. Ancak...

Ancak, bizi ilgilendiren şey daha başka: Tarık Akan, o büyük temizliği ve çalışkan güzelliği ile aramızdan çekilir, çok iyi yetiştirdiği tertemiz çocuklarını, soylu hayat arkadaşını, yürekli dostlarını ve bir parçası olduğu ilerici dünyamızı, yeni bir mücadelenin eşiğinde yalnız bırakırken, karşımızdaki koalisyona, o cepheye de dikkat çekmiş oldu. Adeta son bir politik hizmette daha bulundu.

Yakıştı: Sonuna kadar politikti çünkü. Hepimize örnek oldu. Gıpta ettik. Genç kuşaklara örnek gösterebileceğimiz için gönendik. Ama soluğumuz da tıkandı.

Akan, bir yıldızdı.