Tarikat kucağına oturduysan kandırılman kaçınılmazdır

Devrim cemaatten halk çıkarma işidir demiştik yazılarımızdan birinde. Karşı devrim de halkı cemaate dönüştürme işidir. Olup bitenin tek anlamı bu. Nasıl yapacaksınız bunu?

Fransız Devrimi milli eğitim ve milli ordu ile bir çözüm buldu. Herkesi yurttaş haline getirmenin ön koşuluydu eğitim. Askerliği üst sınıfların ayrıcalığı olmaktan çıkarıp, orduyu halk ordusu haline getirmek de öyle. Sonrasında kurulan bütün devletler bu devrimci ilkeleri kabul etmek ve hayata geçirmek zorunda kaldı. “Milli birliği” sağlamanın en etkili yollarıydı bunlar.

Bunları şunun için not ediyorum; Ülkemizde yaşanan eğitim karşı devrimi, tek kelimeyle halkı yeniden cemaate dönüştürme girişimidir. Zordur ama umutsuz denemeler sürmektedir. Kör topal laik eğitim gitti, imam hatipler geldi. Andımız gitti, 15 Temmuz yemini geldi. Kemalizm gitti, Tayyarizm geldi. Eski Türkiye’nin milli eğitimini politik bulup tasfiye edenlerin yarattığı eser göz kamaştırıcı. Her okul, neredeyse bir siyasi parti bürosu gibi. Beş yaşındaki bebelere terlikle tank döven, kurşun kovalayan insan fotoğrafları gösteriyorlar. Çişini tutamayan bebeler bunlara bakıp, arkadaşların ne büyük kahramanlar olduğunu öğrenecek güya. Teneffüse çıkış zili “Ölürüm Türkiyem”, derse giriş zili “15 Temmuz Demokrasi Marşı”... Okul yöneticileri aslanlar gibi birer AKP temsilcisi. CHP temsilcisi olsaydı fena. Oluyor böyle tuhaf şeyler ama hiçbiri “Andımız” kadar faşist değil tabii. Tarihin tanık olduğu en tuhaf demokrasi gösterisi bu!

***

Nitekim Fettuhi Cemaati darbe yapınca, Eğitim-Senli öğretmenleri işten atmak gerekti. Dil çürük dişe gidermiş. Dincinin çürük dişi de laik, solcu ve cumhuriyetçiler. Antakya’da görevden uzaklaştırılan bir öğretmen arkadaşımı arayıp sordum “oralarda durum ne, devletin dili çürük dişlere gidiyor mu” diye. İlde 2500 öğretmen varmış olaylardan önce. Şimdi elde kalan 1000. “Aman ne kadar Fetö’cü varmış” demeyin. Fetö’cü iddiasıyla görevden alınan öğretmen sayısı 600.  928 öğretmen daha önceki sendikal eylemleri nedeniyle görevden alınmış. Çoğunluğu zaten Gezi direnişi nedeniyle soruşturulan öğretmenlermiş.

Arkadaşım okul müdürleri ve il milli eğitim zaptiyelerinin baskılarından söz etti uzun uzun. Anlatmaya gerek yok. Elde somut örnek var çünkü.

“Bir kadın evinden süslenip çıkıp evine dönene kadar kaç erkeğin şehvetini tahrik etmişse, o kadar erkekle zina yapmış gibidir…” Kim beğenip paylaşmış bu özlü sözü? Burdur Milli Eğitim Müdürü. Çocukları cemaate dönüştürmek isteyenler, kadınları eksik bırakır mı? Ya evden çıkmayacaksınız ya da örtüneceksiniz; dediği bu. Süslenen her kadını da fahişe ilan ediyor böylece.

Fakat sıkıntı şu ki, “örtünmüş” kadınların çoğunluğu da sokağa süslenip çıkıyor. Tahrik ise esnek bir kavram. Yukarıdaki lakırdıyı eden bir adamı tahrik etmekten mezar taşı olsan kurtulamazsın. Fallus kafalı çünkü…

İşte bu zihniyette adamlar Eğitim-Sen’li öğretmenleri kovuşturanlar.

***

AKP ile Fetö arasındaki mesele her ne kadar ülke meselesi gibi gösterilmeye çalışılsa da aynı siyasal programa sahip iki kafadarın kayıkçı kavgası. Milli Eğitimi bu hale getirenler, kavga çıkana kadar el altından desteklenen Fetö’cülerdi zaten. Okullarla, yurtlarla bir iki nesli böyle böyle piç ettiler. O okullardan ve yurtlardan kirli peçete yiyen, kokmuş don biriktiren, ağlak bir emekli vaizi mehdi belleyen adamlar yetişti. Onlar bunlara darbe yapmaya kalkışanlar. Darbe başarılı olsaydı ilk işleri okullara el koyup imam hatibe dönüştürmek ve kendilerine biat etmeyen kim varsa kapının önüne koymaktı. Darbe başarısız oldu, ayakta kalanlar bütün okulları imam hatibe dönüştürüyor ve kendilerine biat etmeyen kim varsa kapının önüne koyuyor. Çaresiz bir siyasal program bu. Ya halkı bütünüyle cemaate dönüştürecekler ya da yıkılacaklar. Kalmadı arası.

