Zulüm…

Açlık grevi 50. günü aşmıştı. İşin ciddileştiğini anlayan maaşlı yobaz faşist aktroller Nuriye ve Semih’e sosyal medya üzerinden yemek fotoğrafları gönderdi. O sırada İsrail’de cezaevinde Filistinli tutuklular da açlık grevindeydi. Cezaevi yakınlarında toplanan yobaz faşist İsrailliler kokusunun açlık grevi yapan Filistinliye gideceğini umarak mangal yaptı. Birinciler Müslüman, ikinciler Yahudiydi…

***

Osmangazi Üniversitesinde karşılaştırmalı edebiyat eğitimi aldı. Yüksek lisansını Bilkent Üniversitesinde yaptı. Tezi Nâzım Hikmet’in iki oyununun halk anlatılarıyla ilişkisi üzerine. Konya Selçuk Üniversitesinde kadroluydu, Eskişehir Osmangazi Üniversitesinde görevlendirildi. Nuriye Selçuklularla Osmanlılar arasında bir yerde sıkışıp kalmıştı… 

2014 yılı Ekim ayı. Eskişehir'de Osmangazi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesinde Karşılaştırmalı Edebiyat Bölümünde araştırma görevlisi olan eğitimci hakkında, kentte düzenlenen Berkin Elvan'ı anma eylemine katıldığı gerekçesiyle Rektörlük tarafından soruşturma başlatıldı. Soruşturması tamamlandı, Gezi Parkı ve Berkin Elvan eylemine katıldığı gerekçesiyle “Kamu hizmetini aksatacak davranışta bulunmak” suçundan iki yıl kademe durdurma cezası verildi. KESK’in aldığı karar doğrultusunda katıldığı iki günlük Kobane grevlerinden dolayı da aylıktan kesme cezası verdiler. Bu arada ilk soruşturmaya açtığı iptal davası sonuçlandı. Daha yargıyı tam tepeleyememişlerdi, İdare Mahkemesi aldığı cezayı iptal etti.

O soruşturmayı açanlar 2015 Nisanı’nda Nuriye Gülmen’i kovdu. Bu kez daha “teknik” sebepler ileri sürdüler. “Belgeleri” de vardı üstelik. İşe geliş gidiş saatleri kontrol edilerek okulda bulunmadığı saatlerde tutanaklar düzenlenmişti. Yapmayı reddettiği işler tutanakla kayda geçirilmiş, Ali İsmail Korkmaz’ın duruşmasına gittiği tespit edilmişti. Tezinin yazımıyla ilgili sorunlar çıkardılar, bursunu iptal ettiler. Kovulmakla yetinmeyip, aldığı maaşları da faiziyle birlikte geri istediler. Dava açtı, yine kazandı. İşe başladıktan bir gün sonra yeniden açığa alındı. Bu kez de hakkında “FETÖ soruşturması” açılmıştı!

Türkiye’de İslamcı AKP’nin üniversiteleri getirdiği yerin somut göstergeleri bunlar. Devlet kurumlarını böyle yönetiyorlar ve artık üniversiteleri herhangi bir devlet dairesinden farklı görmüyorlar. Üniversiteyi Selçuklularla Osmanlılar arasına sıkıştırmak istiyorlar. 

***

Nuriye Gülmen… Olağanüstü Hal’e dayanarak çıkarılan Kanun Hükmünde Kararnameler kapsamında iktidar tarafından açığa alınmış binlerce akademisyenden biri. 30 yaşlarında genç bir kadın. Bu sonuncu hukuksuzluğu da sindirmedi, susmadı, evine çekilip oturmadı. Yüksel Caddesi’nde insan hakları anıtı önüne dikilip kendisine yapılan haksızlığı gelene geçene anlatmaya karar verdi. İlk oturuşunda daha ağzını açmadan gözaltına alındı. Bırakılınca tekrar meydana geldi, yine gözaltına alındı. Alındı, bırakıldı, alındı, bırakıldı. Sürüklediler, tartakladılar, koluna, bacağına vurdular. Ama Nuriye yılmadı. Polis yıldı sonunda, açtı meydanı, uzaktan izlemeye koyuldu. Direnişin bir yerinde kendisine yine KHK ile atılan eğitimci Semih Özakça katıldı. Sonra Ecevit hükumeti döneminde tutuklu olduğu cezaevinde “hayata dönüş operasyonu” kapsamında kolu koparılıp köpeklere atılan, AKP döneminde de işinden kovulan Veli Saçılık ilişti yanlarına. Böylece Ankara’nın ortasında üç kişilik dev bir direniş örgütü kurulmuş oldu. 

Nuriye Gülmen o meydana ilk kez 9 Kasım 2016’da geldi. Koca kış geçti üzerinden, mevsim bahara döndü. 2017 yılı Mayıs ayı biterken açlık grevini aynı meydanda sürdürmeye devam ediyordu. Kıyafetleri bir çantada, evi bütün Ankara. Geceleri misafir ediyordu Ankaralılar. Gündüzleri o meydana koşuyordu. O kadar uzun zamandır orada ki neredeyse Ankara’nın doğal bir parçasına dönüşmüş durumda. Dün bastı polis kaldıkları evi. Kapıyı kırarak gözaltına aldı iki direnişçiyi. Sebep; Gezi ve Tekel direnişinin bir benzerini yapmaya çalışmak. Tartaklaya, hırpalaya götürdüler ele geçirdikleri açlığı. Nuriye ve Semih atılan tekmelerin ne kadarını duydu, ne kadarını duymadı bilinmez. Şimdi Emniyet’in hücresindeler…

Nuriye Gülmen’i Semih Özakça ile birlikte fethettikleri o meydandaki insan hakları anıtı önünde açlık grevine sürükleyen iklim işte böyle bir iklim. Fetö’nün eski yoldaşları, Fetö’yü gerekçe yaparak işlerinden attı onları. Ohal var, KHK var ama hukuk yok, yargı yok, çalacak kapı, şikâyet edecek makam hepsi silinip gitmiş. Ellerinde kalan tek şeydi açlığa yatmak. Açlığa durmaları 80. güne girdi girecekken gözaltına aldılar.

***

Bu arada “mübarek” Ramazan ayı kapıda. Nuriye ve Semih’e yemek fotoğrafı gönderen aktroller, onları sürükleyerek karakola çeken polisler, işinden kovan dini bütün bürokratlar, göz yuman genel müdürler, valiler, bakanlar, başbakan, saray yetkilileri ve etkilileri hepsi Müslüman. Güneş doğduktan güneş batana kadar yemek yemeyecekler. Bunun için ödüllendirecek tanrıları onları. Ayrıcalık isteyecek onlar da bunun için. Gösterişli iftar sofraları kuracaklar, tıka basa yiyecekler. Sabaha karşı kalkıp aynı ritüeli tekrarlayacaklar. Oruçları başlarına vuracak bazılarının buna rağmen, sigara içenleri görünce sinirlenecekler, belki kendilerini tutamayıp üzerlerine atlayacaklar, yumruklayacaklar. Sonra dönüp Nuriye ve Semih’e “açlık grevi dinimizce caiz değil” diyecekler. Olmadı ölümlerini izleyecekler keyifle.

Kenan Evren’in askeri darbesinden geldik bugüne. Mirasçıları ondan daha acımasız, daha vicdansız. Çağ atlattılar zulme. Saygıyla anıyoruz biz de onu mecburen, mezarında rahat uyusun artık. Vicdanlı ve ölçülü bir vatan evladıymış nihayetinde!