İnsanlık örgütü nasıl çökertildi?

10 gün önce İstanbul Küçükçekmece’de “DHKP-C’ye yönelik” olarak düzenlendiği polis operasyonunda 18 yaşındaki Sıla Abalay öldürüldü. İddiaya göre, daha çocuk yaştaki Sıla Abalay polisle çatışmaya girmişti. Gerisi bildik hikâyeler. Mahalle kapatıldı, etrafta kim varsa gözaltına alındı, ev mühürlendi. Abalay’ın cesedi zırhlı araçlar eşliğinde otopsi için Yenibosna’daki Adli Tıp Kurumu’na götürüldü.

Gece geç saatlerde gerçekleşmişti olay. Daha neyin ne olduğu belli değildi. Olayı ilk duyuranlardan biri “Alo Fatih”i ile ünlü Habertürk Televizyonuydu. “Son dakika” anonsuyla verdiği haberde örgütün üst düzey yöneticisinin polis tarafından ölü ele geçirildiğini duyuruyordu. Sonra Habertürk’ü diğerleri takip etti. Çok emindiler, DHKP-C örgütünün üst düzey yöneticisi “ölü ele geçirilmiş”ti.

Sabah olduğunda olayın hiç de havuz medyasının söylediği gibi olmadığının emareleri ortaya çıkmaya başladı. Mahalle ve apartman sakinleri bir çatışma sesi duymamıştı. Abalay’ın kaldığı ev savcılık tarafından mühürlendi. Olay yerinde inceleme yapmak isteyen avukatlar, daha önce böyle bir uygulamayla karşılaşmadıklarını belirttiler ve "İnceleme yapıldıktan sonra ev sahiplerine teslim edilir, mühürlenmez" dediler.

Ardından “örgütün üst düzey yöneticisi olduğu iddia edilen Sıla Abalay’ın 18 yaşında olduğu ortaya çıktı. Havuz medyası bu durum karşısında geri adım atmadı, onlar örgütün derin stratejisini biliyorlardı. Örgüt gençlere yönelmişti, yönetsel kadrolara da gençleri getiriyordu.

Takvim’den, Ulusal Kanal’a kadar her boydan basın bu “acı gerçeği” yüzümüze çarpmaya devam etti. Bu arada Sıla’ya bir de eylem yakıştırdılar. 7 Aralık 2016’da İstanbul’da Cumhuriyet Savcısı ve iki koruma polisinin bulunduğu araca ateşi o açmıştı.

O gün bu tavrı üretenlerden birinin havuz medyasının yeni keşfi Benan Kepsutlu adlı bir kadın muhabir olduğu bilgisi düştü sosyal medyaya.

***

Sıla Abalay iki yıl önce Berkin Elvan’in polis tarafından öldürülmesini protesto eylemlerine katıldığı gerekçesiyle yine kendisi gibi 16 yaşında bir arkadaşı ile birlikte tutuklanmıştı. Sıla ve arkadaşı adli suçlular ile aynı koğuşa konunca siyasi koğuşa geçmek için 17 gün boyunca açlık grevi yapmış ve sonunda siyasi koğuşa geçmeyi başarmıştı. İki ay tutuklu kaldı, sonra tahliye edildi Sıla. Ama cezaevinden çıkmadan yine gözaltına alındı, gece yarısı salındı. Sıla’nın öldürülmesinin ardından bu hikâye de basın tarafından aleyhinde delil olarak kullanıldı.

Berkin’den sonra hep böyle. Onun için de “elinde sapanı var, polislere bilye atıyordu, teröristti” demediler mi? Hâlbuki daha fiil ehliyeti yoktu Berkin’in. Çocuktu, ana kuzusuydu.