Temizlik işçisi maaşı Cemaat bankasından alıyor diye işten atıldı. Balerin o bankadan kredi çekti, hekim çocuğunu cemaat okuluna gönderdi diye tutuklandı. Kemal Okuyan’ın deyişiyle cemaatçi kuruyemişçiden çerez alanın bile peşine düştüler. Haklıdırlar belki. Sonra AKP'li 12 milletvekilinin Fettuhi’yi ziyaret fotoğrafı ortaya çıktı. Üstelik bu kez “kavgadan sonra-kavgadan önce” ayrımı da yapılamazdı çünkü bu ziyaret, Erdoğan'ın dershane ve MİT krizi nedeniyle Cemaat'le "kavga ettiği" dönemden sonra gerçekleşmişti. AKP Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Ataş, bu konudaki soruyu şöyle yanıtladı: "Ak Parti'nin içinde Fetö'cü varsa, Ak Parti kadroları kendisi temizler. O seni ilgilendirmez."

Eee, hani hukuk, hani eşitlik, hani adalet? “Rabbim affetsin”le, “kol kırılsın içinde kalsın”la oluyor mu öyle? Adında “adalet” olan bir partinin dramıdır bu…

***

Bütün bu saldırılara rağmen imam hatipler “her şey dâhil” kampanyalarla öğrenci toplamaya çalışıyor. İmam Hatibe gidenin yemek ve servis parasını da karşılıyorlar ki karşılayan kim, belli değil. Ensar Vakfı da harıl harıl kampanya yapıyor bu günlerde. Ne alırsan ücretsiz. Hizmetin bini bir para. Yeter ki kapısından içeri gir, sonra ne muamele görürsün Allah bilir!

Bu fotoğrafın tersi yaşanıyor teslim olmayan okullarda. Devlet yıkamadığını yıpratıyor, İmam Hatibe çeviremediğini maymuna çeviriyor. Yüzlerce okulun önünde “okuluma dokunma” direnişi yaşanıyor uzun zamandır. Sistem bir yandan kıyma makinesi gibi çalışıyor, öbür yandan kendi yarattığı açığı kapatma telaşında. Atılan öğretmenlerin yerini sözleşmeli öğretmenlerle doldurma çabası da bunlardan biri. Hazır Ohal varken, sözlü sınavla kadrolaşıyor iktidar partisi. MEB’in sözleşmeli öğretmen alımı için düzenlediği sözlü sınavda oluşturulan komisyonların aday öğretmenlere yönelttiği sorular yansıdı kamuoyuna geçtiğimiz gün. İllere göre soru durumu şöyle:

- Reis deyince aklınıza kim geliyor? (Adana)

- Çocuklarınıza peygamberimizi anlatır mısınız? (Trabzon)

- Âmin alayları nedir? (Adana)

- Avrupa’da sınıflarda Hz. İsa resmi ve haç işareti var. Bu konuda ne düşünüyorsun? (İzmir)

- İngiltere’de onlarca otelde kaldım. Hepsinde çekmecelerde İncil vardı. Bunu yorumlar mısın? (İzmir)

Müthiş yaratıcı sorular. Yokladım kendimi cevaplarını biliyor muyum diye. Şöyle cevaplarım:

- Reis deyince aklıma gelen Sedat Peker. (Adana)

- Çocuklara peygamberinizi anlatırım ama sizinki hangisi söylerseniz. 170 bin tane gelmiş gitmiş kardeşim. (Trabzon)

- Âmin alayları tekbir taburlarının dua eder hali. (Adana)

- Avrupa’da sınıflarda İsa resmi ve haç işareti varsa hemen kaldırılsın. Laiklik şart. (İzmir)

- Çekmecesinde İncil olan otele neden ısrarla gidiyorsun, gizli Hıristiyan mısın birader? (İzmir)

***

Taa Vaka-i Hayriye’den beri o tarikatın kucağından kalkıp bu tarikatın kucağına oturarak memleketi idare etmeye çalışıyor devlet. 1826’da Bektaşi’nin kucağından kalktı, Mevlevi’nin kucağına oturdu. Sonra baktı ki Mevlevi diye oturduğu kucak Nakşibendi kucağıymış. Basın, Diyanet’in tarikat ve cemaatlerle Fetö’yü konuştuğunu muştuladı geçtiğimiz hafta. Meali şu: Devletimiz Nurcu kucağından kalktı, oturacak kucak arıyor. Kandırılır hep tarikat kucağına oturanlar. Böyle böyle batırıyorlar ülkeyi gerçi ama rabbim affetsin artık!

Cemaatin kirli gömleğini yırtıp atmış ve halk olmayı başarmış bu ülke bir kez. Onu cemaatin kirli gömleğine tekrar nasıl sığdıracaksın?

Döndük en başa. Tek çare kaldı elde; tekke ve tarikatları dağıtmak…