Yakışıklı cumhuriyet

18. yüzyılda monarşi ile yönetilmeyen iki ülke, Hollanda ve İsviçre birer respublica-cumhuriyettiler. Erken kapitalist ülkelerdir. Buna Fransa katıldı. “Üçüncü sınıf” - içinde aristokrasi ve kilise babaları dışında kalan burjuvalar, işçiler ve köylüler vardı- ayaklandı. Monarşiyi, onunla birlikte ona güç veren aristokrasi ve kilise babalarının iktidarını devirdi. Bastille’de toplandılar, önlerine ne çıktıysa sürüyüp attılar. Alanı temizlediler ve toplandıkları alan “respublic” oldu. 1789 Devrimi budur.

Eşitlik, özgürlük, kardeşlik… Büyük Fransız Devriminde çürüyen düzene karşı meydanları dolduran “üçüncü sınıf” bu üç ilkenin peşindeydi. Doğuştan ayrıcalıklı sınıfa karşı eşitlik diyorlardı. Her türlü bağlılıklarını yıkıp özgürleşmek istiyorlardı. Bir alanda toplanmış eşit-özgür yurttaşlar olarak kardeşleştiklerini, bir halk haline geldiklerinifark ettiler.

Cumhuriyet, Büyük Fransız Devriminden bu yana cemaatleri, tarikatları, kurumsallaşmış dini, aristokrasiyi, monarşiyi dağıtıp, özgür ve eşit yurttaşlardan bir yeni halk yaratma işidir.

Bir meydanda toplanıp Bastille’i basanlar yeni bir halk olmuştur. Fransız halkıdır bu. Moskova’da, Kızıl Meydan’da, Çarı kovalamak için toplananlar artık yeni bir halktır. Sivas’ta, yoksul Ankara’da toplanıp işgalcilerin üstüne yürüyenler, İstanbul’da Sultanı kovalayanlar, halifeyi alaşağı edenler artık ne tarikattır, ne de cemaat. Ümmet olmaktan çıkıp halkolmuşlardır. Cumhuriyet özgür ve eşitlerin bir alanda toplanıp, kendisini kul yapanlara meydan okumasıdır. Meydanı ve kendisini özgürleştirmesidir.

Biz de sultanı kovalayarak, sarayın, şeyhülislamın, şeyhin, hacının, hocanın alanından çıkıp seküler yeni bir alanda bir araya gelerek respublic-cumhuriyet olduk. Fransız Devrimi’nin rüzgârından etkilenen Genç Osmanlılar düşünü kurdu. İttihat ve Terakki amaç edindi. Mustafa Kemal orada, onlardan öğrendi;Kurma onuru onundur. Hepsi nihayetinde bir eşitlik ve özgürlük mücadelesidir.

***

Fransız Devrimi ile başlayan cumhuriyetçi dönemi, insanlık ailesinininsan olmamücadelesinin başlangıcı sayıyoruz. Demek ki kul olmak insanlıktan çıkmaktır.Fransız Devrimi yeni soruları olan ve bu soruların cevabının dinde olmadığını düşünen yeni insanların işiydi. Yeni soruları olanlara “yurttaş” diyoruz. Hiçbir sorusu olmayan, bütün soruların sorulmuş ve bütün cevapların verilmiş olduğunu sanan, bunların da bir kutsal kitapta yazılı olduğuna inanlara“yurttaş” diyemiyoruz. Kuldurlar.

Arada 1848 Devrimi ve 1871 Paris Komü’nü var. İkisini de yeni bir cumhuriyete hazırlık sayıyoruz. İçinden Ekim Devrimi çıktı, cumhuriyet sosyalist cumhuriyete dönüştü. Birkaç yıl sonra kıyısında Anadolu Kurtuluş Mücadelesi başladı. Anadolu hareketinin önderleri sosyalizmden ürkmüşlerdi ama nihayetinde, eksik veya fazla, bir cumhuriyet kurabildiler.

Fransız Devrimi mutlak monarşinin devrilip, yerine cumhuriyetin kurulması ve Katolik Kilisesi'nin etki alanının daraltılmasıydı. Ekim Devrimi, monarşinin devrilip yerine sosyalist cumhuriyetin kurulması ve Ortodoks Kilisesinin etkisinin kırılmasıdır. Türk Devrimi monarşinin yıkılması ve hilafetin sıfırlanması işidir. Nihayetinde hepsi özgürlük, eşitlik ve kardeşlik mücadelesidir.

