Yeni bir ülke bulamazsın

Urfa'da bir derneğin kentteki Suriyelileri Avrupa ülkelerine göndereceği söylentisi izdihama yol açtı geçen hafta. Aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu binlerce Suriyeli, sabahın erken saatlerinde dernek binası önünde toplandı. Dernek yetkililerinin bunun bir dedikodudan ibaret olduğunu söylemesine rağmen kalabalık dağılmadı. İş öylesine büyüdü ki polis çevrede önlem aldı, kalabalığa dağılması uyarısında bulundu. Kalabalık polisi de dinlemedi. Bir an önce gitmek istiyorlardı ve bir küçük umut varsa beklemeye razıydılar. Kararlı kalabalığı ite kaka uzaklaştırmaya çalıştı polis. O sırada kalabalığın yaslandığı demir korkuluk kırıldı. Yerlere serilen çok sayıda kişi, ezilmekten kıl payı kurtuldu.

Urfa’daki kaçma ayaklanmasından bir iki gün önce İstanbul’un banliyösü Esenyurt’ta yerleşik Suriyeliler öfkeli bir kalabalık tarafından kovalanmış, işyerleri tahrip edilmişti. Kalabalık “Burası Türkiye Suriye değil” diye bağırıyordu kovaladıkları Suriyelilerin arkasından. İsabetli bir slogandır, çünkü ilk bakışta iki ülkeyi birbirinden ayırmak imkânsızdır. Hangisi daha huzursuz, hangisi daha bedbaht, hangisi daha tahrip edilmiş, hangisi daha yoksul düşmüş belli değildir. Türkiye Suriye’ye benzedikçe Türkiye’nin yoksullarının Suriyeli yoksullara duyduğu nefret ve öfke artıyor haliyle. Yoksul yoksulun kurdudur. Burası Türkiye Suriye değil, evet, ama şaşırtıcı bir benzerlik ortaya çıkmıştır artık. Burada da orada da cihatçı katiller iş başında, burada da orada da ölüm ve yoksulluk var. Bu durumda mecbur kaçacak başka bir ülke arayacaksınız!

“Vatan hasretiyle yanan 4 milyon Suriyeli mülteci evlerine dönmek için gün sayıyor" dedi o sırada bu tablonun sorumlularından biri. Şam’da Emevi Camii’nde namaz kılma hayaliyle çıkılan yolun üzerinde toplanmıştı o 4 milyon mülteci. O hevesle ülkelerinin altına döşenen dinamit patlatılmış, koca bir halk kısa zamanda tarumar edilmişti. Ama direndi ülke, düşmedi. “Stratejik derinlik” kazanma hayaliyle göçürtülen 4 milyon umarsız insanla baş başa kaldı heveskâr İhvan-ı Müslim.

Sonuç ortada; ayıramıyoruz artık. Yüksek sesle bağırıyoruz o nedenle, “Burası Türkiye Suriye değil.” İyi ama bakınca anlaşılmıyor fark. O kirli savaşa hayır diyemediğiniz için komşularınız oldu biçare Suriyeliler. Şimdi onlara yüklemeye çalışıyorsunuz olan bitenin bütün günahlarını.

Onların durumu ise ortada, kaçma dedikodusu yetti ayaklanmalarına. Üç beş senedir bu ülkeye sığınmış insanların ruh hali işte bu. Bir savaştan kaçtılar ve bir başka savaşın içine düştüler. Kurtulmak için yol arıyorlar şimdi. Ve kesinlikle inanmak istiyorlar buranın Suriye olmadığına!

***

Ülkenin yerli vatandaşları açısından da vaziyet pek parlak değil aslında. Kürt kökenliler uzun süredir mutsuz, kaçıp kaçıp gidiyorlardı. Tablo birdenbire değişti son birkaç yılda. Almanya'da açıklanan istatistiki verilere göre Türkiye'den kaçan Türk kökenlilerin oranı az zamanda beş kat artarak Kürt kökenlileri geride bıraktı. Avrupa İltica Destek Ofisi'nin (EASO) raporuna göre Türkiye'den 2018'de yapılan iltica başvurularında bir önceki yıla göre yaklaşık 24 bin 500 kişilik artış kaydedilirken, artış oranı yüzde 48'e ulaştı. Federal Göçmen ve Mülteci Dairesi'nin (BAMF) kurum içi bir istatistiği ise Türkiye'den iltica başvurusu yapan her iki kişiden birinin üniversite mezunu olduğunu ortaya koyuyor. Diğer ülkelerden yapılan başvurularda bu oran yüzde 17’diydi. TÜİK Uluslararası Göç İstatistiklerine göre 2017 yılında 253 bin 640 kişi ülkeden göç etti. Bir önceki yıla göre yüzde 42 artış demek bu. Ağırlığı 25-29 yaş grubu. 2017'den buyana Almanya'da üniversite öğrenimi görmek isteyen Türk gençlerin sayısı de olağandışı bir biçimde arttı. Bunun da bir kaçış yolu olduğu aşikâr. Dibi delik kova gibi ülke, bir uçtan doluyor, öbür uçtan boşalıyor.

