İzmir'in Binali Yıldırım'la imtihanı

İzmir’deyim. 1985 yılından beri bu şehre gidip gelirim. Bende bu şehirle ilgili kalmış ilk kanı “merkez sağ”ın kalesi olduğu yönünde. ANAP-DYP çizgisinden Burhan Özfatura kentin sahibi gibiydi adeta. Yol yapmaya pek meraklıydı. Son numarası sahil yolunu birleştireceğim diye şehrin o doyumsuz sahil şeridine tuhaf bir viyadük yapmaya kalkışmasıydı. Sanırım siyasi ömrü yetmedi viyadüğü yapmaya. O yarım viyadük her gelişimde dikkatimi çeker, böylesine güzel bir şehirde yaşayan insanların nasıl olup da sahile viyadük yapmaya kalkışan bir siyasetçiye oy verdiğini düşünüp şaşardım.

Sonra İstanbul’da AKP sayesinde öğrendim. Devasa AVM inşaatları herkesten çok en alt sınıfı heyecanlandırıyor, memnun ediyor. Boğaza yapılan köprüler “çalışıyor adamlar be abi” nidasına sebep oluyor. Duble yollar duble sevince yol açıyor hepsinde. Hâlbuki çoğunun o yollardan faydalanmalarını sağlayacak bir otomobilleri yok. O köprüden ancak tıka basa dolu otobüs yolcusu olarak geçebiliyorlardı, o AVM’lerde kısa bir ısınma turdan başka yapabilecek bir işleri yoktu ama iyiydi bütün bunlar. Köylünün uzun sürmüş yol özlemi yatıyordu bunun altında. O köylüler köylerini terk edip şehre göçmüşler ama yola açlıklarını bastıramamışlardı.

Sağ siyaset halkımızın yola açlığını iyi teşhis etmiştir. Şimdi başbakan atanmış “İzmirli” siyasetçi için “Yolların kralı Binali Yıldırım” sloganı atılması boşuna değil. Yollu olmayana oy vermez bizim halkımız.

İzmir, AKP iktidarında sola meylettiği için bütün bunlardan mahrum kaldı bir parça. Yolları yapıldı ama biraz geç yapıldı. Alışveriş merkezleri İstanbul’a göre az ve daha mütevazı. Dahası bir köprüsü bile yok ama gördüm çok şükür, “hızlı feribot”ları var.

xxx

İzmir’deyim madem Karaburun’u tavaf etmeden olmaz. Kıyısında anılar biriktirdiğim bir meyhane var. Birkaç yıl önce ulaşmak epey dar bir yoldan maceralı bir yolculukla mümkün oluyordu. Şimdi geniş bir yol açılmış, ulaşım kolaylaşmış. Mordoğan’da eski arkadaşlarda çay molası. “Huzur Emlak” kartını uzatan beyefendi uçsuz bucaksız bir araziyi işaret ediyor, “Buraları Binali Yıldırım aldı” diyor. Yan tarafındaki arazileri ise Acun ve Arda Turan toplamış dediğine göre. “Bu yollar onun için yapıldı” diyor huzurlu. “Madem Binali Yıldırım da buralarda biz kalkalım” diyorum. Sert bir bakış fırlatıyor bana, “onun sayesinde cebimiz para gördü” diyor homurdanarak. Huzur Emlak siyasi denklemi çözmüş; yol demek, bazıları için yolunu bulmak demek.

Kolay ulaşıyoruz, bu iyi ama sahile inince Karaburun’un yerinde olmadığını görüp dehşete kapılıyoruz. Kıyı şeridinde harıl harıl bir inşaat faaliyeti. Belediye eski yol kaplamalarını sökmüş, yerine beton dökmüş. Alanı da genişletmiş esnaf için. Fakat bu arada denize girecek sahil şeridi büsbütün yitip gitmiş. Belediyeden halka hizmet iskeleler var onun yerine. Beldenin AKP tarafından ele geçirilmiş olduğundan şüpheleniyorum bu manzarayı görünce. Fakat paniğim yersiz, CHP’li belediye yerli yerinde. Hani şu “felsefe toplantıları” düzenleyen belediye. Denize beton dökülmemesi gerektiğini öğretemeyen bir felsefenin kime ne faydası olabilir ki? Bir çay bile içmeden tutuyoruz İzmir yolunu.

xxx

Siyasetimizin yol problemidir bu. Yollu değilseniz yolsuz kalırsınız. Yolsuz kalmışsanız sağ siyasetten size yol bulmasını dilemekten başka yol yoktur. Sanırım Aziz Kocaoğlu’nun son günlerdeki açıklamaları bu bilinçle yapıldı.