Şimdi hepsi sıfırlanmıştır; büyük geri çekilme dönemindeyiz.

Rusya’da sosyalizmin çözülüşü ve Türkiye’de 12 Eylül darbesiyle başlayan gericilik dönemi bu büyük geri çekilmenin iki işaretidir. Devrim eşitlik-özgürlük-kardeşlik ise karşı devrim de cumhuriyetle halk olmuş kalabalıkları yeniden ümmet olmaya çağırmak, tarikatların, cemaatlerin içinde toplamaya çalışmaktır. Yapmaya çalıştıkları budur.

***

Karşı devrim ülkemizde İslamcı bir iktidar ile taçlandı. Ama Türkiye kısa İslamcı iktidarında derin bir krizin içine sürüklendi. Cumhuriyeti ve laikliği İslamcılar tarafından yıkılmış ve yerine gecekondu bir diktatörlükinşa edilmiş ülkemiz, dışarıdaki kuşatılmışlığının yanında, iç barışı sağlamaktan uzak iğreti bir siyasal hat üzerinde sallanıp duruyor. Geleceğe değin bütün siyasal planı iktidara el koymuş gerici bir çetenin varlığını koruma ve mümkünse sürdürme içgüdüsünden ibaret.

Bu tablonun sorumlusu siyasal iktidarın yanında ona sürekli ve tereddütsüz bir destek sunan egemen sınıftır. İslamcı iktidarın biat etmiş kalabalıklar ve itirazsız bir işçi sınıfı anlamına geldiğini görmüşler, desteklerinin karşılığını da fazlasıyla almışlardır. Ancak böylece kapitalist sınıfın bir ülkesinin, bir değerinin olmadığı da bir kez daha ortaya çıkmıştır. Kar söz konusuysa onlar için ülke de, cumhuriyet de, laiklik de bir teferruattır.

İslamcılar iktidarda kalsın- kalmasın ülkenin derin iktisadi-toplumsal- siyasal sorunlar karşı karşıya kalacağı kuşku götürmez. İktidarıyla-muhalefetiyle bugün yaşanan karşı devrimin bir parçası haline gelmiş siyasal oluşumlarla düzenin bu sorunları aşma şansı kalmamıştır. Ülke düzenin kendini yeniden üretemeyeceği bir noktadır. Siyasal yelpazeye yeniden bir “merkez sağ” inşa ederek çeki düzen verme çabaları ise ancakbu çaresizliğin dışavurumu olabilir.

Bu tarihsel dönüm noktasında ülkeyi bugünden yarına taşıyabilecek siyasal “formül” bellidir:Bağımsız bir ülke, eşitlikçi bir düzen ve özgür bir yurttaşlar toplumu. Bu yol eşit, özgür ve bağımsız bir yeni cumhuriyet yoludur. Bu yol işçi sınıfının yoludur.

Böyle bakıldığında Fransız Devrimi ile Rus Devrimi, Rus Devrimi ile Türk Devrimi akrabadır, ayrılmaz bir bütünün parçalarıdır. Bu gelenek bizimdir.

Fransız Devrimi bir özgürlük hareketidir, vurgusu özgürlüğedir. Ancak piyasa tarafından teslim alınmış ve karşıtına dönüştürülmüştür. Ekim Devrimi bir eşitlik hareketidir, vurgusu eşitliğedir. Ancak kapitalizm korkusu tarafından teslim alınmış ve karşıtına dönüştürülmüştür.

***

200 yıl sonra yeniden “eşitlik, özgürlük, kardeşliğin” kapısındayız. Öyleyse yeniden toplanacağız, eski giysilerimizden arınacağız, kul olmayı reddedeceğiz, gericiliğe karşı meydanları dolduracağız.

Şimdi bir yeni özgürlük ve eşitlik hareketi yaratma mecburiyeti ile karşı karşıyayız. Bu yeni bir cumhuriyet için,bu bağımsız bir ülke için mücadele demektir. Yenisini kurabiliriz, özgür ve eşit bir dünya inşa edebiliriz.

Yeni ve devrimci bir cumhuriyete ihtiyacımız var. Sosyalizme yakışan yeni bir cumhuriyeti gereksiniyoruz.Yakışıklı bir cumhuriyet istiyoruz…

Öyleyse yaşasın cumhuriyet!