Yıkık cumhuriyet menüsü

Marmara Denizi’nde biri sivri, diğeri yassı görünümlü olan iki küçük adadan yassı olanının eni 185, boyu 740 metre. Küçük boyutlarına rağmen tarihi değeri büyük. Doğu Roma İmparatorluğu döneminde bir sürgün yeri olarak kullanılmış. 9. yüzyılda bir manastır ve bir kilise inşa edilmiş. 12. yüzyılda Latinlerin ve üç yıl sonra Rusların istilasına uğramış. İstanbul’un fethinden sonra unutulmuş. 1859’da Birleşik Krallık’ın İstanbul sefiri Sir Henry Bulwer adayı satın alarak, sahilde burçları olan kaleye benzer bir bina ile adanın ortasına bir köşk inşa ettirmiş. Sonra tekrar kaderiyle baş başa kalmış.

1947’de Deniz Kuvvetleri tarafından satın alınmış. Komutanlık kuzey iskele yanındaki, Bulwer’in şato tipi yuvarlak köşkünü muhafaza ederek, subay ve erler için yeni binalar ve bir spor sahası yaptırmış.

27 Mayıs Darbesi’nden sonra burada kurulan mahkemelerde Demokrat Partililer yargılanmış. Bazı sanıkların idam cezaları adada infaz edilmiş. Bizim muhafazakârlar el atana kadar adanın inişli çıkışı tarihi böyle.

AKP önce adanın adını silerek koyuldu işe. Yassı olan adı bundan böyle Demokrasi ve Özgürlük adası olacaktı. Öyle boş boş demokrasi ve özgürlük olur mu? İnşaat lazım. 2015 yılında imara açıldı haliyle. Sonra iş makinaları, vinçler adaya daldı. Üzerindeki tüm binalar yıkıldı, tüm ağaçlar kesildi. Yassıada az zamanda yamyassı oldu. Üç yıldır inşaat sürüyor. Dediklerine göre 5 yıldızlı otel, lokantalar, cami, kütüphane, müze, konferans ve sergi salonları yapılıyor. Niye? İşte orası belli değil.

AKP kararıyla Aydın Doğan’dan Yıldırım Demirören’e intikal eden Hürriyet bülteni “İşte yeni Yassıada” diye manşet atmış ve yenilenen adanın ne şahane bir şekil aldığını propagandaya girişmiş geçtiğimiz günlerde. Fotoğrafını da yayımladılar, adadan çok bir AVM’ye benziyor artık. Ortasına da kocaman bir cami kondurmuşlar. Eski adadan geriye sadece Sefir Sir Henry Bulwer’in yaptırdığı o tuhaf burçlar kalmış. Alıştırıyorlar milleti sonuçta ortaya çıkacak inşaat felaketine. Düşünün, adanın bile yenisini yaptı muhafazakârlar.

***

Yassıada’nın yamyassı hali tartışılırken bir fotoğraf daha düştü gündeme. Fotoğrafta Marmaris’te inşa edilen yazlık sarayın son hali görülüyordu. Malum, sultanlığa geçtik millet iradesiyle. Beton bir iskele ile 4 oda ve 1 salondan oluşan 230 metrekarelik Okluk Konutu'nun yerine inşa ediliyor saray. O beğenmedikleri cumhuriyet 4 oda bir salona sığıyordu. Yerine kurulan şeyi sığdırmak için 300 odalı yeni bir tesis inşa edildi. Tabii binlerce ağaç kesildi, plaj dolduruldu, yollar genişletildi. Sultanlık oraya sığacak mı sığmayacak mı belli değil. Yeni inşaatlar yolda.

***

İmam yellenirse cemaatin eli mahkûm, gereğini yapacak. Millete olan derin aşkı ile tanınan Cengiz İnşaat Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Cengiz’in Boğaz’daki köşkünden söz ediyorum. Kim bu Mehmet Cengiz? Kamu ihalelerinin yıldızı. Sadece 2017 yılında aldığı kamu ihalesi miktarı 8 milyar lira. Bu başarılı müteahhidimiz, Üsküdar’daki Hüseyin Avni Paşa Korusu'nu TMSF’den 2009’da satın aldı. Bu işlem yapılırken koru ve içindeki binalar 1. sınıf kültür varlığı olarak tescilliydi. “Koruyu ne kadara satın aldınız?” diye sordular. Cevap vermedi. Tapu kaydında korunun satış bedeli sıfır lira olarak görünüyordu. Yani içindeki köşkü almış koru da hediye olarak verilmişti. Sordular, “Bir inşaat firması olarak, tapu kayıtlarında koru olarak gözüken arsada ne yapmayı planlıyorsunuz?” diye. “İçinde tarihi köşk var. Restore edilerek kullanıma açılacaktır” dedi.