Durup dururken “Gönlümden geçen başbakan Binali Yıldırım” dedi örneğin. Ne rastlantı, Tayyip Erdoğan’ın gönlünden geçen de oydu. Kocaoğlu’nun dileği onun inayetiyle gerçekleşiverdi. Şöyle belli etti sevincini: “Dileğimiz gerçekleşti. Binali Yıldırım ve ailesine sağlık ve başarılar diliyorum. Ülkemiz ve İzmir’e yapacakları hizmet ve çalışmalardan dolayı teşekkür ediyorum."

Bu sevinç şehrin her yerinde görülüyor zaten. Her yanda “İzmirli Başbakan” afişleri asılı. İzmirli Başbakan dedikleri Binali Yıldırım.

Erzincan Refahiye doğumlu. Kasımpaşa Lisesinde başladığı Eğitimini İstanbul’da İstanbul Teknik Üniversitesi’nde tamamlamış. O yıllarla ilgili şunları anlatıyor bir söyleşisinde: “Üniversite sınavlarından sonra iki seçenek arasında kaldım. Ya Boğaziçi Üniversitesi'ne ya da İstanbul Teknik Üniversitesi'ne girecektim. Önce Boğaziçi Üniversitesi'ni ziyaret ettim. Bir baktım farklı bir dünya. Değişik binalar, surlarla çevrilmiş alan. Sonra bahçesinde gençler kızlı, erkekli oturuyor. Ben çok şaşırdım. Burada yoldan çıkarım dedim. Benim okumam lazımdı. Ondan sonra teknik üniversiteyi seçtim. Okula girdikten sonra ikinci senede evlendim. Üçüncü sene çocuğum oldu. Dördüncü sene bir çocuk daha oldu. Okul sonrası asistanlık baktık, bizi kurtarmıyor. Sekiz ay sonra dış piyasaya açıldık." Yani “İzmirli Başbakan” İzmir’in de bir tür Boğaziçi Üniversitesi olduğunu bilmiyor. Bilse kesin Erzincan’ı tercih eder.

Camialtı Tersanesinde çalıştı, İstanbul’dadır. İhtisas için İsveç’e gitti. İstanbul Deniz Otobüsleri yöneticiliği yaptı. İstanbul Milletvekili. Ardından Erzincan Milletvekili. Sonra nedense İzmir’den aday gösterildi. İzmir’le ilişkisi bundan ibaret. Yani Binali Yıldırım İsveçli bile sayılabilir, İzmirli sayılamaz. Bir yerden sayılmak için o yerde az çok yaşamak gerekir. Kemal Kılıçdaroğlu ne kadar İstanbulluysa, Binali Yıldırım da o kadar İzmirlidir… Bıraksan ikisi de yol bulamaz o şehirlerde!

xxx

Bu ülkede yapılmış her yol iki şeyi beraberinde getirir: Önce rant gelir, sonra arkasından yobazlık. Uzun süredir bu ikisi yan yana, iç içe. İzmir de alıyor nasibini haliyle.

İzmir’in en yoğun kullanılan metro istasyonlarından birindeki heykel tartışmasının nedeni de bu. Önce AKP Meclis Üyesi Emrullah Kavuz heykeli 'müstehcen' bulduğunu açıkladı. Allahtan “Gezici” eylemciler gibi (bunlar kendi beyanı) yıkıcı değildi, heykelin “müstehcen” noktalarını örtmekle yetindi.

Sonra çıplak heykeli (ne demekse) televizyonlardan görünce Erzurum’dan İzmir’e geldiğini söyleyen 98 yaşındaki Mehmet Yılmaz heykele kilit vurup 'Müslümanlığı yakışmadığını' ilan etti.

E haliyle üçüncü aşama çok çabuk tamamlandı. Balyozu kapan biri heykeli parçaladı. Çocuklara tecavüzü normal bulan halkımız, heykeli bertaraf ederek dinin gereğini yapıp ahlakımızı korumayı bir kez daha başarmıştı. Bir an önce kapatılması gereken bir yoldur bu…

Xxx

İzmir sağın viyadük aşkını bir şekilde kursağında bırakmış şahane bir kent yine de. Sağa yollu olmadığı için yolsuz da biraz. Olsun, hırpani ama güzel.

Burhan Özfatura felaketini Binali Yıldırım gibi bir başka felaket gelip tamamlamadığı için böyle.

Aziz Kocaoğlu farkında mı bilmem. Hızla gericilik batağına saplanan ülkedeki ayakta kalmış tek “müstehcen” noktadır İzmir. İstasyona, gelip geçen yobazları rahatsız etsin diye dikilmiş bir ahşap heykeldir. Evet kırılgandır çünkü yollu değildir.

İzmirli Başbakan’ın İzmir’e vereceği tek şey o meczubun balyozudur. Bence boş verin yolu. O heykeli yobazlara kırdırmayın yeter…