Kıyamet alametleri

Dini kamu yaşamına sokmanın en ağır bedelini kadınlar ve çocuklar ödüyor. Kadınları sistematik bir biçimde öldürüyor, linç ediyorlar. Çocuklar cahil yobazların insafına bırakıldı. Çoluk çocuk demeden tecavüz, taciz meşru. Altıncı yüzyıl çöl kültüründen yasa devşirdiler. Eski Arapçanın nereye çeksen uzar, hangi kaba koysan uyar sözcükleri havada uçuşuyor. Tarikat şeyhleri çocuğu cinsel obje görme yaşının ne olacağı konusunda 1 ile 6 arasında kararsız. Devlet tarikatı Diyanet 9 dedi, tepki gelince 17’ye çekti. Ama halen yürürlükte olduğu söylenen yasalar 17 yaşı da çocuk sayıyor. Yargıları farklı olsa da referansları aynı. Fiilî bir şeriat hüküm sürüyor yani…

Kadrolaştılar, AKP’li veya tarikat erbabı olmayan kimseyi almıyorlar devlete. Hastaneden okula, vergi dairesinden park ve bahçeler müdürlüğüne dağ taş bu tiplerle dolu. Onlar da ilk önce dini, sonra yasaları esas alıyorlar icraatlarında. İstanbul’da o hastanede patlayan skandalın esası bu.

Koca devlet hastanesi, kapılarını son beş ayda çalan yaşları 18’in altında 115 çocuğun hamile olduğu anlaşılmış. Çocukların 39’u Suriyeli, bir o kadarı 15 yaşından küçük. Görmemiş, duymamış hastane yöneticileri. Niye görsün? İnançları, onların çocuk olmadığını söylemiyor mu?

Vicdanını ve aklını bu sapkınlıktan koruyabilmiş bir hastane emekçisi, olayın örtbas edildiğini anlayınca durumu savcılığa bildirmiş. İlk kurban kendisi olmuş tahmin edilebileceği gibi. Hakkında inceleme başlatılmış ve görev yeri değiştirilmiş. Bu ahlaksızlığı açığa vurmasa her şey güllük gülistanlık çünkü. O vicdanlı emekçi hastaneye yılda 450-500 hamile çocuk geldiğini belirtiyor. Hastanede görevli psikolog ise çocukların çoğunun bir akrabası tarafından hamile bırakıldığını söylüyor. “Normalleşmiş” bu kadar çok olunca, yadırgamamış kimse.

Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma açtı neden sonra. Ama o sırada İstanbul Valisi çıktı, 15 yaşın üstündeki hamileliklerin bildirilmesi zorunlu değil dedi. Hastane yöneticileri hakkında da soruşturma izni vermedi haliyle. Henüz çıkıp açıkça savunamıyorlar yaptıkları pislikleri ama hazırlıyorlar toplumu adım adım. Yakındır her türlü sapıklığın topyekûn meşru sayılması.

Artık bebelere dadanan tarikat şeyhi kılıklı sapıklara sapık, pedofil, ahlaksız demek suç. Sonucu ortada. Devlette dini referans almanın nasıl bir tahribata yol açtığının işaretlerini görüyorsunuz. Az zamanda kadın ve çocuk cehennemi oldu ülke. Arabistan çöllerindeki hukuk bile bu kadar tanımsız kuralsız değildi. Yobazın çölünde yolunu kaybetmiş zavallı kurbanlara döndük hepimiz.

***

Bir de şov tarafı var işin. Cübbesiz Adnan Hoca ve tarikatından söz ediyorum. TV’si bile var bu küçük, tuhaf tarikatın. Şeyhi çıkıp program yapıyor etrafında tornadan çıkmış gibi görünen kedicikleriyle. “Kedicik” dedikleri şişme bebek görünümlü abartılı kadınlar. Öteki tarikatlar kadınlara örtünmeyi tembihlerken bunlar “soyunun” diyor. Cemaatin bütün kadınları anadan üryan…

Geçenlerde Avusturya'da yaşayan bir baba, uzun süredir haber alamadığını belirttiği biri 17 yaşında olan iki kızını Adnan Hocanın programında görmüş. Apar topar ülkeye dönerek kızlarının zorla tutulduğu iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuş. Nasıl olduysa sonuç da almış. Kızların annesi ve Adnan Hoca hakkında 6 ay süreyle "uzaklaştırma" kararı çıkarıldı babanın başvurusu üzerine. Belli ki anne de kedigiller familyasından, tarikatın müridi. Çok tuhaf şeyler anlatılıyor cemaatin kadın hukuku hakkında. Normal düzlemde yaşayan herhangi bir insanın hayal edemeyeceği şeyler bunlar.

Hoca’nın kedicikler dışında en bilinen eylemi Evrim Teorisine karşıtlığı. “Yaradılış” yanlısı hoca inancı gereği. Tanrısının üç beş bin yıl önce evreni müminler için yarattığına inanıyor. Evrimi karalayan kitaplar basıp bedava dağıtıyor. Bir de imkân bulduğu her yerde evrimin yalan olduğunu gösteren fosil sergisi açıyor.