Fakat belli ki köşkü eski hali ile korumak işlerine gelmemişti. 2014'te çıkan yangında köşk tamamen yok oldu. Soruşturma moruşturma, bekçileri suçlama faslından sonra yangın unutuldu, dosya kapandı.

Sonra korudaki yüzlerce ağacı kestiler. Yanan köşk yeniden inşa edilirken arkasına da yeni bir yapı kondurdular. Üçüncü fotoğrafımızdır.

***

Muhafazakârdırlar ancak yıkıp yapmaya pek meraklıdırlar. En büyük yıkıcı ise Adnan Menderes’tir. 1955-1957 yılları arasında onun emriyle İstanbul’da 54 tane cami, yol açma ve değişik imar faaliyetleri sebebiyle yıkıldı. Sökülüp atılanlar arasında hemen hepsi birer sanat eseri olan mescitler, türbeler, imarethaneler, medreseler, çeşmeler de vardı. AKP propagandası ile belleğini yitirmiş yeni nesil anlamakta zorlanacaktır, 27 Mayıs’tan sonra hem Başbakan Menderes, hem de onun döneminde görev yapan beş belediye başkanı yıkılan o camiler nedeniyle de yargılandı. Camileri yıkan Menderes, hesabını soran ise 27 Mayısçılardı.  

AKP ve reisi onun izinden gidiyor şimdi. Şahane mimarisi ile bilinen ve yıkımı için sıra bekleyen Meclis Cami gibi biri iki örnek dışında yıkılacak tarihi cami kalmadığından Cumhuriyet dönemi yapılarına el attılar. Taksim’e bakarsanız amaçlarını anlarsınız. Atatürk Kültür Merkezi’ni yıkarken hemen karşısında bir cami kondurdular. Biliyoruz artık, cami bir işarettir ve arkasından yeni inşaatlar yükselecektir.

Yapmakta pek becerikliler ama gelin görün ki yerlerine yaptıkları Selçuklu ve Osmanlı özentisi yapıların hiçbir mimari değeri yok. Zaten öyle bir kaygıları da yok arkadaşların. Tek amaç cumhuriyetin mekâna verdiği şekli silmek, unutturmak.

Küçük bir yıkım listesi vereyim: Ankara’da 1928 yılında yapılan Havagazı Fabrikası, 1936’da yapılan Su Süzgeci Binası, 1928 yılında yapılan Marmara Köşkü, 1937’de yapılan Çubuk Barajı Gazinosu, 1935 yılında Seyfi Arkan tarafından tasarlanan mimari ödüllü Ulus’taki tarihi İller Bankası binası. Bu sonuncusunun yıkıntısı üzerinde Melih Gökçek’in verdiği zafer pozu dördüncü fotoğrafımızdır.

***

Ne diyor bu dört fotoğraf bize? Demokrasi ve özgürlük adası olması umuluyordu, inşaat ve diktatörlük adası oldu… Yassıydı, yamyassı oldu. AKP’li yılların Türkiye’sinin özeti budur.

***

Bakmayın cumhuriyet yıkılırken seyredenlerin adadaki ağaçlar kesiliyor diye ağlıyormuş gibi göründüğüne; ağaç işe yaramaz ama AVM piyasaya canlılık getirir. Geminin su aldığı şu günlerde AKP eleştirisi yapıp deliği genişletecek değiliz. Telaşa mahal yok.

Bu durumda yazılacak tek şey yemek tavsiyesidir. Güncellenmiş menümüz şöyle:

Döviz lobisinin malum operasyonu nedeniyle yoksullaşanlara millet bahçelerinde Dombıra eşliğinde çay ve kek.

“Bizi teğet geçti” diyenlere ise sarayda Liçi meyvesi eşliğinde Ejder Meyveli Smoothie, Starex eşliğinde Aloevera, Orman Meyveli Special, Suşi. Muhafazakâr olduğumuzdan alkol tavsiye edemiyoruz. Onun yerine Bahçe Naneli Limonata.

Cumhuriyeti yıkan menüsüne katlanır!