Polis ve devletin bu tür olaylardaki yaklaşımı bildiğiniz gibi. Sıla’dan önce iki çocuğu panzerle ezdiler, ezen polislerin adını bile bilemiyoruz. Basın yok, yargı yok, hukuk kaldırıldı. Olayda pek çok kuşkulu nokta almasına rağmen önceki gün Sıla’nın mezarına çiçek bırakan başka çocukları gözaltına aldı polis. Madem polis onun suçlu olduğunu söylemişti, bunu kabul etmeyen de suçluydu. Bu olaydaki asıl alçaklık ise “basın”ın tavrı. Olayın veriş biçimi basının nasıl bir ağır çürüme içinde olduğunun da göstergesi. “Bu olmaz” diyen bir muhabir yok artık içlerinde, “araştırdınız mı” diye soracak bir haber müdürleri yok. “18 yaşındaki kız çocuğundan üst düzey örgüt yöneticisi mi olur, salak mısınız, vicdanınızı mı kaybettiniz” diyecek editörleri çoktan kapının önüne koydular. Vaziyetleri bu. Baştan ayağa alçaklıktan ibaret bir havuzda boğulmamak için çırpınan zavallılar sürüsüdür artık basın.

***

Basın artık iktidar adına bir yalan üretme mekanizması. O mekanizmanın içinde yer alanlar da zamanla birer yürüyen yalana dönüşüyor haliyle. En çok yalan üretenler de Habertürk, CNN Türk ve NTV’nin oluşturduğu “ana akım” haber medyası. İktidardan, onun kolluk güçlerinden gelen her açıklamayı emir telakki edip yayınlıyorlar. İktidar sözcüleri konuştu mu ülkedeki bütün haber kanalları hazır ola geçiyor. Sıla Abalay vakası işte bu çukurdaki sıradan vakalardan biri.

Habertürk de gece saat 03.00 haber bülteninde muhabir Benan Kepsutlu’ya bağlandı, olayın aslını sordu. Muhabirdeki bilgi polisten fazlaydı. 18 yaşındaki Abalay, örgütün “en üst düzey ismi”ydi ve “İstanbul sorumlusu”ydu. Örgütü 14 yaşında girmiş üç sene de insan öldürme emri verecek kadar yükselmişti. Geçen sene daha 17 yaşındayken birçok saldırının emrini bizzat vermişti. Polis bu azılı çocuğu öldürerek büyük başarı sağlamış, örgüte büyük zarar vermişti. “Sıla öldürülünce örgüt çöktü” dememek için kendini zor tuttuğu belliydi.

Sonra bu başarılı muhabirin “CV”sine baktılar. “Yaptım” diye yazdıklarının yarısı yalandı. Yalanın medyasının yalan muhabiri önemsiz bir yalan söylemişti. Geleceği parlaktı…

***

Cinayetten bir iki gün sonra bir polis açıklaması daha düştü basına. Ardahan'da toprağa verilen ve mezarına çiçek bırakan çocukların bile gözaltına alındığı Sıla Abalay baskın yapılan o evde tesadüf esiri bulunuyor olabilirdi. Polise göre operasyondaki asıl hedef 25 yıldır aranan bir TİKKO üyesiydi.

Sıla öldürüldü ve sessiz sedasız gömüldü. 18 yaşında gözlerinin içi gülen bir kız çocuğuydu. Benan Kepsutlu rahat. Söyledikleri için vicdan azabı çektiğine değin bir emare yok. Kanalın haber müdürü ve editörleri de çıkıp bir açıklama yapmadı. Herkes hiçbir şey olmamış gibi hayatını sürdürdü. Çünkü onlar emir kuluydu, evde bekleyen çocukları vardı, eve ekmek götürmek zorundalardı.

18 yaşındaki Sıla Abalay nahak yere öldürüldü. Tehlikeli bir örgütün üst düzey yöneticisiydi. Benan Kepsutlu öyle dedi. Sıla ile birlikte “insanlık örgütü” de çökertildi. İnsansız bir ülkedeyiz şimdi…

(Bu yazı haftalık siyasi dergi BOYUN EĞME'nin 12 Mayıs 2017 günü çıkan 74. sayısında yayınlanmıştır.)