Yani en eğitimlileri kaçıyor ülkenin. Bu ülkede Suriyeliler, Kürtler baskı altında ama Türkler de baskı altında çünkü.

Mısır’daki Sağır Sultan duydu sebebini. Amerikan New York Times gazetesi, göçün nedeni olarak "kayırmacılık ve artan otoriterleşmeyi" gösterdi. E kapitalizmin son 50 yıldaki temel yönelimleri bunlar. Kapitalizmle demokrasi arasında bağ kurmuyor artık kimse. Piyasa çoktan kaçıp faşizmin kollarına atıldı. AKP Genel Başkanı & Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan açıkça ifade etti zaten, “Bazılarının Türkiye’nin artık yaşanmaz bir yer haline geldiğini ve yurtdışına gitmeyi söylediğini duyuyorum. Bunların bilet paralarını verip göndermek lazım. Bu insanlar Türkiye’ye yük” dedi bağıra çağıra. Cumhuriyet yıkılmışsa yurttaşları ülkesine yük olur…

***

Kendi üzerine çökmüş bir ülkenin esirleriyiz. Hep birlikte itilip kakılıyoruz.

Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un itirafına göre son 20 yıldır ordudaki Aleviler hedefte. “Yargıyı Aleviler yönetiyor” nidasından bu yana buldukları her yerden kovaladılar zaten.

Devletin tek adam ilan edilmiş başı, muhalif Kürtleri kastederek "Bunlar camilerimizi yakmadılar mı, bunlar ateist, bunlar Zerdüşt, bunlardan bir şey olmaz. Bunlar bizim değerlerimizle hareket etmiyorlar" dedi Diyarbakır’da.

İçki içenleri aşağıladı İstanbul’da, içkiye koyduğu yasakları, fahiş zamları, “İnancı gereği yapıyor diyorlar. Hangi din olursa olsun din doğruyu emrediyorsa din emrediyor diye karşısında mı duracaksınız?” diye savundu. “İki tane ayyaşın yaptığı yasa muteber oluyor da dinin emrettiği bir yasa sizin için neden reddedilmesi gerekiyor” dedi ardından. Hedefi Atatürkçülerdi. "Yıllarca havalimanı, havalimanı dendi. Şimdi denizin üzerine havalimanı yapıyoruz, bunlar 'İstemezük' diyorlar. Kim bunlar? Komünistler, komünistler… Bu sol zihniyet, bu komünistler, bunlar hiçbir zaman vatansever, milliyetperver değildir” dedi başka bir konuşmasında. Boğaziçi Üniversitesi'nde gözaltına alınan öğrenciler için "O komünist, o vatan haini terörist gençlere üniversitede okuma hakkı vermeyeceğiz" emir buyurdu.

Yani Alevilere, Kürtlere, Ateistlere, Zerdüştilere, içki içenlere, Laiklere, Komünistlere, hatta CHP’lilere, özetle onlara biat etmeyenlere, onların istediği gibi Müslüman olmayanlara gizlemedikleri bir düşmanlıkları var. Cumhuriyet yıkılmışsa yurttaşları devletine, ülkesine yük olur. Kendi üzerine çökmüş bir ülkenin esirleriyiz, hep birlikte itilip kakılıyoruz.

***

Cumhuriyet yıkıldı. Alevi’si, Kürdü, Ateisti, Zerdüştî’si, içki içeni, Laiki, Komünisti hep birlikte itilip kakılması ondan. Zavallı Suriyeliler, en altta kaldı kaçınılmaz olarak. İtilip kakılan, ayağına basılan onlardan biliyor haliyle.

Ama işte halimiz ortada, kendi üzerine çökmüş bir ülkenin esirleriyiz. Acımasız, azılı bir patronlar düzeninde sınıfsız, imtiyazsız, kaynaşmış bir kütleden ibaretiz!

Kaçmaya, göçmeye gelince; Suriyelilere bakın göreceksiniz bunların bir yol olmadığını. Kavafis’in dediği gibi, yeni bir ülke bulamazsın, başka bir deniz bulamazsın. Bu şehir arkandan gelecektir, nereye gitsen.

Ölü ele geçirdiler cumhuriyeti. Biat etmeyenlere, onların istediği gibi Müslüman olmayanlara gizlemedikleri bir düşmanlıkları var. Homurdanmak iyi ama sonsuza kadar tutamazsın bu nefreti kabında, örgütlenmezsen eğer. Farklı bir şey yapmalı!