Neye yorabiliriz? Geçenlerde Donald Trump için “tersine evrimin ilk örneği” demişti bir yorumcu. Bunlar hep tersine evrimin örnekleri. Alametler çoğalıyor…

***

Maɾquis de Sade aristokrat bir Fransız yazarı. Kitapları kadar hayatı da sert rüzgârların ürünü. Ömrünün 29 yılı hapishanede, 13 yılı akıl hastanesinde geçen bir insandan söz ediyoruz. En önemli eseri sayılan “Sodom'un 120 Günü”nü hapishanede yazmış. Yazdıklarında ahlakı, yasaları, dini ezip geçen radikal bir yan var. Hatta arı bir ahlaksızlığı resmediyor kitaplarında. Böylelikle yeni yeşermekte olan burjuva ahlakını yerle bir ediyor. Ama öte yandan bu ahlaksızlığı doğal bir şeymiş gibi gösteriyor. O kadar ki Sadizm'in kökeni onun yazdıklarıdır.

Sade, acıdan, işkenceden, her türlü ahlaksız eylemden cinsel haz duyan tuhaf bir yaratığın doğuşunu müjdelemektedir okuyucusuna. Bir toplulukta insani yan bastırıldığında ortaya çıkacak vahşi ilkelin serüvenleri de diyebiliriz yazdıklarına. İçgüdülerinin peşinden giden Sadist bir yaratıktır bu; Cani, acımasız ve sapkındır. Haliyle irkilticidir. Göstermeyi vaat ettiği dünya mı, yoksa gösterdiği dünya mı daha tiksindirici karar verebilmiş değilim. Elime aldığım her kitabını yarıda bıraktım çünkü, tahammül edemedim sonunu getirmeye. Sade’da cinsellik bugün olduğu gibi hemen herkese yönelmiş bir şiddet eylemi olarak baş gösterir. Sert bir pornografidir sergilenen.

İyi kurgu gerçeğin önünde ve ötesindedir. Böylesine sert bir pornografi kurgulayabildiğine göre Sade’ı dinle tahkim edilmiş piyasa toplumunu öngörmüş sayabilir miyiz? Bizim Taylan Kara ve Sadık Albayrak bir gün yazar belki, öğreniriz.

Dönüp tekrar bakın şimdi olup bitene. Din ve ahlakın izinden gittiğini iddia eden bu sapkın tuhaf yaratıklar gerçekte Sadist kişilikler değil mi? 6 yaşındaki çocuklara göz koyanlar, regl olan her kız çocuğunu yatağa atmak isteyenler dindarlar mı yoksa Sadistler midir? Yurtlarına kapattıkları oğlan çocuklarını taciz edenler, üstelik bütün bunların dinlerinin emri olduğunu söyleyenler Sadist değilse nedir başka?

“Sodom’un 120 Günü”nde anlatılan “Dincinin 15 Yılı”dır. Ve görebildiğim kadarıyla dinci Sade’ı aşmıştır!

***

Alametler çoğalıyor, evet… Muğla’da bazı ilkokullarda Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi derslerine okulda o branş öğretmeni olmasına rağmen "gönüllü öğreticiler" adı altında bazı cemaat ve tarikatlara üye olan kişilerin girdiği ortaya çıktı mesela. Sivas'ta imam hatip lisesi öğrencilerini “kar duası”na çıkardılar. Müdür duanın “İnşallah kabul olacağı” kanısında. Öğretmen Recep Doğan duada, “Allah’ım sen zenginsin, biz fakiriz. Bize bol rahmetini ihsan et. İndirdiğin kar ve yağmuru bize kuvvet ve güç eyle. Kar ve yağmuru muhtaç olduğumuz güne kadar indir yarabbi. Rahmetini üzerimize saç ve dağıt Allah’ım. Ölmüş topraklarımıza hayat ver. Allah’ım bize yardım eden, içimize sinen, bol ve faydalı, her tarafa akıp giden kar ve yağmur ihsan eyle” dedi. Diyanet İşleri Başkanlığı'nın başlattığı “Gençlerle Medeniyet Dünyamıza” projesi kapsamında Sinop Fen Lisesi’ni ziyaret eden Sinop İl Müftüsü Ali Hayri Çelik, öğrencileri sabah namazına davet etti. Fen Lisesi öğrencilerine konuşan Çelik şöyle dedi; “Fizik ve matematik bir yerde biter, iman ve ahlak bizi ebediyete taşır.”

Bunlar olurken Şehzade Bilal imam hatiplilere seslendi, "Sizler Erdoğan neslisiniz" dedi. Ne diyebiliriz ki başka? Doğrudur ne söylediyse!

Tarikattan gelen öğretmenler, öğrencilere karın duayla yağacağını öğretiyor. Fiziği, matematiği cami avlusuna bırakıp kaçtılar haliyle. Bakmayın din-ahlak lakırdılarına. Vahşi ilkelleri çoğaltmaya çabalıyorlar. İnsanlık ailesinin bildiği, biriktirdiği ne varsa silmeleri o yüzden. Bu sapkınlığın, insanlığa bu saldırının altyapısıdır hazırlanan.

***

Dinle tahkim edilmiş piyasa toplumunun yepyeni bir haline tanıklık ediyoruz hep birlikte. Sadist bir toplumdur bu, ne ahlaka, ne bilime, ne akla, ne de mantığa yer vardır. Bu toplumun insanı cinsel organı ile tanrısı arasında sıkışmış zavallı bir yaratıktır.

Öyleyse bilim, ahlak, akıl, mantık, insan olma, insan kalma sosyalist bir iştir artık.

Şimdilik söyleyebileceğimiz şu: Çoluk çocuk yobazın tasallutu altında. Kıyamet alametidir.