Gezi'de düşen çocuklara bırakılmıştır

 

“Adı karanfil ki suçu rengidir 

Özgürlük dilinde bir imge 

Tutsaklık dilinde bir söylencedir 

Karanlıkta bir el koparır dalından 

Artık ölüme varmış bir işkencedir…” 

Adnan Yücel

Mektepten kaçtı bir çocuk, birden işitilmez oldu ayak sesleri. Gölgesi bir sokağa saptı, deniz kenarına gidip fena çocuklarla konuştu. Kuş tuttu, duvarlara fena resimler yaptı. Anlaşılan fena çocuktu.

Evden kaçtı bir çocuk, bilmediği sokaklarda bir başına dolaştı. Gönlü öylesine geniş, öyle ferah, ilk defa görmüş gibi dünyayı, baktı yeryüzüne. İlk defa ışığında ıslanıyormuş gibi baktı güneşe. Bir ıslık tutturdu, bir kutuya tekme attı, kapıların zillerini çalıp kaçtı. Anlaşılan fena çocuktu.

“Deniz yok olursa…” dedi bir çocuk, “Balık kaybolursa… Orman yok olursa, ağaç kaybolursa, ne derim benden sonraki çocuklara?”  “İnsanlar kaybolurken karakollarda…” dedi bir çocuk, “Çöllerde boğulan nehirler nasıl varır okyanuslara?” Anlaşılan fena çocuktu. 

Bütün fena çocuklar toplandı sonra şehrin meydanında; kitapları, türküleri, bayraklarıyla. Toplananlar dalga dalga aydınlık oldu, yürüdü karanlığın üstüne. Zapt ettiler kuşatılmış meydanları. Vurulanlar, düşenler oldu ki fena! Ve en fenası, içlerinden biri, elinde bir güneş gibi taşıyıp yarasını, yıktı Şahmeran'ın mağarasını. 

Bir çocuk verildi toprağa, cebinde misketleri ve elinde ekmeğiyle. Sapan da vardı yanında ki anlaşılan fena çocuktu!

xxx

Hazirandı, sıcaktı. Çocuklar toplanmıştı alana ki uçsuz bucaksız; son kalan üç ağaç devletten korunacaktı. 

Sonra bir namlu aydınlandı, bir cop havaya kalktı, su gibi duru bir kız yüzüne çarpan suyla kapaklandı yere, bir çocuğun kanı aktı. 

Zarar gören malların dökümü yapıldı sonra. Rakama döküldü, faturası çıkarıldı. Devlet, kayıplarının bedelini yere kapaklanan kızdan ve kanı akan çocuktan alacaktı. 

Okmeydanı’nda bir çocuktu o sırada, daha 14 yaşında. Baktı, başının arkasında devletin açtığı bir yara… Yarası ağır, yasal bir mermi değmişti başına. Sımsıkı sarıldı elindeki ekmeğe. 15’ine basmayı düşünürken, düştü boşluğa. Ekmeğe yine kan bulaşmıştı.

Annesi sımsıcak bir ekmeği kavrar gibi kavradı elini 290 gün sonra; “Ben sensiz ne yaparım, bırakma beni!” dedi. Çocuk bıraktı, gitti. Ekmeğe yine kan bulaşmıştı.

Haziran’dı, sıcaktı. Bir çocuğun kanı aktı, sonra bir çocuğun daha, sonra bir çocuğun daha… Haziran’dı sıcaktı, sokaklardan çocukların kanları aktı.

Deniz yok olursa diyor bir çocuk /Balık kaybolursa/ Ne derim benden sonraki çocuklara? Adnan Yücel’cesidir bu sokaklarda akan çocuk kanının. 

Sahi, ne deriz bizden sonraki çocuklara, akan kanı sorarlarsa?

Deriz ki onlara; 

“Adı karanfil ki suçu rengidir 

Özgürlük dilinde bir imge 

Tutsaklık dilinde bir söylencedir 

Karanlıkta bir el koparır dalından 

Artık ölüme varmış bir işkencedir…” 

Haziran’dı, sıcaktı, yasal mermisiyle bir adam yaklaştı. Yerde yatan çocuk güneşe son kez baktı. Mırıldandı; “Adı karanfil ki suçu rengidir…”

xxx

“sokaktayım  

gece leylak  

ve tomurcuk kokuyor  

yaralı bir şahin olmuş yüreğim  

uy anam anam  

haziranda ölmek zor!” 

Böyle dedi şair, çünkü ustasını bir Haziran gününde uğurlamıştı. 

Sihirli sözcüklerin yaratıcısı Nazım Hikmet Haziran’da… 

“Tarihin akışını düze çıkarmaya çalışan tüm güzel yüzlü çocuklara” unutulmaz şarkılar bırakan Kâzım Koyuncu Haziran’da…

Antakya direnişinde vuruldu, 22 yaşında gencecik bir fidandı. Abdullah Cömert Haziran’da…

Ankara direnişinde polis tarafından vuruldu. Ethem Sarısülük Haziran’da…

Ümraniye 1 Mayıs Mahallesi’nde yürüyen kalabalığın içine dalan bir otomobil tarafından ezildi; Mehmet Ayvalıtaş Haziran’da…

Eskişehir’de aydınlıktan korkan karanlık tipler tarafından dövülerek öldürüldü Ali İsmail Korkmaz Haziran’da…

Berkin Elvan da düştü Haziran’da, Mart’a dayandı. Yaralı bir şahin olmuş koskoca yüreğiyle, bir öfke seli oldu sonra.

“Hava leylak ve tomurcuk kokuyor”du yine, Taksim’deki üç ağaç çoktan çiçeğe durmuştu.

“ne anlar acılardan/güzel haziran  

ne anlar güzel bahar!  

kopuk bir kol sokakta  

çırpınıp durur”  

Haziran’dan kalan bir yürek sızısı şimdi, geride kalanlarda…


@gokdemirorhan